Üst Dünya, ilham veren ve AKUA tarafından ilahi şekilde desteklenen bir yerdir (ya da konumdur). Akua ise “bütünüyle biçimlendirilmiş eylem halindeki düşünce, zeki bir enerji özü” anlamında kullanılmaktadır. Shaman kaynaklarda bahsi geçen güç hayvanları burada bulunur, hepsi birçok rol ve form altında değişimin kişiselleşmiş güçleridir. Bir güç hayvanı, Akua’nın hayvan formu olup, ruhsal bir oluştur ve size birçok rüya yolculuğunda rehberlik edebilir. Onları bulmak için çeşitli yollar önerilmiştir. Onlarla iyi arkadaş olun ve bahçenizi her ziyaret edişinizde Laniakea‘ya geçip güç hayvanınızla buluşun. Böylece KU’nuz bunu hoş bir alışkanlık olarak kaydedecektir. * Dün yani 19 ekim imiş (ben 17 sanıyordum) gün boyunca zaman çizgisinde bazı sallantılar oldu. Tıpkı Castaneda’nın aynı yaprağın düşüşünü üst üste bi kaç kez izlemesi gibi, bazı anlar tekrar etti! Özellikle internet kullanımı veya TV, tlf gibi araçlarda bariz oldu. Acaba böyle şeylere şahit olan var mı? Günaydın sevgili frekanslar Şimdi fark ettim ki,dünkü tarih zaten her şekilde özel bir numeroloji sunuyormuş: 19.10.2015 =19 matrixin kedisi durumu yaşandı mevcut gerçeklikte. Bunu onurlandırıp bildiğimiz her şeyi ve özellikle duygularla saklananları nötürleyelim bugün, bakalım revize edilmiş gerçeklik bize neler sunuyor?
Bayramınızı kutlarım sevgili frekanslar. İster bir kişi isterse bir ulus olsun, seçeneklerin ikiyle sınırlı olmadığını, her zaman sınırsız seçenekle çevrili olduğumuzu ispat eden 19.05.1919 olgusu, hepimize ergenlikten yetişkinliğe geçme fırsatı sunmuştu. Bu dirayeti gösteren Mustafa Kemal dahil oyunun tüm etkileyenlerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu bayram tesadüfen gençliğe ithaf edilmiş olamaz. 19 sayısının üç kez tekrarı, bir dönemin bitip yenisinin başladığını müjdelemesi açısından şayanı hayrettir. Tüm bayramlarımızı severim, hepsinde emek, dirayet ve sarsılmaz bir niyet var. Ondokuz Mayısa birazcık daha sempati duymamın minik sebebi; o gün doğmayı başarmış olmaktan dolayı hissettiğim çocukça heyecandır:) 19 sayısı için “bir bedende iki kişi gibi yaşamak” demiş yabancı bir numerolojist. Gerçekten de öyledir. Buna alışmak ve barışmak epeyce bi yılımı aldı, hatta yeni’den doğmak zorunda kaldım. Sınırsız seçeneklerin, kendi ehliyetini almış olanlar için söz konusu olabildiğini de belirtmek gerekiyor çünkü “bilmediğini bilmezsin!” Eğer aynı kelime iki kez tekrarlanarak bi cümle olmuşsa biraz ironik olur, aynı zamanda da dikkat çekici. Bir diğer önemli husus da eski enerjinin çok zor öldüğü olgusudur. Eski bir yazımda şöyle dediğimi hatırlıyorum; yeniye geçerken eskinin “aman ne güzel, al ben yiyemedim sen ye” diyeceğini hiç sanmayın, o ölümüne bir savaş verir, ölüme karşı çığlıklar atarak direnir ve bu çok da…
Bir 19 Mayıs günü, binlerce yıldır anadolulu olduğumun kanıtı ile doğdum. Bunun ne olduğunu o zamanlar bilemezdi annem babam, öğrenmek için yıllar geçmesi gerekti. Doğduğumdan beri gizemli bir hastalığım vardı, öyle ki her hafta ölecek sanılarak evden götürülürdüm. Ağırlığınca altınla tartılmak gibi bişeydi doktorlara ve hastanelere ödenen paralar ve fakat annemin bu yolda çektiklerinin yanında sanırım ancak bir çiğ tanesi ederdi onlar 🙂 Ancak ondokuz yıl sonra tanı koyulabildi. Adi FMF olan bu hastalık literatüre “doktor aldatan” diye geçmiş pek çok yerde. Açılımı “Familial Mediterranean fever” yani ailesel akdeniz ateşi olan bu hastalığın sebebi bilinmiyor ve halen kesin tedavisi yapılamıyor (etkilerini azalttığı gözlenen kolsijin maddesi dışında). FMF geni olarak tespit edilen Pyrin/MEFV, yalnızca doğu akdeniz ülkelerinde rastlanan bir sapma. Anne ve babamdan aldığım bu çekinik olarak sonsuzca gizlenebilen gen bende açığa çıkmaya karar vermiş. En sık rastlanan dört mutasyonunu da %100 oranında taşıdığım için herhalde bu hastalığın dünyadaki en iyi-belirgin-şiddetli örneğiyim. İşte böylece binlerce yıldır bu topraklarda oluşumun tıp açısından kanıtını sunduktan sonra, bütün bunlardan habersiz annem bir de bana tesadüfen(!) “Sibel” ismini vererek, Anadolunun en eski ana tanrıçası Kibele’nin kulağını çın çın çınlatmış! Oysa on beş sene önceye kadar ismimin Kibeleden geldiğini bilmediğim gibi onu tanıdığımı da söyleyemezdim. Gel…