Categories: Blog

YÖN

Az önce gündüz gözüne uzanıp karanlıkta dinleme yaptım biraz. Dinleme hem kelime anlamıyla hem de n ilavesiyle, dinlenmeyi içeriyordu aslında 🙂 Ve aslında belki de n yer değiştirmesi ile dilenme idi belki! Herneyse işte…

İşte bu her üçünden birini yapıyorken (ya da üçünü birden), aklıma aslında dört yönümüz olmadığı fikri geldi nedense!!! Aslında bizim sadece iki yönümüz var; Kuzey ve Güney… Doğu ve Batı ise yalnızca yöntem seçeneği sunuyor gibi geldi bana; yani hangi seçenekler bunlar? Kolayca tahmin edilebileceği gibi; mantık/analitik/bireysel yöntem, ki buna batı yöntemi diyebiliriz, diğeri de hayal/vizyon/bütünsel yöntem yani Doğu’nun tarzı.

Bu yöntemlerden birini alıp Kuzey ya da Güney yolunda ilerleyebiliriz. Bu yönler nereye gider peki? Hımmm… Güney kapsadığımız gerçekliklere, Kuzey ise kapsandığımız gerçekliklere doğru gider diyeyim şimdilik 🙂 Ve aslında bu iki yön de birbirine 180 derece zıtmış ve birbirinden uzaklaşıyormuş gibi görünse de aslında kuyruğunu ısırmaya çalışan bir yılan gibi olduğu bana aşıkar görünüyor.

İnsanların yöntemler uğruna tartışıp, savaşıp kendilerini tüketmeleri hakikaten anlamsız görünüyor gözüme, tam bu noktada Don Juan kendini hatırlatıp geçti sahneden!

Zaten bu anlamsız tartışmayı bırakıp yöntemlerden birini giyinip kuşanıp yola düşen gezgin, hangi yöne giderse gitsin yeterince derinleştiğinde kendini diğer yönde bulacaktır. Her bir turu attığında (spiral olma olasılığı çok yüksek bu yılanın), önceden geçtiği noktaya gelecek fakat o noktada asla eski gezgin olamayacaktır.

Bedenime baktım, sağa sola açılan kollarım ve ellerim eşdeğer görünüyordu; ama yukarı ve aşağı baktığımda ayaklar ve başın belirgin bir fark yarattığını gördüm. Ayaklar belli ki deneyim anlamına geliyordu, baş ise kuram!

Aslında ben, yöntemlerin her ikisini de kuşanmış bir gezginin, bu yolculukta çok daha başarılı ve keyifli olacağını düşünüyorum.

Not: Uydurmak parayla değil 🙂

Sibel

View Comments

  • Ne mutlu becerebilene.

    Bizlere de, başarınız için dua etmek düşüyor...

    Belli mi olur, bakaraktan da öğrenilebilir, belki de...Kasap dükkanını önündeki kediler gibi.. Ne de olsa, ümit fakirin ekmeği...

Share
Published by
Sibel

Recent Posts

fibromiyalji dünyada ne zaman başladı?

Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…

2 ay ago

Urban Shaman – şehir şamanı ders notları 1

4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman  araştırmacısı, kendisi bir şaman…

2 ay ago

Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…

1 yıl ago

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…

1 yıl ago

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…

1 yıl ago

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…

1 yıl ago