Kendine Hizmet/Başkalarına Hizmet

Ra Bilgileri (dört kitap), temel olarak üçüncü boyut(dünyanın şu andaki HALi) realitesinin bir seçim boyutu olduğu fikri üzerine inşa edilmiştir. Seçilecek şey ise, insanın bundan sonraki gelişiminde Kendine Hizmet (KH) mi, yoksa Başkalarına Hizmet (BH) mi yolunu tercih edeceğidir. Aslında söylemeye gerek yok tabi fakat yine de hatırlatayım ki bu seçim sözlerle yapılmıyor, içsel niyetiniz ile yapılıp kendini bu dünyadaki yaşam kararlarınızla gösteriyor, seçim sizin titreşimlerinizde kayıtlı! Evrenimizin sonsuzdan ilk sapması; Özgür irade sapmasıdır, Özgür irade bir kez daha saparak sevgi‘yi, bir kez daha saparak Işık‘ı  ve sonra Güneşi ve alt logosları oluşturmuştur.

Dolayısı ile her iki seçim de ikinci sapma olan SEVGİ ile ilgilidir; birinde sevgiyi içinize doğru gönderirken diğerinde dışınıza gönderirsiniz ki bunun pratikte hiç bir farkı yok; çünkü her ikisi de ilk sapma olan ÖZGÜR İRADE’nin göstergeleridir.

Ancak RA Bilgileri bizi bir konuda belli belirsiz uyarmıştır (çünkü RA altıncı boyutta BH yolunda öğrenimini sürdüren bir bellek bileşimidir): BH yolunda seçim insanın titreşimlerinin yalnızca %51 oranında hizalanmasıyla yapılabiliyor olduğu halde, KH yolunda hizmet ancak %95 oranında titreşim saflığına ulaşmak zorundadır, yani Kendine Hizmet yolunu seçmiş olmak çok zordur! Bunun sebebini az düşünmedik! 🙂

Açıkçası benim fikrim, kendi yaradılışımızın, dualitenin önce IŞIK tarafına sapmış olması ve böylece ikincil ve mecburiyetten karanlığın oluşmuş olmasının tesadüfiliğidir. Sonsuz, bunu hep böyle yapmaz hissindeyim, yani bu kez (bizim güneş sistemimiz için) böyle yapmış olması tesadüf değilse bile bizim düşündüğümüz gibi iyi/kötü gibi bir dualite gereği değildir.

Bizler, dünyadaki büyük çoğunluk bu seçimi henüz kesinleştirebilmiş değiliz, her iki türlü davranışı da gerektikçe ve bilinçsizce yapıyoruz. Gerçekleştirebilenler için kıyamet olup bitmiştir.

Bu Konularda ikibuçuk sene kadar önce günlüğüme yazdığım bir fikir/düşün pratiği şöyleymiş:

Mükemmel olduğumuzun farkına varamayışımız mükemelliğimize gölge düşürmüyor.Nasıl değiştirebiliriz? Elimizden ne gelir ki, dünyada hergün savaş oluyor deniyor.
O savaş kendi içimizde oluyor. Eğer biraz dikkatle kendinize bakarsanız minik kırgınlıklar, küçük yargılar, sahiplenmeler ya da itelemeler göreceksiniz (ben kendime bakınca görüyorum). İşte o dalgalanmaların hepsi çığ gibi katlanarak dünya aynasından bize görünür oluyor.
 
 Belki şöyle bir örnek verebiliriz; dünyadaki tüm yayınları, hatta evrendeki yayınları alan bir radyonuz olsun. Fakat siz üç bilemediniz beş kanalı dinliyorsunuz, gerek alışkanlıktan, gerekse lisanlarını anlamadığınız için, gerek varlıklarından haberli olmadığınız için, gerekse dinlediklerinizi çok sevdiğiniz için bu tercihi yapıyorsunuz.
Bu durumda radyonuzun kısıtlı olduğundan, kötü olduğundan bahsedebilir miyiz? O mükkemmeldir, hem de öylesine mükemmel ki sizin kendisini kısıtlı kullanımınıza dahi boyun eğiyor. Kendini size teslim etmiş.Ayrıca, bahsettiğim o bütün yayınlar siz o kanalı açın ya da açmayın, bulunduğunuz ortamdalar! Demek ki yayınların hepsi bulunduğum yerde, onların hepsini çekebilecek alet/radyo de bende. Ne kadarını dinlediğim(sevdiğim) sadece özgür irademe kalıyor.
Kendine hizmet endişe vermesin(KH), biz zaten bunu hep yapıyoruz. Açıkçası ben kendimi gözleyeli beri (onküsür senedir), nerdeyse her yaptığımı kendim için yapmış olduğumu anlıyorum. Evet belki fiziksel şiddet kullanmış değilim ama bu şart değil. Fiziksel şiddet işin nerdeyse en hafif kısmı. İnsan bir duygu ve zihin terörü yaratabiliyor kolayca. Belki bunu bilerek yapan aramızda çok azdır. Zaten KH ve BH konularına şöyle bir göz atacak olursak, KH’nin insanları harekete geçirmek için bir mekanizma olduğunu kolayca farkediyoruz.
KH konusundaki uzmanlar (üst boyut da diyebiliriz, gezgin ya da dünyada hak kazanmış olanlar), insanları sınıflamak ve köleleştirmek üzere yaptıkları her tür faaliyetle onlara yardım etmekteler. Çekilen acılar, insanları derin düşünmeye ve hissetmeye itiyor, kendilerini savunmak, değerli olduklarını bilmek ve bildirmek konusunda bileniyorlar. Kısaca KH, bütüne hizmet sonucuna yol açıyor.
Tıpkı BH’in (başkalarına hizmet), kendine hizmet sonucuna vardığı gibi.
Ben kendi hayatımda başkalarına hizmet ettiğimi sandığım her konumun bana yarar sağladığını bazen dehşet bazen de sevinçle farkediyorum.
Üstelik bu katlanarak geri dönen bir dalga oluyor. Ve bu durumu gözlemlediğimde (madem farkındayım)acaba ben KH konusunda bir uzman mıyım diye düşündüğüm çok oldu. Evet bu düşünce ilk geldiği anda kendimden bi endişe sinyali aldım ve fakat hemen akabinde şöyle dedim; Sibel sen olabileceğin gibisin. Her ne olursan ol BİRe hizmet ediyorsun. Ve varlığıma sevgiyle kabul sundum, sunuyorum.
   

Tarihte ve halen oluşan ve bizi hoşnut etmeyen olayların müsebbibi sadece bikaçtane KH ustası olamaz. Esas büyük dalga, ne yaptığını bilmeyen bizler tarafından oluşturuluyor çünkü biz ezici bir çoğunluğuz.
Belki bu sebeple İsa’nın çarmıhtaki son sözleri “baba, sen onları affet; çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar!” olmuştu.

 

 

 

 

 
Mekanizmayı iyi anlamak lazım;
Bir insan herhangi bir varlığa/objeye/fikre dikkatini çevirdiği anda ona ışıktan bir telcik atar. Örümcek misali. Bu iplik sanki annenin bebeği ile arasındaki göbek bağı gibi, atanı ve atılanı birbirine bağlar. Ve bu b içinden birbirlerine doğru akış başlar. Ve kişinin dikkatini oradan çektiği ana kadar fasılasız sürer.
Şu görünen dünya bir anda gözden yitse göreceğimiz şey birbirine atılmış kocaman, muhteşem bir ağ görüntüsü olacakDikkatin hangi duyguyla atılmış olduğu işlemi hiç değiştirmiyor; yani nefretle, etkileme kaygısıyla, öğrenme kaygısı ya da, özenme duygusuyla atılmış olsunlar, bu akış derhal başlıyor, sizden ona, ondan size.
Bir insan bir anda dikkatini yalnızca tek şey üzerine yönlendirebilir (bunun başka bir alternatifi daha var). Şimdi gözünüzün önüne dünyadaki altı milyar insanı getirin lütfen. Ve tam şu içinde olduğumuz anda, onların hepsinin dikkatlerinin bir iplikçikle diğerine sarıldığını görün. Aslında tabloyu gördüyseniz, direk bağlanışın, milyarlarca endirek bağlantıya sebep olduğunu da anladınız. İşte bu sebeple biz tek bir organizmayız.
Hepimiz birbirine çelik kementlerle bağlıyız. O nazenin iplikçiklerin hiç biri, onu atanın özgür iradesi dışında koparılamaz! Ne top ne tüfek ne atom bombası kar eder.

Bu ağ örüntüsünün akışı ile biz gaiayız. Ortalamaya çekilme kanunu (Bakınız:https://sibelatasoy.com/?p=215- da bu sebeple var.
Ortalamaya nasıl çekilmeyebilirim; düşünmeyi ve hissetmeyi bırakarak! Ki bu mümkün değil. Belki ustalar bunun yolunu bilirler, arasam bulurum ve fakat neden bulayım ki, ben bana atılmış ipliklerden ve kendi attıklarımdan razıyım.
Karma sistemi de bu sebebiyle çalışır durumda. Ne ekerseniz onu biçiyorsunuz, evet tabii, başka nasıl olabilir ki?
 
 
 
 
 

 

2 Yorumlar

  1. […] Seçimler konusu için Bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=769 Tags: Heroes, Hiçi Destanı, seçim, Ursula Le Guin | Posted in Blog, yeni […]

  2. […] tiran olmayı bile başarır. Onlara “kendine hizmet” yolunu seçmişler deniyor (  https://sibelatasoy.com/?p=769 ) fakat varlıkları ile gerçek görücüler yetiştirdiklerini pek kimseler fark etmiyor. Fark […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir