Zihnin tümü bedende değildir

Yerli halk için köylü bir kahinin söylemiş oldugu şu söz
anayasadır: “Eğer kim çarpışma ve rekabet ile karşı karşıya
kalırsa, en uzun agacı bulup hemen tepesine kadar tırmansın.”
Kaçmak mı? Eger düz anlamında algılayacak olursak, sözün
demek istedigi anlam “Dövüş ya da sıvış” olacaktır. Ancak
insan yine de ” agacın tepesine çıkarak” bakış açısını olabilecegi
en üst noktaya getirip, karşısındakinin kötü durumuna
yukarıdan farklı bir bakış açısıyla bakabilir. İnsan kendine
bile bu şekilde yukarıdan bakabilir; yukarıdan ve uzaktan . . .
Böyle b i r üstünlük noktasını geliştirmek insana davranışsal
degerler katacaktır, çünkü bu şekilde insan artık bağlantılı ve
göreceli durumların farkına varabilir ve istediği gibi düzenlemeler
yapabilir. Böyle bir üstünlük noktasını korumak da
sezgi yetisini geliştirir, çünkü artık insan olacakları önceden
görmeye başlamıştır.
Beden yerdedir, ama zihin ve ağaç da yerdedir. Zihnin tümü
bedende değildir. Daha üstün bir nokta vardır ve bu nok·
ta sayesinde daha geniş bir manzara görünür. Olay sadece
beden için daha geniş bir manzarayı bilinir hale getirmektedir.
*
Kuvvet nazik bir şeydir; estetiktir,sanattır. Niyet ve yetenek gerektirir. Şiddetle ve rekabetle alakası yoktur.
Swami Rama
*

Daha sonra bana örnek olarak bir olay anlattı; arkadaşlarının
arkadaşı olan bir kadın varmış, başından aldıgı bir darbeden
dolayı uzun süredir komadaymış . Ona yardım etmesi
için hastaneye çagirmışlar Gürleyen Gök Gürültüsü’nü. ” Oraya
gitmeyi kabul ettim, ” dedi, “orada ne yapacagimı, kızcagıza
ne oldugunu tam olarak bilmeden. Z iyaret saatlerini göz
önünde bulundurarak hastaneye gittik. Yanımdakilerden birini
koridorun bir tarafına, birini de diger tarafına bakması
için görevlendirdim; çünkü kızın yanında oldugum zaman
zarfında bir doktor ya da hemşire tarafından rahatsız edilmek
istemiyordum. Ama orada yatan bedene dikkatlice baktıgım
anda onun orada olmadıgını hemen anladım. Onu bulmak zorundaydım
-gidip onu buraya getirmel iydim- arabalarının
uçurumdan yuvarlandıgı yerde, bir kayanın üstünde oturuyordu.
Arabayı kullanan arkadaşı hayatını kaybetmişti . Bu
zavallı kız da nerede oldugunu bile bilmeden bir kayanın üstünde
oturuyordu. Kızın zihni tamamen karışmıştı. Onu oradan
kaldırmak için oldukça çaba sarf ettim; hatta onu kolundan
tutup çektim. Onların karar mekanizmalarının çalışmadıgına
emin oldugumuz durumlarda bunu yapabiliriz – diger
durumlarda ise kendilerinin bir karara varmalarını bekleriz.
Eski zamanlarda çogu insan kişilerin bedenlerinde olmadıgını
söyleyebilmekteydi. Bunu görebilmek çok dogaldı o
zamanlar. Şimdiyse o kadar az insan kaldı ki bunu görebilen.
Sana söyleyebilecegim tek bir şey var; bu tarz şeyleri aniayana
kadar asla ama asla bilinci yerinde olmayan bir bedeni yerinden
oynatma. Bilincinin yerinde olmaması demek, kendisinin
de orada olmadıgı anlamına gelir. Ne yapılması gerekiyorsa
orada, bedenin yattıgı yerde yapılsın, ama sakın yerinden
götürülmesin; en azından ne yapman gerektigini ögrenene
kadar. İnsanlar bedenlerini geri bulamıyorlar; bir kaza ya
da herhangi bir olay sonucunda bedenlerinden fırlayan insanlar. Genellikle travma geçiren insanlar hayattan bu şekilde
uzaklaşıyorlar. Ve birçok insan da komadayken hayatını
yine bu sebepten kaybediyor. Bütün olan olayları bir araya
getirip bunu özellikle kendiniz için anlamalısınız . “
Gizemciler büyücüler ve şifacılar -Doug Boyd

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir