Sevecek hiçbir şey bulamıyorlar, doyamıyorlar. O kadar yalnızlar ki, tüm dünya çevrelerine toplansa dahi verecek bir gram sevgileri yok.
Bilmek veya bulmak yegane amaçları değil bence, amaçları sahip olmak. Sahip olabilecekleri her şeye sahip olmak. Çünkü hiç bir şeyleri yok! Sahip oldukça küçülüyorlar, aldıkça küçülüyorlar, emdikçe küçülüyorlar. Korkuları devamlı büyüyor, korkuları büyüdükçe nefretleri büyüyor. Tam bir kara delik. Fakat bir yandan da devamlı güçleniyorlar. Nefretin ve ben merkezciliğin yarattığı o ufacık çekim merkezlerinde çok büyük güç topluyorlar.
Dertleri ne bilmek, ne bulmak, ne olmak. Onlar bağlarını tamamen koparttıkları sonsuzlukla boy ölçüşmeye çalışıyorlar. Sonsuza sahip olmak istiyorlar, sonsuz olmak istiyorlar. Fakat öyle bir paradoksa kapılmışlar ki istedikleri şeyden kaçıyorlar, ondan korkuyorlar. Aynadaki yansıma olmak istiyorlar fakat aynaya bakamıyorlar.
Kendilerinin de parçası olduğu sonsuzluğun önüne geçmek istiyorlar fakat kendilerini kandırıyorlar. İstedikleri kadar ters uca gitsinler, onun kurallarına dahil olduklarını kendilerine itiraf edemiyorlar çünkü artık onlar için çok geç, bunu biliyorlar.
Işık her zaman bir adım önde olacak ve yayı ne kadar gererlerse gersinler o hep kaynağına geri dönecek.
Onları seviyorum. Sonsuzluğun içerisinde sınırlılığı deneyimleyebilmeyi seviyorum. Her zaman daha yenisi ve daha fazlası ve daha genişi ve daha renklisi ve daha uzağı ve daha farklısı ve daha dokunulmamışı olduğu için teşekkür ediyorum. Sınırlılığın realitesinde sınırsızlığı deneyimleyebilme ihtimalimiz olduğu için her şeyi katlanılabilir buluyorum.
Bizler sonsuzun tohumlarıyız ve ondan ayrılmamız mümkün değil 🙂
Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…
4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman araştırmacısı, kendisi bir şaman…
Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…
#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…
Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…
önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…