EVET BEN BEYAZLARIN OKULUNA GİTTİM. OKULUN KİTAPLARINI GAZETELERİ VE İNCİL’İ OKUMAYI ÖĞRENDİM. ANCAK ZAMANLA BUNLARIN YETERLİ OLMADIĞINI GÖRDÜM. UYGAR İNSANLAR, İNSAN YAPIMI BASILI SAYFALARA ÇOK FAZLA BAĞLILAR. BEN YÜCE RUH’UN KİTABINA, YANİ ONUN YARATTIĞI HERŞEYE BAKIYORUM. EĞER DOĞAYI TANIMAYA ÇALIŞIRSANIZ, O KİTABIN… ÇOK BÜYÜK BİR KISMINI OKUYABİLİRSİNİZ. BİLİYORSUNUZ, EĞER KİTAPLARINIZIN HEPSİNİ ALIP GÜNEŞİN ALTINA SERER, ONLARI BİR SÜRE İÇİN KAR, YAĞMUR VE BÖCEKLERE BIRAKIRSANIZ GERİYE HİÇBİR ŞEY KALMAYACAKTIR. OYSA YÜCE RUH SİZE VE BİZE, DOĞA OKULUNDA ORMANLARI, IRMAKLARI, DAĞLARI VE BİZİ DE İÇİNE ALAN HAYVANLARI ARAŞTIRMA OLANAĞI VERDİ… TATANGA MANİ, STONEY KABİLESİ..
**
Bir akım, bendini yıkmış
Bir çağlayan, ortasında kaldığımız.
Ey sen Batıdan esen rüzgar
Ezerken yapraklarını dev
Ağırlığın altında
Hesaplamadın hiç onun içten
Gelen gücünü. Unuttun;
Roma bile oldu Asyalı
Aldıktan sonra Anadoluyu
Medeniyet getiriyorum
Değiştiriyorum, dönüştürüyorum dedin
Ne olacaktı yani ne sandın?
her şeyi bilirken akılla
basit fizik kuralını hiçe saydın.
Sen ki bilmez misin doğa
Sevmez tek yönü
Hep olmuştur işaret levhasının
İki yönü!
Saldı üzerine bütün gücünü
Canı yanmış, kökleri sızlamıştı
Doğu’nun, farkında bile olmadan
Üfledi, bildiğince gizli sırlarını
İçten içe yıkmaya başladı
Ele geçirdi tek tek kaleleri
Ve bırakmayacak peşini
Tek bir adam kalmayıncaya kadar
Oyacak altını, yıkılmaz sandığın kuleleri
GO oyunu gibi, hatırla!
Dilediğince yayılamazsın öyle
Herkes aynı silahı kullanmaz
Geç olacak anlaman korkarım
Vakit geçmeden ve kaldırmadan
Beyaz bayrağı, öpmelisin
Kıramadığın eli!
Yoksa gelir Kilikya’dan Mitra dini
Ve dahi Mısırdan ulaşır sisli Britanya’ya sesi.
Rüyadaki esrar dolu haller
Geçip giden tatlı yaz günlerine
Hakim olur, ne oluyoruz demeden.
Eğer anlamakta direnirsen
Batı bilgeliğinin, Doğu’ya
Amatörce bir öykünme olduğunu
Yakında alıverecek altındaki
Teknoloji koltuğunu.
Elinde satranç taşlarıyla kalıvereceksin.
Çağdaş insanın çöküşü
Yalnızlığın acizliği, üstüne kanser
Daha üstüne ruhsal kanser!
Dünya anayolunda, bırakmış kendi yolunu
Arka sokaklarda aranıyor aşkın büyüsü
Bir Buda’nın inandırıcı eski yaşantıyı
Duyabilmek için, bırakıp iki milyon
Tanrıyı, amansızca kuşkuyla
Uyandırıyor içimizde ne var ne yoksa
Seni kurnaz Avrupalı! Dini
Ve benzeri şeyleri
Yalnızca yavan yığınlar için
Ha bir de kadınlar için zannederken
Ve gökte tek bir bulut yokken
Fırtına kopacak diyenlerle alay ederken
Kopsa bile bize ulaşmaz derken
Yalnız gece açan çiçeklerle bezenmiş
Saf ve ince olanla uğraşıyoruz biz.
Neyse ki arada kalmışlar var; bizim gibi!
Tersimizi yüzümüzle buluşturalım diyenler
Mahatmalarla, Amerikan rüyası
Çarptığınızda boy boy kitaplar, bombalar
Anlayan anladı, gerisi en iyi
Tahminle kiyetizm!
İşte böyle, bazen ilginç bir şakadır
Arada kalmak! İkisinden önce
Görüp davranmak!
Sa
14.12.03
**
Eski bir Budacı metinde şöyle bir beyit vardır: Bugünkü yaşantımız dünkü düşüncelerimizin, dünkü eylemlerimizin; yarınki yaşantımız da bugünkü düşüncelerimizin, bugünkü eylemlerimizin eseridir. Bu ifade kuantum fiziğinde güncel anlamda telaffuz edilen; “Gerçekliğin mükemmel doğası, bilinçli gözlemcinin katılımını bekler” cümlesiyle neredeyse kavuşum haline gelmiştir.
Doğu felsefesi trendi, Batıdaki büyük bir açlığın getirdiği önlenemez bir yükseliştir bence. Çünkü Batı anlayışı, meseleleri en küçük parçalara bölerek ve zamanla yarıştırarak çözmeye çalışıyordu. İnsanlar yaşamları içinde hiç bir nesnenin bütününü görme-yaratma sürecine giremiyorlar ve bu sebeple varolma sevinçlerini kaybediyorlardı. (Yazının bütünü için tıklayınız)