Bu gece yine hatırlanması güç, daha doğrusu hatırlasanda anlatılması bi hayli zor rüyalardan birini gördüm. Gerçi burada her gece bunlardan sürüyle görüyorum! Bu gecekini kafasını gözünü kırsam da anlatmayı deneyeceğim, umarım dönüşte bunu çözümleme fırsatı buluruz. İlk hatıladığım sahne, evimiz diyemiyeceğim ancak içimiz diye tarif edebileceğim, yani bize ait bir alandaki tuhaf bir yaratıkla ilgili! Bu yaratık her türlü şekle girebiliyor, bazen bir başı bile olabiliyor, gövde uzunluğu yok gibi fakat yine de bizimki gibi pembemsi yani etten bi yapılanması var gibi görünüyor. Arada onu köpek gibi algılıyorum ama asla köpeğe benzemiyor, peki neden öyle bi his gelmiştir hiç bi fikrim yok. Bu yaratık bizim bünyemize iyi niyetle gelmemiş, bu sebeple onu alt etmeye çalışıyoruz. Devamlı şekil değiştiriyor ve en azından benden çok güçlü ve kabiliyetli; fakat nasıl oluyorsa onunla baş edebiliyoruz! Bi kaç kişi daha var bu konuda bana yardım eden, onları da hiç görmüyorum, sanki sadece hayaletleri var onların! Onu bünyeden atıyoruz sanırım fakat bir bakıyorum yaşlı ve prenses gibi bir kadının yanında bu kez. Kadın günümüzden biri gibi (prenses tanımını, elit bir tabakadan ve kırılgan yapısından ötürü kullandım), ve bu yaratıkla evlenmek üzere. Çünkü O, yaratığı bizim gibi farkedemiyor! Onu normal biri sanıyor. Ona yaratığı anlatmaya ve onu…
07.07.08 -karışık rüyalar- günlükten Bu daha önceleri de defalarca olmuştu fakat bunları anlayamadığım ya da hatırlayamadığım rüyalar kapsamında hiç dikkate almıyordum. Herbiri kendi içinde farklı olmasına karşın bu rüyalardaki ortak özellik şu: Rüyada, normalde hatırlamama ya da burada ifade etmem mümkün olmayan bazı düzenli işler yapmaktayım. Bu hareketler orada oldukça bilinçli ve periyodik. Örnek vermek gerekirse, burada sabah kalkıp yüzümü yıkamam, ya da yemek pişirmek için gerekli faaliyetlerin bilinçli dizilimi gibi. Ve fakat rüyadaki faaliyetin burada anlamlı ve mantıklı bi izahı yok! Üstünkörü bile anlatamıyorum! Sadece his var, o işi yaparken edindiğim hissi taşıyabiliyorum buraya, şimdi onu tarif etmeye çalışayım: Sanki o bir deneydi, belli argümanları bir arada yerine getiriyorum ve bekliyorum, sonra yeniden yapıyorum ve bekliyorum, bu böylece defalarca tekrar ediliyor, hissim ise şöyle; ne ümitsizlik ne ümit hali olmaksızın, standart bi işlem gibi ve fakat sonuçlarla ilgiliyim, abartılı olmayan bir ilgi! Bu tür rüyalarda gerçek bir bilim adamının davranışı var. Duygu üretmeyen bir edim ve gözlem! Buluşunu kendi üzerinde deneyen bilim adamı gibi hatta bundan bile öte; çünkü bende korku ya da heyecan bile yok. Belki aslında geri planda onun rüya olduğunu bilmekteyimdir fakat rüya bilincimle bundan habersiz olduğum kesin! Biliyorsunuz lücid rüya görmek için tüm çabalarım ve…
Jung’a göre ego: Psişe içinde bilincin bir örgütüdür. Bilinç düzeyinde algılanan tüm duygu ve düşüncelerden oluşur. Ego psişe içerisinde küçük bir yer tutar. Gündelik yaşantımızı sürdürebilmemiz için içeriden ve dışarıdan gelen uyaranları, bilgileri filtre eder. Aksi halde biz yaşananla yaşanmakta olanı, düş ile gerçeği ayırt edemeyiz. Umarım tablo görünmüştür; çünkü burdan izah etmek çok rahat olacak. BEN’e dair yukardan aşağı üç temel bölge var: 1) Bilinç; Bu bölümü ÖZbenin bir kısmı ve dışa gösterdiği Persona ile EGO tamamiyle kaplamış. 2) Kişisel Bilinçdışı: Ego ve Gölge kişiliği içeren Özben bu bölgede yer alıyor. Rüyalarımız da hemen büyük ölçüde bu bölgeden besleniyor. 3) Kollektif Bilinçdışı: Gölge kişiliğimiz ve kolektif bilinçdışının dibine batmış durumdaki Anima-Animus burada yer alıyor. Rüyalardaki arketipler ve kişisel olmayan ögeler bu alandan geliyorlar. Jung’a göre tüm insanlık tarihi bu bölümde yer almaktadır. Ego psikolojik bir terim olarak ortaya çıkmış olmasına karşılık, sıklıkla hepimiz tarafından “kendini önemsemek” anlamına gelecek şekilde kullanılıyor ve ahlaki açıdan da oldukça yergi alıyor. Bir açıdan bakıldığında insanın kendini bildiği alanda (bilinç) yalnızca EGO’nun yer alıyor olması, olağan biçimde kendimiz sandığımız yegane şey de oluyor ve aslında onu bir miktar önemsememiz Jung’un da belirttiği gibi bizi gerçek ve düşü ayırt etmek açısından belirli bir dengede tutuyor. Ve tabi burada…
Geçtiğimiz yazdan beri yeni bir rüya gurubu başlatmamıştım, sanırım bişeylerin olgunlaşmasını bekliyordum. Şimdi yeni ve meraklı rüya severler için kendimi hazır hissediyorum. Bu eğitimle ilgili detaylı bilgiyi şu başlıkta bulabilirsiniz: https://sibelatasoy.com/?p=144 Gurup en az 6 en fazla 10 kişi olabilecek ve haftada bir gün/2 saat, toplam 9 hafta sürecektir. İlgilenenlerin, anukigreen@gmail.com adresinden benimle doğrudan temas kurmalarını rica ediyorum. Sevgilerimle, Sibel Atasoy Not: 1. Eğitim ücretsizdir. 2. Bu programdan önceden mezun olmuş arkadaşlarımın deneyimlerini zenginleştirmeleri açısından yeni gurupta beni asiste etmelerini arzu ederim.
… Daha önce de işaret ettiğim gibi, bireyleşme süreci, başkalarının papağana benzeyen her türlü taklidini dışlar. Zaman zaman bütün ülkelerde insanlar içsel önderlerin temel dinsel yaşantılarını birtakın “dış” ya da törensel yöntemlerle taklit etmeye çalışmış, bu yüzden de “taşlaşmış”lardır. Büyük ruhsal önderi izlemekonun yaşamında sürdürmüş olduğu bireyleşme sürecinin tarzını kullanıp kopyalamak değildir. Daha çok onun başardığı gibi, aynı cesaret ve dürüstlükle kendi içsel yolunu izlemektir. Bilinçdışının işaretlerini anlayabilmek için kişi kendini yitirmemelidir. Gerçekten de egonun normal yolda işlev görmeyi sürdürmesi yaşamsal önemdedir; çünkü ancak bilinçli bir insan olarak mükemmel olmadığımın bilincinde kalabilirsem bilinçdışının önemli içerik ve süreçlerini algılayabilirim. Ama bir insan kendisi ile evrenin birliği duygusunun gerilimini, o sırada yalnızca zavallı bir dünya yaratığı iken nasıl kaldırabilir? Bir yandan kendimi sadece istatistik bir sayı olarak algılarsam, yaşamımın hiç bir anlamı kalmaz. Ama öte yandan kendimi çok daha büyük bir şeyin sadece bir parçası sayarsam ayaklarımı sağlam basmayı nasıl sürdürebilirim? Bu içsel zıtlıkları içimizde birine ya da öbürüne düşmeksizin birlikte tutabilmek gerçekten çok zordur. Kişi kendi bilinçdışının isteklerine uymaya çalıştığında yalnız kendine uygun olanı yapamaz, aynı şekilde sadece çevresinin isteklerini de yerine getiremez. Bu arada kendini bulabilmek için sık sık kendi gurubundan; örneğin ailesinden, eşinden ve öbür kişisel bağlantılarından farklı düşmeyi…
Rüyalarla Problem çözme –Gayle Delaney Rüyalar, gerçekten düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeyi bize anlatırlar, düşündüğümüzü ve hissettiğimizi ileri sürdüğümüz şeyi değil. Uyanıkken kendi kendimizi körleştirebilir ve bir budala yapabiliriz; ama uyurken bunları asla yapamayız! Neden yorumcu, analizci değil de görüşmeci? “Çünkü; rüya görüşmesi, kuramdan çok yöntem üzerine yoğunlaşır, farklı kuramsal inanışlara sahip kişiler tarafından kullanılabilir” der Gayle Delaney. Rüya görene (ya da kendinizle görüşme yapıyorsanız kendinize), rüya görenin hayatındaki konumunu ve insanlara olan metaforik benzerliklerini haber veren ve rüya imgelerini bulan sorunlarla ilgili soru sormayı öğrenerek, önyargılı yorumlarla rüya göreni zorlamaktan kaçınabilirsiniz. Hazırlanma Rüyaları hatırlama Rüyaları Kaydetme Rüyalarla problem çözmeyi ve yeni düşünceler yaratmayı hedeflemek Bir rüya görüşmesinin on adımı 1. İyi bir rüya görüşmesine yardım eden bir atmosfer yaratmak 1)Güvenilirlik ve yargısal olmayan tavır 2)Merak 3)Alçakgönüllülük ve incelik 4)Cesaret 5)Anlayış ve coşkunluk 6)Şaka Adım2. Rüya görenin rüyasını anlatması ve onu dinlemesini sağlamak Adım3. Rüyayı şekillendirme ve özetleme Rüyayı sahnelere bölün ve işaretleyin Her kişiyi daire içine alın Her objenin altını çizin Her duyguyu dalgalı çizgiyle belirginleştirin. Çok önemli eylemlerin bir okla altını çizin. Adım4. Rüyalardaki duyguları aydınlatma Adım5. İyi bir tanımı ortaya çıkarma …
İnsanlık bugün, daha önce hiç olmadığı kadar, görünürde birbiriyle uzlaşmaz iki kutba bölündü. Psikolojik kural şunu söyler: *İçsel bir durum bilinçli hale getirilmediğinde dışarda kader olarak gerçekleşir*. Başka deyişle, birey kendi içsel çatışmalarını bilinçli hale getirmediğinde, dünya zorunlu olarak bu çatışmayı açığa vurmak ve zıt kutuplara bölünmek durumundadır. *C.G.Jung* Bu konuyu halledebilmek için biçok başka yol olmakla birlikte en önemlilerinden biri şüphesiz *rüya* analizleridir. Ki sanırım Jung da bunu gördüğü için ömrünün elli yılını bu konuya hasretmiş, bizler için önemli ipuçları bırakmıştır. Jung’a göre (ben de kendi tecrübelerimle bu görüşe katılıyorum); İnsan psişesi önce iki bölüme ayrılıyor: *1. Bilinç *(insanın kendini ve dünyayı öğretildiği şekilde bildiği alan) *2. Bilinçaltı *(buzdağının altındaki heyula bölge) Bilinçaltı ise yine ikiye ayrılıyor: *1. Kişisel *(burada insanın görmeye yanaşmadığı, ya da bi şekilde gözden kaçan imgeler, bir anlamda halı altına süprülenler var ki işte bu bölge psikiyatrların gerek rüya analizleri gerekse başka terapilerle açığa çıkarmak istedikleri saha. Pek tabi ki, kişinin bilinci bu alanı günyüzüne çıkardıkça, onda huzur, algı genişliği oluşacaktır.) *2. Kollektif* (İşte bizi gerçekte heyecanlandıran alan burası) Psişenin bu şekilde tarif edildiği şekle *kapalı sistem *diyor Jung. Kapalı sistem, duyular aracılığı ile dışardan aldığı uyarımları tüketerek psişik enerji=LİBİDOya dönüştürmektedir. Libido, gerçekleşme düzeyine (1)…
Çalışmanın konusu: Rüyalar, gerçekten düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeyi bize anlatırlar, düşündüğümüzü ve hissettiğimizi ileri sürdüğümüz şeyi değil. Uyanıkken kendi kendimizi körleştirebilir ve bir budala yapabiliriz; ama uyurken bunları asla yapamayız! Rüya Nedir? Hayatımızın yaklaşık üçte birini uykuda geçirmekteyiz. Bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır. Kimi araştırmacılara göre rüyalar uyku sırasında beyinde görülen etkinliklerin bir yan ürünü yalnızca; kimilerine göreyse insanların bilinçaltının kişiliklerinin geri planda kalmış yönlerinin kendine çıkış yeri bulduğu özel bir durum.Rüya araştırmaları denilince çoğu insanın aklına ilk gelen ad Sigmund Freud olsa gerek. Freud ‘a göre rüyaların amacı günlük yaşamda bastırılarak bilinçaltına atılmış ilkel çoğunlukla da cinsellik ve saldırganlıkla ilgili isteklerin dışa vurulmasıydı .Rüyalarda geçen ögelerin birçoğu sembolik bir biçimde bu bastırılmış istekleri gösteriyordu.Bu sembollerin gizli anlamlarını bulmak ve kişinin bastırılmış duygularını ortaya çıkarmaksa psikanalistin işiydi.20.yüzyılın başlarında neredeyse Freud kadar popüler olan bir başka rüya kuramcısı Carl Güstav Jung, Freud’un bu görüşünü reddetmiş ve rüyaların işlevinin tamamlayıcı olmaktan çok dengeleyici olduğu görüşünü ortaya atmıştır.Yani insanların yaşam biçimlerinin getirdiği kısıtlamalar sonucu kişiliklerinin ortaya koyamadıkları yönleri rüyalarda ortaya çıkıyordu.Rüyalarda geçen semboller bilinçaltından gelen zihinsel görüntülerdi ve yadsıdığımız ya da endişe duyduğumuz yönlerimizi tanımamıza ve kabullenmemize yardım…
Az önce merak edip dedektif kelimesine baktım sözlükten, acaba dilimize tam olarak nasıl aksetmiş bu yabancı kökenli kelime diye ve aynen alıntılıyorum: Suç sayılan bir işi veya bu işi yapanı ortaya çıkarmakla görevli kimse, hafiye, polis hafiyesi Hımmm… Peki suç nedir dedim ardından: 1 . Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. 2 . hukuk Yasalara aykırı davranış, cürüm Tabi ben sözlükteki anlamıyla suçun peşinde değilim, o halde nedir kendimi bildim bileli adım adım izlediğim o şey? Tabi ki en geniş kavramıyla BEN!… O Ben ki her birimizin içinden ayrı filiz vermiş, dıştan bakarsanız her kişiyi farklı görürsünüz ama mahir bir dedektif gibi izini sürerseniz, hepimizin içindeki Ben‘in tek bi şey olduğunu fark edersiniz. Adeta insan, insan olmadan önce içine bir tohum düşmüştür ve o tohum her kişinin toprağında ayrı bi görünüm, koku, lezzet çıkarmıştır ortaya. İşte o farklılıkların aynı tohum olduğunu bulmak; ama yine de farklılıkları muhafaza ederek zenginliğin keyfini çıkarmak tam bir dedektiflik işi bence. Sanırım bu sebeple dedektif romanları yazıyorum ve rüyaların derin dünyasına dalıyorum. Sözlükteki suç, benim anlayışımla; insanın naturel doğasından sapınç, yani sevgi olan özümüzden sapmalar fiiline karşılık gelmekte. O halde daha geniş baktığımızda ben yani baş dedektif, sevgi özümü arıyorum harıl harıl. Özellikle rüyalarımız,…