Zamanın Sonunda mıyız?

2012 Bilmecesine astrolojik bakış devam-öncesi için bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=1888

Kadim uygarlıklar, zamanın durağan veya doğrusal olmadığını, büyük bir dönüşüm içinde akmakta olduğunu, her döngünün kendine has nitelikleri olduğunu biliyorlardı. Bu nitelikler dünyayı, doğayı biçimlendiriyor ve ona form veriyordu. Ekinoksların farkındaydılar ve zamanın büyük döngülerini tespit etmek üzere bir Zodyak sistemi yaratmışlardı. Zodyak adeta 12 burçlu dev bir saat gibiydi. Bu dev saatin her bir diliminden geçiş süresinin 2160 yıl aldığını fark ettiler. Tüm burçları dolanıp aynı noktaya gelmek, yaklaşık 26000 yılı alıyordu. (Ra Bilgileri adlı kitapta dünyanın 3B boyutunun hasadı için üç kez her biri 26000 yılda olmak üzere hasat yapılacağı ve toplam sürenin yetmişbeşbin yıl olduğunu söylemişti-Sibel’in notu)

Mayaların “zamanın sonu” olarak adlandırdıkları şey aslında yaşamakta olduğumuz çağın sonuydu. Yani dönüşüm zamanı gelmişti. Yeni bir çağa ve zamana girilecek, eski çağ, yani “zaman” sona erecekti. Perulu şamanlar, bu dönemde ortaya çıkacak insan türüne “ışıltılı insan” demişler. İçine girmekte olduğumuz Kova Burcu, insan sembolüyle temsil edilen burçlardan biridir ve hava elementidir. Bu kez değişim; insanlar, bilinç, iletişim ve teknoloji üzerine yaşanacaktır. Hava elementi aynı zamanda, etrafımızı saran uzay ile ilişkilendirilir. Bu yüzden biz bunu “uzay çağı” olarak adlandırıyoruz.

Satürn bildiğimiz anlamda realiteyi, yani realitenin görünen kısmını, Neptün ise bilinenin ötesini temsil eder. Satürn’ün temsil ettiği fiziksel evren kavramı, Neptün’de kabul edilmiş fiziksel evren kurallarını aşmak durumunda kalır. Zaman ve mekan sınırı ortadan kalkar. Satürn mantıklı olasılıkları temsil ederken, Neptün sınırsız olasılıkları temsil eder.

Daha önceki bölümlerde dikkat çektiğimiz gibi özellikle 2010-2016 yılları arasında bizi zorlu zamanlar beklemektedir. Bu geçiş döneminin ne kadar sert veya ılımlı olacağını, bizim yaklaşımlarımız ve eylemlerimiz belirleyecek. Kurtulmayı, hayatta kalmayı, böylelikle gelecek nesillere güzel bir dünya bırakmayı başarabilmemiz için, büyük bir hızla uçurumun kenarına doğru ilerlemekte olduğumuzu gerçekçi bir şekilde görmemiz gerekiyor. Artık birbirimize ve yaşadığımız dünyaya karşı çok daha duyarlı olmalıyız. Sevgi ve saygı içinde olmayı, hoşgörüyü, merhamet göstermeyi, paylaşmayı ve en çok da şükretmeyi öğrenmeliyiz. Hayvanlara, bitkilere, etrafımızdaki canlı cansız tüm nesnelere sevgiyle yaklaşmalı, iyi davranmalıyız. Bu dünya hepimizin.

Diyelim ki teknolojimiz çok gelişti ve uzayın başka yerlerine topluca seyahat edebilecek düzeye eriştik. Dünya’yi tükettik, kendimize başka gezegen bulalım deyip çıkıp gidecek miyiz? Neden bunu yapmak yerine, elimizdekini iyileştirmeye çalışmayalım? Bence ebedi mutluluğa kavuşmak istiyorsak, onu dünyanın dışında değil, dünyanın içinde aramalıyız.

Dönüşüm Zamanı- Öner Döşer
Özetleyen S.Atasoy
-bitti-

 

2 Yorumlar

  1. ibrahim koyunlu says:

    Kehanetlerde ve benzer içerikli bilgilerde,insanları düşünce bakımından bir noktada toplama amacı sezmişimdir.Ruhsal idareci planın insan bilincinin odaklanmasına gereksinmesi var gibi.Bize düşen bütünün hayrına olanı sezmek.Çünkü bütünün hayrına olmayanı doğrudan engellemek olası değil.

  2. says:

    Son derece akla yakın görünüyor, hangi gerçekliği oluşturacak dalgayı çökertmeye ortak olacağımız önemli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir