Dokuma Odası

Hayatım boyunca konuşmalarımda yazılarımda metafor olarak dokuma, dokuma tezgahı örnekleri vermiştim. Bunu tekstile yakınlığım ve çalışma prensibinin elverişliliği sebebi ile yapmıştım. Şimdi ise Karmakarışık evren kitabını okurken DOKUMA ODASI başlığı altındaki geçmiş hayat seansı yapılırken dokumanın bir metafordan fazlası olduğunu görerek şaşırdım.

Sizlerle de paylaşmak için sabırsızlanıyorum. (Metindeki “D” terapist yazar Dolares Cannon. “N” hipnozdaki Normanın yüksek benliği”

D: Ben kiminle konuşuyorum? Norma’nın bilinçaltıyla mı yoksa…?

N: Norma Norma’nın farkında ama ben onun yüksek benliğiyim.

D: Ben ona bilinçaltı diyorum. Bilgilerin tümüne sahip olan kısım oluyor, öyle değil mi? (Evet) Konuşmayı sevdiğim odur. Bu yerin bazı kısımlarıyla ilgili bilgim var. Orada “Dokuma Odası” diye bir yer var mı?

N: Ah, evet.

Bu, Ölümün Ötesi kitabımda, her ipliği bir insanın hayatını temsil eden, hayatın bir dokuması olarak tarif edilmişti. İpliklerin örgüsü, herkesin yaşamının herkesi nasıl etkilediğini çok canlı bir şekilde tasvir ediyordu. Hepimiz biriz ve birbirimizle iç içe geçmiş haldeyiz.

D: O odayı görebilir mi, merak ediyordu.

N: Oraya devamlı gidiyor.

D: Öyle mi? (Evet) Bundan haberi yok, değil mi?

N: Haberi var ama buna inanmadı.

D: Ona odanın nasıl göründüğünü gösterebilir misiniz?

N: Işıkla dolu bir oda. Bir tavanı yok çünkü dokuma yüksek. Ve çok uzun. Uzayıp gidiyor. Sonu yok. Ve hareket ediyor. O canlı.

D: Nasıl yani?

N: Işıkla birlikte canlı ve iplikler yaşayan şeyler. Şey değiller… Madde. Hisleri var, düşünceleri var, renkleri var ve canları var.

D: Dokumanın örgüsünü oluşturan iplikler mi?

N: Evet. Hayat dolular. Bazıları çok parlak. Hepsi farklı kalınlıkta ve enerjiye, varlığa sahipler. Kendi enerjilerine sahipler. Her biri eşsiz ve çok güzel. Ve birlikte bu canlılığı ve hareketi oluşturuyorlar. Desenler çok güzel. Ekranda değişen bir filmin görüntüsü gibi değişiyorlar.

D: Yani o bir kumaş parçasından ziyade yaşayan bir şey gibi.

N: Ah, o bir kumaş değil. Ona dokuma demek bile hafif kalıyor. Onu

tarif etmeye yetmiyor.

D: Ama dokuma, sınırlı bilgimizle anlayabileceğimiz bir şey. Peki iplikler, teller, canlıysa neyi temsil ediyorlar?

N: Ah, çok güzeller. Onlar insanlar, insanların hayatları, onların ruhları. Onlar olduğumuz her şeyi temsil ediyor.

D: Yani bu her şeyin nasıl iç içe geçmiş olduğunun bir göstergesi mi?

N: Ah, evet. Çok ama çok girift. Hayal ettiğimizden de fazla. Çünkü her yaşam, her varoluş, her düşünce, her eylem, olduğumuz her şey, olacağımız her şey, daha önce olduğumuz her şey, her bir iplikte temsil ediliyor. Ve biz bunların tümüyüz.

D: Sadece şimdiki yaşamı mı temsil ediyor yoksa iplik ruhun tarihçesi gibi bir şey mi?

N: Evet ve geleceği ve… Yani, ruhu temsil ediyor. Ruhun olduğu şeyi.

D: Ama şimdiden örülü olduğuna göre bu her şeyin önceden belirlenmiş olduğu anlamına mı geliyor?

N: Ah, hayır. İpliğin bazı kısımları, ruhun en son yaptığı yolculuğa bağlı olarak belirlenmiş halde çünkü ruh bazen özgür iradeye sahip olmadığı hayatları seçebiliyor.

D: Ruhların özgür iradesi olmuyor mu? Yoksa olduğunun farkında mı olmuyorlar?

N: Özgür iradeleri olmuyor.

D: Yani her varlık özgür iradeye sahip değil mi?

N: Bu doğru. Ruhun seçtiği yaşama göre değişiyor. Eğer bir insan hayatı seçerse, özgür iradesi oluyor. Ama farklı bir varoluş seçerse, bazı durumlarda özgür iradesi olmayabiliyor. Sonuç olarak da ipliğin dokusu, parlaklığı, rengi, kalınlığı ve diğer ipliklerle bağlantısı değişiyor. Bu oldukça karmaşık.

D: Yani bunların hepsi, ruhun o zamanda öğrenmeyi seçtiği derslere bağlı.

N: Biz buna “ders” demeyiz. Ona… Hatıra deriz. Çünkü ruh her şeyi biliyor. O her şeyi bilir. Bilinebilecek her şeyi bilir. Sadece her zaman hatırlamaz. Ve yaşamayı seçtiği hayata bağlı olarak bazen hatırlar, bazen hatırlamaz.

D: Eğer bir insan yaşamını seçtiyse her şeyi hatırlamak çok kafa karıştırıcı olurdu.

 

N: İnsan yaşamı, ruhun birçok şeyi temizlemek istediğinde seçtiği bir yaşamdır. Aksi taktirde insan yaşamını seçmez çünkü bu pek çok açıdan zor bir varoluştur. Ayrıca çok da uyarıcı bir yaşamdır. Çünkü çok doludur. Duygular, hisler, dokular ve canlılıkla dolu. Ruhun seçtiği çoğu yaşamda bu kadar çeşitlilik bulunmaz. Pek fazla doku yoktur. Çünkü bazen bunlarla bağdaşan bir üçüncü boyut bile yoktur. Üçüncü boyutu bilmezler.

D: Bir Dünya yaşamına gelmeden önce o tür hayatlardan geçmeleri mi gerekiyor?

N: Şart değil. Bu ruhun seçimine bağlıdır. Tabii pek çok ruh pek çok kez Dünya yaşamı seçmiştir ve üçüncü boyuta ait döngüde takılı kalmıştır. Başka varoluşlardan haberleri bile yoktur o yüzden sürekli daha fazla karmik bağlantı yaratıp Dünya’ya dönmek zorunda kalırlar. Ruh için bu sinir bozucu bir şey olabilir çünkü diğer tarafta yaşanabilecek başka hayatlar da olduğunu anlar. Ama Dünya planına o kadar zincirlenmiştir ki istese de oradan ayrılamaz.

D: Önce bunların hepsini bitirmesi gerekir.

N: Her zaman karmik güç tarafından yaratılan tüm karmayı bitirmesi gerekmez. Ama çoğunlukla yapacak çok şey olur ve eğer bir daha bir Dünya yaşamına gelmeyeceklerse tekrar bir bedene sahip olma fırsatı da bulamayabilir. Ve kurması gereken bağlantıları kaçırabilir. Bağlantı kurması gereken bir ruhla bağlantı kurma fırsatını kaçırabilir. Benzer durumların içinde bulunma eğilimi gösterir. Ve Norma gibi buraya çok sık gelmesi gerekmediğini bilenler benzer ruhlardan oluşan çevrelere girip çıkma eğilimi gösterirler.

D: Ama bağlantı kurma fırsatını kaçırırlarsa bir daha elde etmeleri çok zaman alabilir. Ve o karmanın eninde sonunda ödenmesi ve temizlenmesi gerekir. Demek istediğiniz bu mu?

N: Evet. Norma bunun çok farkında. Üçüncü boyutta takılı kalanlar gerçekten farkında değil. Bir noktada, özellikle de yaşamlar arasındayken, sürdürülebilecek başka yaşamlar da olduğunu anlıyorlar. Ama karmik borçlarını tamamlamak için Dünya boyutunda kalmaları gerektiğini de biliyorlar. Aksi taktirde fırsatı kaçırırlar ve uzun bir süre ruh formunda kalmak zorunda kalırlar. Diğer uzaylı yaşamlara, diğer boyutlardaki yaşamlara gidebilirler. Ama bunun onları kısıtladığını bilirler çünkü tamamlamaları gereken dünyaya bağlı yaşamlarla bağlantı kurma fırsatını kaçırırlar.

D: Peki üçüncü boyuttan haberdar olmadıkları o diğer yaşamlarda da

 

karma yaratırlar mı?

N: Tabii ki! (Vurgulayarak) Tabii ki! Karma yaratmak, ruhun yolculuğunun bir parçasıdır.

D: Ve onu çözümlemek.

N: Bu, ruhun titreşimini yükseltmesi ve yuvaya, Tanrı gücünün yanına dönmesi içindir.

D: Ama öbür yaşamlarda bizim insan bedeniyle yarattığımız kadar zorlu bir karma yaratmazlar mı?

N: Aynı derecede zorlu olabilir, evet. Ve bazen bir uzaylı yaşamında da takılı kalabilirler.

D: Aynı nedenlerden ötürü mü? (Ah, evet!) Ama benim bildiğim kadarıyla bazı uzaylı yaşamlarında istedikleri kadar uzun yaşayabiliyorlar. (Evet) Yani bir şeyleri çözümlemek için bolca zamanları oluyordur.

N: Burada daha düşük olan uzaylı yaşam formlarından bahsediyoruz.

D: Bana bundan bahsedebilir misin biraz?

N: Bir anlamda karınca kolonisi gibi olanları var. Bedenleri olmak zorunda değil. Onlar enerji oluyor ama tek zihin oluyorlar.

D: Bir grup gibi mi?

N: Evet. Ve bir kuş sürüsüne benzetebileceğimiz gibi hareket ediyor olabilirler. Ve belki karıncalar gibi. Bir koloni gibi birbirlerine bağlanırlar. Bir bütün olarak hareket ederler ama tek tek varlıklar olarak. Ve insan formunun sahip olduğu karmik giriftlik onlarda yoktur. Onlarınki daha çok grup olarak belirli işleri birlikte yapmaya karar verdikleri bir grup karması gibidir. Ve tamamlanmadığı taktirde entegre edilmez ve salıverilemez.

D: Daha uzaylı olup da daha düşük düzeyde olan yaşam formları da mı var?

N: Daha yüksek yaşam formları için çalışıyor olabilirler. Ama ironik olan daha yüksek olan ruhların da daha düşük yaşam formlarını seçebilmesi. Farklı düzeylere geçebilmesi de denebilir. Ruhun daima daha yükseğe çıktığını düşünmek yanlış bir inançtır. Olay sadece bir yüksek yaşam formundan daha yükseğine geçişten ibaret değildir. Böyle olmaz.

D: Biz öyle düşünme eğilimindeyiz.

N: Hayır, sıçramalar ve dönüşler olur. Ruh çok çeşitli nedenlerle bir yolculuğu seçebilir. Bazen sadece eğlencesine, sadece deneyimlemek için.

 

D: Geri gidip zamanında farklı olan bir şeyi deneyimlemek için de.

N: Evet, bunun dokumaya katkısı olur. Ruhun karmaşıklığına katkısı olur.

D: Çeşitliliğe.

N: Evet, çeşitliliğe katkısı olur. Ekler. Doldurur. Ruhu daha bütün bir hale getirir. Yapboza bir parça daha eklenir.

D: Bu bana mantıklı geliyor. Norma galaktik bir bağlantısı olup olmadığını merak ediyor.

N: Ah, evet! Var olduğu galaktik formların farkında ama detayların bilinç düzeyinde farkında değil. Kendiyle ilgili çok şey biliyor. Ve hayatında çok şey de öğreniyor. Üçüncü boyuta gerçekten dönmek istemediği sürece buraya tekrar gelmesine gerek yok.

D: Yani buradaki işini neredeyse bitirmiş sayılabilir, öyle mi?

N: Bitirmek diye bir şey hiçbir zaman tam olarak söz konusu değil çünkü istediğin gibi gidip gelebilirsin. Ama o bu yolculuğun özgür irade tarafından gerçekten keyif alıyor.

D: Yani bir ruh istediği zaman daha fazla Dünya yaşamı yaşamak istemediğine karar verebilir ve başka bir şey deneyebilir.

N: Yalnızca karmasının çoğunu temizlediyse. Çünkü, daha önce de söylediğimiz gibi, Dünya planına birçok yaşam boyunca da mahkum olabilirsin. Çünkü, burada ne kadar çok yaşam yaşadıysan, doğal olarak, yarattığın karma nedeniyle o kadar buraya mahkum olursun.

D: O yüzden başka bir yere gitmek istiyorsan en iyisi karmanı olabildiğince temizlemek.

N: Ve birçok ruh bunun farkında. Bilinç düzeyinde değil tabii. Ama o yüzden bir hayata pek çok şeyi sıkıştırıyorlar. Dünya’nın evrimindeki şu noktada burada olan ruhların çoğu dünya dışı yaşamlar da yaşadı. Ve birçoğu bilinç düzeyinde bunun farkında değil. Şu anda hiç olmadığı kadar çok ruh Dünya planında çünkü burada olmalarının bir nedeni var: Dünya Ana’nın titreşimini yükseltmeye yardımcı olmak.

 

Bahçenin Koruyucuları’nda Phil, daha önce Dünya’da bulunmamış birçok ruhun tarihte ilk kez Dünya’ya yardımcı olmak için buraya gelmeye gönüllü olduğunu söylemişti. Onlar daha önce şiddet diye bir şey bilmeyen taze kanlardı. Ruhlarının geçmişinde böyle bir şey olmadığı için Dünya’nın titreşiminin değiştirilmesine ve şiddet gibi şeylerin imkânsız olduğu daha yüksek bir boyuta yükseltilmesine yardımcı olabilirlerdi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir