Yaşam bir mucize.

Kişinin total hayat kalitesini sadeleştirip güzelleştirmeyen “öğretinin”, herhangi bir (kumar, dedikodu, fanatizm vs) bağımlılıktan ne farkı var?

Böylece şu an itibariyle üzerinde durduğum hassasiyeti belirttikten sonra, kişisel yaşam öykümü hızla gözden geçirdim. Olabildiğince sadeleştiği için tümünü taramak bikaç dakikadan fazla zamanımı almıyor.

Sanırım önceki yaşamda başarılı bir ikizler yaşamı sürdürdüğüm için (-güney ay düğümüm ikizlerdir- gerçi bu bir varsayım, olsa da olmasa da, bundan sonra söyleyeceklerimi etkilemez), bu dünyada nerdeyse hayatımın yarısını kendi meraklarım ve kendi eksenim içinde gördüm ve yaşadım. İnsanları, onların hislerini, yaşamla ilgili şikayet ve memnuniyetlerini, onlar daha söylemeden anladığımı varsayıyordum. Neyi neden yaptıklarını bildiğim(!) için herşeyi anlayışla karşılıyordum. İlginçtir çoğu kez de tutturuyordum galiba ki, onlarla aramda bir çatışma (bir iki kez  dışında)oluşmuyordu.

Dışarda gördüğüm her şeyi kendi algımın bir yansıması olarak kabul ediyordum, hatta çok eski günlüklerimde, gözlerin sanılanın aksine içten dışa yayın yaptığını ve bir çeşit projeksiyon aletine benzediğini yazmışım. Delice okuyor, düşünüyor, mantık dizgeleri oluşturuyor ve yazıyordum.

Sonra bir gün çok sevdiğim biri bana şöyle dedi “haklısın Sibel ama dışarda da bazı şeyler var!”. Yumruk yemiş gibi olduğumu hatırlıyorum. Bu basit tek cümle üzerine bir daha konuşulmadığı halde üzerimde müthiş bir etki yarattı, adeta “ray” değiştirdim!

O günden sonra insanlara, hayvanlara, bitkilere, olaylara olan yaklaşımım yüzseksen derece değişti! Hatta kendime bakışım bile değişti. Onları anladığımı varsaymayı bi kenara bıraktım! Acaba onlar kendilerini nasıl anlıyor ve nasıl anlatıyorlardı? Böylece boşluktan dinleme pozisyonuna geçtim. Şüphesiz önceki “kendiliğinden anlama” kabiliyetim kaybolmamıştı fakat ben ortık onu dikkate almıyordum.

İnsanların ne kadar sevilesi, ne kadar ilginç, ne kadar muhteşem olduklarına onları dinlerken aydım!

5 Yorumlar

  1. Turan says:

    “Acaba onlar kendilerini nasıl anlıyor ve nasıl anlatıyorlardı?”

    Insan dinlemeyi de ögrenmeli, degil mi? Ne kadar konusursak o kadar dünyayi kendimizin yarattigini zannediyoruz galiba. Hic birseyi bilmeyen ne anlatabilir ki? Veya baska türlü söylemek gerekirse, dünyayi “oldugu” gibi algilamak dinlemekle olur galiba.

  2. says:

    Evet sadece insanları değil her şeyi ayrı ayrı dinlemeyi becerebilmek önemli. Bazı insanlar bunu doğuştan yapabiliyordur bazılarının da öğrenmesi gerekiyor 🙂
    Bu arada aklıma ggeldi Don Juan bi günCastaneda’ya, bitkileri koparmadan önce onlarla konuşmasını, onların ne işe yeredığını kendilerinden dinlemesini, eğer bunu yapmadan bitkileri koparacak olursa mazallah başına ne hastalıklar geleceğini bilmediğini söylemişti 🙂

  3. Turan says:

    Insan kendi basina ögrenmek zorunda kalinca bir saga, bir sola gidiyor, bir geri iki ileri. Önemli olan sey hareketliliktir :-)))

  4. Hightech says:

    Yukardaki yazıya bakılarak yazılmıştır.

    Total yaşam kalitesini sadeleştirdikce büyük
    patrona biraz daha yaklaşıyorsun.
    Kendini keşfetmet için yaşamak çok çok güzel.
    Tüme varınca başkalarının duygu ve düşüncelerini
    algılamak çok kolay olur.
    Anlık olarak geçmiş ve gelecek varyasyonları
    sürekli degişir.
    Dışarda bazı şeyler var demek, programa uy ve
    onun dışına çıkma demektir ve buda doğru değildir.
    Aslında dışarda gördüklerin salt kendi yansımalarındır ve oradan kendini anlamaya çalışmaya başlamışsın.
    Başkaları olmaya çalışmak doğru değildir ve
    olmamalıdırda.
    (Bu dediğim kişiler devamlı örnek aldığın düşünürler.)
    Sen onlardan çok daha değerlisin ve
    seni sen olduğun için seviyoruz.
    Ra,Gurdjieff, Maharanj vs, onlar bir adımdı
    ve gelip geçti.
    Artık onların önündesin ve arkaya bakma.
    Total gerçeğe ulaşmaya çalış.

    Bir nebze ayna olmaya çalıştım.
    Sevgiler ve saygılar

    1. says:

      Harika, teşekkürler ve sevgilerimle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir