Güneşe tapmıştı insanın atası, bildiğimiz geçmişte
Ya öncesi? Nerden çıktı bu güneş diye merak etti mi birisi?
Öylesine salıvereyim gitsin kendimi diyordum nicedir
Aydınlıkta insan olmak kolay, karanlıkta ölçmeli insanlığı
Meydan okumak için kendine değer miydi güneş kusmaya?
Gün kır gece kır, ceviz gibi sert olsun kabuğun
İçinde beyninin kıvrımları, bilmeceye kurmacaya
Hadi buyrun ben kimim neciyim oynamaya
Çok yoruldum çok! Hanidir niyetliyim kustuğumu yutmaya
Hakikaten biri çıkıp da döşedi mi güneşten öncesini?
İçim dışıma çıkmış, ters yüz edilmiş elbiseler gibi
Sıkıntı sıkıntı sıkıntı… Nelere kadir bu can sıkıntısı!
Güneşim sıcak kalbim, nasıl da ayrı düştük seninle
Sen orada tepede nazlı nazlı süzülürken, aydınlık için
Az şükretmedik yaratana, karanlığın hatırına
Ah evet sırf karanlığın hatırına.
Bir gün uyandım da baktım zifir karanlık etraf
Elektrik yok, ay yok yıldızlar yok
E işte şimdi insan ol bakalım dedim kendime
Ağlayacaktım nerdeyse, elimde küçük mavı valizim
Yol yok ışık yok, kalakaldım yarı bitmiş otobanın kıyısında
Hadi insan ol, hadi insan ol sıkıysa!
Fısıldadı cevizin içinden; foton kuşağı bu mu ola?
Sanmam, üşümüyorum hiç, sıcağım, belki korkuyorum biraz.
Üzgünüm üstelik, insan olamayacağım bir daha
Ağladım ağladım tam da öğreniyorken insan olmayı
Hak mı bu şimdi? Neredesin ey güneş, nerdesin aydınlık?
Tam geri dönecektim, karanlıkta geri neresi bilinirmiş gibi!
Birden oldu herşey, sıcak sıcaktım ben, evet sıcaktım
Yanıyordu içim, ağzımdan boğazımdan taa göbeğime değin
İzi vardı bişeyin, kuyruklu yıldız yutmuş gibi hissettim
Gözlerimi karanlıktan çektim uğraşa didine,
Özür diledim geri çekilirken, belki bırakmazdı istemese
Eğilip baktım kendim olması gereken yere
Güneş güneş güneş! İnanılması zor bişey evet biliyorum
Gözümü aldı, bu kadar yakından bakınca
Aldı oncacık iki şeyimi, g-öremiyordum artık
Su su su, yanıyorum biraz su… Dokundular bana
Serin bir su gibi geldi dokunuşları, hissettim ki yalnız değilim
Hep korkmuştum halbuki yalnız kalmaktan
Bunun içindi evvelce güneşi kusmuş olmam!
Devir değişti deniyordu epeydir, şimdi anlıyorum
Karanlığın ve aydınlığın ötesinde, güneşi yutan.
Sa
03.04.09 – Fethiye
http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/yeni/gosteryarisma.asp?prm=0,7607236&resim=15777
Gerçekte dünyadaki fani yansımalarımız,ütopik yazınların bir egretilemesi değil midir sizce!..hani veletler nasıl ki gerçek dediğimiz ve aslı Hayal olan hayatı öğrenmek için oyun oynuyorsa,yine aynı hayatı öğrenmek için yetişken olan bizler de ütopikler okuyarak bir oyun provaları hazırlamıyor muyuz her an..:)
Bunu siz Fethiye’de münzevi hanenizde yazmışsınız sanırım..
Gerçek ten çok hoşuma gitti kurmacanız.:)
Dünya bir kurmacadır zaten..
Sevgiler..
Hı!Bir de Osiris ve İsis’i çağrıştıran bazı şeyler var gibime geldi nedense yazınızda?!. Tabii bu benim düşüncem.
Bilirsiniz,Osiris’in Sirius-B;İsis’in Sirius-A yıldızıyla birliktelik arz ettiği söylenir bazı mistik ekollerde..
Ama gerçekten hoş..:)
Sevgiler..
Teşekkür ederim. Bilinçli bir irtibat kurmadım, yazarken gerçekten de ne diyorsam onu hissettim. Fakat daha sonra bakınca ve zaman içinde biçok bağlantı kurabiliyoruz, hep öyle olur 🙂
Çok güzeldi…:)))
‘Fear and Loathing in Las Vegas’ adlı filmden bir diyalogu anımsadım şimdi:
“Şimdi,beş yıldan az bir zaman sonra,Las Vegas’ta bir tepeye çıkıp Batı’ya bakınca-ve doğruları gören gözlerle..- dalgaların sonunda kırıldıkları ve geri gittikleri yerlerdeki su izlerini görebilirsiniz.”
Selamlar..:)
Güneşi yuttuğunuzda, karanlığa minnettar olursunuz aydınlığa aşkınızdan.