Yeni bir dünya’ya, yeni bir enerjiye, yeni bir çağa geçeceğiz diye konuşuyoruz uzun zamandır.
Evet bence de bunların hepsi doğru.
Fakat…
O yeni olan dünya’ya geçiş o kadar da kolay olmayacak; oraya geçmek için çok hırçın bir denizi aşmamız gerekecek. Şu an zaten o denizin içindeyiz ve fırtına giderek çetinleşiyor; özellikle yaşadığımız coğrafya fırtınanın gözüne doğru ilerliyor ki zaten Afganistan, Libya, Filistin gibi ülkelere bakarsak ne kadar şiddetli olduğunu görürüz. Ve fırtına ülkemizde de şiddetini artırıyor.
Herşey iki günde toz pembe olacak sanan varsa rüyasından uyanmak için acele etsin çünkü fırtınaya çıplak yakalanabilir.
İnsanoğlu en büyük sınavını veriyor ve sınavın soruları gitgide zorlaşıyor ve belli ki 2012’de (ve sonraki 3-5 yılda) sınavın en önemli sorularını çözmeye çalışacağız.
Bu fırtınalı denizi aşmış olsak bile bu yolculuk bizi çok değiştirecek, yaşam tarzı dediğimiz şeyin büyük bölümünü değişime uğratacak. Kaybetmeden değerini bilmediğimiz olgular var, hatta çoğu değeri kaybetmeden anlayamıyoruz. Bu yüzden gereğinden fazla bağlandığımız alışkanlıklarımızı ve bizi körleştiren/köleleştiren nelerimiz varsa (para, insan, yüzeysel cinsellik, yeme-içme, eğlence… adını siz koyun) bunlar elimizden su gibi kayıp gitmeli. Gidecek ki meselenin özüne inebilelim.
Bu şu an dünyamızda birçok yerde oluyor zaten fakat bilmeyen, anlamayan kalmayacak şekilde (birlik bilinci) yayılacak bu “biliş” ve böylece uzuuun bir sessizlik eşliğinde, bulutların arasından göz kırpan güneş ışınlarının göz kamaştırması gibi “ayacağız” meseleye.
Bilinç dalgasının tepe noktasını gören, bilen ve o uçta sörf yapanlar belirleyecek yönümüzü; iyi ya da kötü. Ve umuyorum ki gezegen nüfusunun daha büyük çoğunluğu çok daha güzel, barış kokan, eşitliğin ve kardeşliğin hakim olduğu, açgözlülüğün bittiği, doğayla teknolojinin doğru biçimde biraraya geldiği bir gelecek vizyonuyla nefes alıp veriyor olacak tam o kırılma noktasında.
Ve diliyorum ki herkes bütün cesaretini toplayıp sevgisinin peşinden yürüyebilsin, doğru bulmadığı ortamdan uzaklaşabilsin, sonsuzluğun çağrısını duyabilsin, -gereğinden fazla- tüketimi durdurabilsin, yaptığı her işte, yürüdüğü yola kalbini koyabilsin.
Yaşamı ve sizleri seviyorum; sonsuzluğa, tek ve sonsuz yaratana tapıyorum, doğaya-gezegenime aşığım, uzayda gezebilmeyi arzuluyorum, boyutları öğrenmek, diğer insanlarla-ırklarla tanışmak, onlardan öğrenmek-öğretmek istiyorum, çocukların saf enerjisine hayranım, yaşam-ölüm döngüsü önünde diz çöküyorum ve ben varım! Öyleyse en iyi dostum ölümdür!
Sevgiyle, sevdiklerinizle kalın, sonsuzluk olun!
Nelerin değişeceğiyle ilgili öngörülerim, hislerim şöyle:
Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…
4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman araştırmacısı, kendisi bir şaman…
Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…
#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…
Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…
önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…