Uzun ince bir yoldayım…
Geliyorum gidiyorum geliyorum
Güneş parlaklığı emmiş o ince karayı
Bir bakmışım sevinçteyim
Bir bakmışım hüzündeyim
Küçük bir çocuktum az önce
İki yaş var yok, nasıl açgözlüydüm
Nasıl kıpır kıpır afacan…
Bırak bu şeyleri dedi az sonra
İçimin içinden bas bariton bi ses
Uyu da meydan bize kalsın hesabı!
Kızma birader oynar gibiyim
Gidiyorum geliyorum gidiyorum
İzlerime bakıyorum, öyle çok iz var ki
Kimi çok belirgin, kiminin üstü kar
Hani içi beni yakar, dışı seni hesabı
Kulaksızın Nuri derler köy kısmında
Bana da Bir Gelip Bir Giden
deyin bundan sonra
Dalgalı şeyler hayal ediyorum
Dalgalı açık kumral saçlar örneğin
Omuzlara dökülmüş eski zaman işi lüleli
Mavisi kat kat olmuş deniz dalgasını
Takmış sarmalamışlar pembe gerdanına
Kargalar direklerin üzerinde sıra sıra
Selama durmuş olsunlar ne çıkar
Ve narin ayacıklarında papatya desenli
Dalgalı yeşil sarı bir tokyo!
Ah bu resmi ben yapacaktım ki
Bilseydim yapabilmeyi, parmaklarımdaki boyaları
Sürseydim kiraz dudaklarına
Ah bilseydim, bilebilseydim.
Şöyle geniş geniş takılacaktık seninle
Bu nisanın yirmiüçünde
Omuzlarım dik dik dayılanacaktım
Sen bütün cilvelerini takınmış
Hülyalı bir bakış atacaktın
Sarıya kaçan bir lülen uçuşup rüzgarda
Nemlenmiş alnına yapışacaktı
Gözlerinin yeşili parlayacaktı birden
Güneş vurunca
Ve ben oracıkta kalacaktım
Sonsuza kadar…
Ne gitme ne gelme
İşte hepsi bu kadar.
Sibel Atasoy
23.04.2008 – Beylerbeyi
Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…
4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman araştırmacısı, kendisi bir şaman…
Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…
#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…
Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…
önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…
View Comments
muazzam guzel benzetmelerle dolu siirinizi cok begendim... yasaminiz boyunca siir yazmaya devam edersiniz umarim...
İncelik göstermişsiniz, gerçekten de çok iddasızca hislenmeler diyeyim ben bunlara, yine de zahmet edip fikrinizi belirttiğiniz için teşekkür ediyorum.
"Batan gün opal karlar yağdıracak,
Ve hava Şark kokularıyla dolacak.
Telaşlı kayıkların yanıp sönen ışıltıları
Yakamozlayacak denizin gümüş balıklarını.
Bu sevilen ve korkulan kader olacak.
Yavaş adımlarla yazgım yollara koyulacak.
Tanıyacağım onu yabancılar arasında
Ve, işte vakit tamam, diyeceğim ona.
Ve kaderim bir kadın biçimine bürünecek,
Yüzü bir ağın üzerinde belirecek;
Ve kaderimin gür mavisi saçları olacak.
Bu bir masal ve mucize olacak.
İstemeden, tıpkı ağlarken ki gibi, kendi kendime
Tekrarlayacağım: her kadının zamanı gelir, diye.
Hiçbiri boy ölçüşemeyecek onunla.
Kimse beklemeyecek beklediğimi benim burada.
Tek başına parlayacak o gölgeliklerde
Götürecek beni de gizemler alemine.
Alaattin gibi solgun, gireceğim birlikte
Şahane ve dehşetengiz bir bahçeye.
Sevgili kaderim, sevgi dolu bir rehavetle,
Derecek benim için meyveleri, eş mücevherlere.
Ama hiç bakmayacağım ağaçlara altın gövdeli
Ve çiçeklere safirden, var çünkü hazinenin daha güzeli.
Çünkü hor bakacağım güneşe aya
Ve çiçek çiçek yıldızlara, o esmer kadın uğruna.
Kâinatın battığı uçurum olacak gözleri
Ve gece saçları, kaybettiğim kendimi.
Çıplak ayaklarına, sonsuz esrimelerle inleyerek
Bırakacağım cinlerin lambasını, düşecek."
R. Vivien
Güzelmiş, teşekkürler