?>
Deli Dumrul’un Bilinci

Öndeyiş, s. 7-11 Masallar, mitler, halk hikâyeleri, ortak (kolektif) bilinçdışının ürünleridir; ait olduğu topluluğun bireye sunduğu, binyıllar boyunca yaşanagelmiş, sınanmış zihin modellerini sahnelerler. Bireysel-psikolojik düzlemde rüyalarla benzerlikleri vardır. Rüyaların temel dokusu birincil düşünce süreçlerine indirgenebilir. Bu ortak ürünlerde ise, bilinçdışı dinamiklerin oluşumunu belirleyen birincil düşünce süreçleri, dış gerçekliği gözeten ikincil düşünce süreçleriyle bağlantı içinde işlenmiştir. Yani iç ve dış gerçekliklerin birbirini “doğrulayan” biraradalıkları söz konusudur. Özellikle mitler, insan ruhunun yaratıcı eylemlerle yaptığı sıçramaları, nesiller boyunca canlılığını koruyan, ileriye açık kazanımlar şeklinde yansıtmaktadır. Bu ortak ürünler, insan bilincinin gelişim öyküsünü ve bu zorlu süreç içindeki korku, kaygı, umut, coşku gibi yaşantılarını aynalar. Gerek birey ve gerek kültür olarak insanı anlamak, mitlerin müziğine kulak vermekten geçer. Yaratılış ve kahramanlık mitleri, evrenin ve insanın oluşum sürecinin, insan ruhunun eylemlerinin yansısıdır. İnsanın bireysel gelişimi, “bilen insan” (homo sapiens) olarak insan türünün gelişim öyküsünün tekrarıdır. Bu saptama hem biyolojik, hem de psikososyo-kültürel düzlemler için geçerlidir. Mitler, “tür insan”ın binyılları kapsayan gelişimini kültürel düzlemde aktarırken, “birey insan”ın ana rahminden mezara (ve daha da ötesine) sürdürdüğü yaşam yolculuğunun serüvenine de değinmiş olur: Bu yolculuk, bilincin kendisini saran “bilinçli olmayan” içindeki varoluş kavgasıdır. Bilinç ve bilinçlilik, uzun insanlık tarihi içinde oldukça geç döneme ait olgulardır. Veri değil, kazanımlardır….