Yaşayabilmek ve bilmemek, birbiriyle uyumludur.

Şimdi önemli bir noktaya geliyorum. Eski yasalar yanlış olabilir. Bir gözlem nasıl yanlış olabilir? Eğer dikkatli biçimde kontrol edilmişse, bir gözlem nasıl yanlış olabilir? Niçin fizikçiler yasaları sürekli değiştiriyorlar. Yanıt öncelikle şudur ki, yasalar gözlemler değildir, îkincisi, deneyler her zaman doğru değildir. Yasalar tahmin edilmişlerdir, ekstrapole edilmişlerdir. Onlar sadece şimdiye kadar süzgeçten geçmiş olan iyi tahminlerdir. Ancak şimdiki süzgeçlerin delikleri, daha önce kullanılan süzgeçlerin deliklerinden daha küçüktür. Bu nedenle yasa şimdi süzgeçte kalarak yakalanabilir. Yasalar tahminlerdir ve bilinmeyene ekstrapole edilmişlerdir. Ne olacağını bilmiyorsanız, bir tahminde bulunursunuz.  

Örneğin bir şeyin hareketinin onun ağırlığını etkilemeyeceğine inanılıyordu – bu keşfedilmişti – .Eğer bir topacı döndürür ve tartarsanız ve sonra onu durdurduğunuzda tartarsanız, aynı ağırlıkta olduğunu görürsünüz. Bu bir gözlemin sonucudur. Fakat bir şeyi. ondalık basamakların çok küçük bölümlerinde, milyarda bir bölümlerinde tartamazsınız. Biz şimdi biliyoruz ki, dönmekte olan bir topaç, durmakta olan bir topaçtan milyarlardan küçük birkaç bölüm kadar daha ağır gelmektedir. Eğer topaç, saniyede 186.000 mile yakın bir hızda döndürülebilirse, ancak o zaman topacın ağırlığındaki artış fark edilebilir duruma gelebilecektir, ilk deneylerde topaç saniyede 186.000 milden aşağıdaki hızlarda çevrilmişti. O durumda dönen topacın  kütlesiyle dönmeyen topacın ki tam olarak aynı görünüyordu. |Ve birisi, kütlenin asla değişmeyeceği tahmininde bulunmuştu.

 Ne kadar aptalca! Oysa o sadece tahmini olarak ileri sürülmüş bir yasaydı, bir ekstrapolasyondu. O kimse niçin böyle bilimsel olmayan bir şey yapmıştı? Gerçekte burada bilimsel olmayan bir şey yoktu. Sadece olgu kesin değildi. Tersine, tahminde bulunmamak bilimsel olmayan bir tutum sayılacaktı, tahminde bulunmak zorunluydu. Çünkü ekstrapolasyon gerçekten bir değere sahip olan tek şeydir. Daha önce denemediğiniz ve hakkında bilgi sahibi olmaya değer bir durumda neler olacağına ilişkin düşüncelerinizin tek ilkesi ekstrapolasyondur. Dün neler olduğuna dair bana söyleyebileceğiniz şeylerin bilgi olarak gerçek bir değeri yoktur. Bilgi, eğer bir şey yapacaksanız, yarın neler olacağını söylemek için gereklidir.  Gerekli de değil fakat eğlenceli. Bunun için sadece boynunuzu dışarıya uzatmaya istekli olmanız gerekecektir.

 Her bilimsel yasa, her bilimsel ilke, bir gözlemden elde edilen sonuçların her ifadesi, detayları dışta bırakan bir tür özettir. Çünkü hiçbir şey tüm ayrıntılarıyla ifade edilemez. Topaç örneğindeki adam, sadece yasayı şu şekilde ifade etmesi gerektiğini unutmuştu; “Bir cismin kütlesi, cismin hızı çok yüksek düzeylere çıkmadıkça fazla değişmez.”

  Oyunun esası, bir spesifik kural yapmak ve sonra da onun süzgeçlerden geçip geçmediğine bakmaktır. Buradaki spesifik tahmin, bütün durumlarda kütlenin asla değişmeyeceği yönündeydi. Heyecan verici bir olasılık! Bu durumun  olmadığının anlaşılmasının zararı yoktur. Çünkü o sadece kesin olmayan bir şeydi ve kesinsiz olmanın zararı yoktur. Bir konuda  hiçbir şey söylememektense, emin olmadan bir şeyler söylemek daha iyidir.

Gerçek şu ki, bilimde söylediğimiz şeylerin hepsi, varılan sonuçların tümü kesinsizdir, çünkü hepsi sadece sonuçlardır. Onlar gelecekte neler olacağı hakkındaki tahminlerdir ve siz ne olacağım bilemezsiniz. Çünkü çok sayıda eksiksiz deney yapmadınız.

Öte yandan dönmekte olan bir topacın kütlesi üzerindeki bu etki çok küçüktür ve bu nedenle de “Oh, bu etki herhangi bir farklılık yaratmıyor” diyebilirsiniz. Fakat doğru olan ya da en azından ardışık süzgeçlerden geçmeyi sürdüren ve çok daha fazla gözlemle geçerliliğini devam ettiren bir yasa formüle etmek, büyük bir zekayı, imajinasyonu ve felsefemizin, uzay ve zaman anlayışımızın eksiksiz bir şekilde yenileşmesini gerektirir. Ben rölativite teorisine atıfta bulunacağım. Rölativite teorisi, ortaya çıkan zayıf etkilerin, daima çok devrimci düşünce modifikasyonları gerektirdiğini göstermiştir.

Bu nedenle bilimciler, şüphe ve kesinsizlikle iş görmeye alışıktırlar. Tüm bilimsel bilgi kesinsizdir. Şüphe ve kesinsizlikle ilgili bu deneyim önemlidir. Ben bu deneyimin çok büyük bir değer taşıdığına ve bilimin ötesinde de genişletilmesi gerektiğine inanıyorum, inanıyorum ki, daha önce çözülememiş herhangi bir problemi çözmek için, kapıyı bilinmeyene aralık bırakmak zorundasınız. Tam olarak doğru biçimde kestiremediğiniz olasılığa fırsat vermek zorundasınız. Aksi takdirde, eğer zihninizi önceden hazırlarsanız, problemi çözemeyebilirsiniz.

Bir bilimci size problemin cevabını bilmediğini söylediğinde, o bilgisiz bir insandır. Nasıl çalışacağı hakkında bir sezişi olduğunu söylediğinde o konu hakkında kesinsiz durumdadır. Nasıl çalışacağı konusunda tam emin olduğunda ve size “onun çalışma tarzı budur sanıyorum” dediğinde hala bir miktar şüphe içerisindedir, işte bilgisizlik ve şüphe arasında yaptığımız bu ayırım, gelişme yaratmak için paha biçilmez bir öneme sahiptir. Çünkü biz şüphe duyuyoruz ve o zaman yeni düşünceler için yeni doğrultularda araştırmalar öneriyoruz. Bilimin gelişme hızı, yaptığınız gözlemlerin çokluğu değildir. Çok daha önemlisi, test etmek üzere yeni şeyler yaratmadaki başarınızdır.

Eğer yeni bir yöne bakma arzusu duymamış ya da bu bakışı başaramamış olsaydık, eğer hiç şüphe duymamış ya da bilgisizliği kabul etmemiş olsaydık, yeni fıkirlere sahip olamayacaktık. Hiçbir şey kontrol etmeye değer olmayacaktı. Çünkü biz gerçeğin ne olduğunu zaten biliyor olacaktık. Bu nedenle, bizim bu gün bilimsel bilgi olarak adlandırdığımız şey, kesinliğin değişik düzeylerdeki ifadelerinden oluşan bir kümedir. Bunlardan bazıları pak fazla emin olunmayan şeylerdir. Bazıları ise hemen hemen emin olunacak türdendir. Ama bunların hiç biri mutlak olarak kesin değildir Bilimciler buna alışıktır. biz biliyoruz ki, yaşayabilmek ve bilmemek, birbiriyle uyumludur. Bazı insanlar, “bilmeksizin nasıl yaşayabilirsin?” diyor. Onların ne demek istediklerim bilmiyorum. Ben daima bilmeksizin yaşıyorum. Bu kolay bir Şeydir. Neyi bilmek istediğimi nasıl bilebilirsiniz?

Feynman’ın “Bilimin Kesinsizliği” konferansından alıntı. Konuşmanın tamamını bi kaç yılda bir yeniden okumak lazım bence. Özellikle gençlere önermek istiyorum: https://sibelatasoy.com/?p=237

5 Yorumlar

  1. […] haşarı prensi Feynman şöyle der: Niçin fizikçiler yasaları sürekli değiştiriyorlar. Yanıt öncelikle şudur ki, yasalar […]

  2. Turan says:

    “yaşayabilmek ve bilmemek, birbiriyle uyumludur”

    Cok dogru ama bu bilgisizlik bilgisizlik degildir, bu bilgisizlik nihai bilgiye sahip olamiyacagimizin göstergesidir. Belli sinirlar icerisinde bilgimiz var, bilgimiz oldugu icin de cevremizi bu denli degistirebildik, ama nihai bilgimiz yok tabii ki.

    1. says:

      Evet burdaki ana fikir, “nihai bir bilgi” olmadığı için, ona sahip olma beklentisi ve ihtirasının da olmaması gerektiğini söyler. 🙂 Bilinmezden parçalar koparma çabaları zevkli bir süreç, meraklı bir çocuğun oyunları olabillecektir ancak ve bu yaşamak için pekaladır.

  3. Turan says:

    Darwin zamaninda bu fikre “evrim” adini vermis.

Turan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir