Nihayet hafta-başı ve lakin yılbaşından önce, Bir Kadını Öldürmek romanımın üçüncü baskısı yeni kapağı ile satışa sunuldu. Darısı diğer bulunmayan kitaplarıma (onlar da sırada) . Bu kez kitabın içi de kapağı da bana ait oldu. (Kitap kapağı akrilik bir tablomdur) https://cinius.shop/product/bir-kadini-oldurmek/ Ve Trendyol’da satışa sunuldu. Önceki iki basımda yıllar içinde okuyucularımdan hayli yorum gelmişti, bunların bir kısmı bu web sitesinde okuyucu yorumları kategorisinde bulunabilir. Bazen başka şeyler ararken karşıma çıkıyor, beni gülümsetiyor, hem hüzünlendirici hem de sevindirici, hayatın ufak bir özeti gibi. Bu basımın bir okuyucusundan hayli duygusal bir mesaj aldım, yorumu henüz tamamlanmamış çünkü kitabı bitmesin diye yavaş okuyormuş. Ben de çok şaşırıp hayranlık duyduğumda öyle yaparım. Hepimiz de öyleyizdir sanırım, insanız ve güzel şeyler bitmesin isteriz. Şöyle; Size hayranlığım her satır da daha da artıyor Sibel Hanım Elimdeki kitap bir mucize Bir anahtar Çok ama çok kıymetli bir Varlıksınız Tüm kalbimle söylüyorum , tüm içtenliğimle… &&& Çok teşekkürler, size öyle geliyorsa bunun bir sebebi de sizsiniz. O kitap her okuyanla yeniden yazılır Her bölüm de hayatımdan bir bölüm bir Evre okuyorum Seçimlerim aynı , tepkilerim aynı &&& Bununla karşılaşabilmek için 18 sene gerekmiş. Kolay değil yüzleşmeler. 2004 te yazmıştım 2004 te kızımı kucağıma almıştım 18 yaşında inanılmaz tesadüfler…Öyle…
Batılılar psikokineziyi (Kalakupua) “sadece irade gücüyle bir nesneyi harekete geçirmek” olarak tanımlarlar. Fakat bu kahunalara sınırl bir tanımlama olarak gelir. Her şeyden önce, tek başına irade gücünün (ono) hiçbir şey başaramayacağını öğretirler. İrade gücünden başka hareketin düzenini sağlamak için hayal gücüne (no’ono’o), gücü sağlamak için enerjiye (mana) ve gücün işletilebileceği tepkisel bir aracıya(aka) ihtiyaç vardır. Kahunalar psikokinezi kapsamına, psişik tedavi, hava durumu kontrolü ve geleceği değiştirmek gibi farklı faaliyetleri de katarlar çünkü bunlarda değişen tek şey niyettir. * Huna lisanında “geçmiş” kelimesi wa’ae’oia; “anlaşmaya dayanma süreci” olarak tercüme edilebilir. Bu da geçmişin, olduğunu hatırladığımız ve üzerinde uzlaştığımız(!) şey ve bugün var olan anılar olduğu fikrini yansıtır. * Bu lisan gerçekten bulmaca gibi her an insana bir çeşit zaman-mekan yolculuğu yaptırıyor. Bu lisana vakıf olmak çok güzel olurdu herhalde.
Oyunların kendiliğinden bir sonu olduğunu sanmıyorum. Oyun sonu ancak kullanıcının iradesi ile devreye girebiliyor. Bu durumda biz aslında bir hedefe doğru ilerliyoruz ama bu oyunların sonu değil teknik olarak, oyundan çıkma kararı verebilecek iradeye, erkeye sahip olma hedefine gidiyoruz. sa ** Tüm OYUN evrenlerinin ana maddesi BİRdir. OYUN içinde olanların BİRe dair bütün akıl yürütmeleri EKSİKtir. BİR hakkında getirilen her tanım, OYUN’un içine düşer. Her şeyin ilk sebebi BİRdir; ancak BİR sebepsizdir. (Oyun Kuramı-sa) Oyun Kuramında bahsi geçen BİR, hiçlik ve tamlığa denk gelebilen, kendini bilmeyen ancak tüm bilişlerin potansiyeli olan anlamında olup, kuantum fiziğindeki “sınırsız potansiyeller denizi” olgusuyla benzeşir. ** OYUN içindeki canlı cansız isimlendirilmiş varlıklar, birbirleriyle ve kendilerinin geçmiş ve gelecekleriyle her an iletişim halindedir.(Oyun Kuramı) Bu cümlenin açılımından anladığım; isim verilmişler, kendi aralarında tıpkı örümcek ağı ya da bir kilimin dokunması işlemi gibi, paraleller ve meridyenler arası ilişki ile aslında bir rüya dokumaktalar. Varsayalım bir rüya/dokuma öğretmeni ve onun öğrencileri bir dokuma tezgahının başında biraraya gelmişler. Öğretmen telebelere (talep edenlere), dokumanın yöntemini göstermektedir; ancak mekanizmayı gösterirken uygulama yapılır ve o esnada ortaya bir desen de çıkar mecburen. Öğretmen belki bu örnek deseni hedeflemiştir (kolay olduğu için veya kendisi sevdiği için veya alışkanlıktan) veya tamemen hedefsizce ortaya bir…