Kendi Rayihası

Günaydınn frekanslaar, güzel ve sakin bir gün, gerçi ben hala kendi içime yerleşemedim, uyku dünyalarından tam gelemedim. Şu kuşların dillerine hayranım, öyle birbirinden farklı sesler çıkarıyorlar ki, bir yandan onları taklit etmeye uğraşırken diğer yandan da bu seslerin dünyamızı ayakta tutuyor olabileceğini hissettim derinden bi yerden.

Güneşin altında yeni bi şey söyleyemezsiniz, bilin ya da bilmeyin o ana tema bir yerlerde bir zaman bir yolla ifade edilmiştir. Öyleyse ne için uğraşıyoruzz diyen olabilir (insanın bireyselliği bunu söyletir walla) velakin bunun çok akla ve hisse uygun bi cevabı varmış, pek mahir bi senarist arkadaşım şöyle cevaplamıştı bu soruyu: aynı şeyi söylüyor oluşun hiç fark etmez, her ifade eden kendi rayihasını (bu kelimeyi ben bulup buluşturdum) katar o şeye ve önemli olan da budur.

Patrick Suskind’in Koku romanını 25 yıl önce okumuş ve tabiri caizse bi vurgun yemiştim (yakınlarda filmi yapıldı) hatta yazarın Boyalı Kuş filan gibi diğer eserlerinden de okumuştum o zamanlar. Yazarın Koku’da şeytani şeyler bulması ve kurguyu bu yönde işlemesi şanssızlık gibi görülebilirse de Hristiyan kültürü (ortodoksi anlamında) zaten rüyalarda gündelik hayatta şeytanla(!) kanka olmuş durumda olduğundan pek de şaşılası değil benim açımdan.
Fakat bundan on sene 15 sene filan önce Parfümün Dansını okuduğumda her şey yerli yerine oturdu.
Rayihalar, renkler ve sesler ez cümle ortak paydası frekanslar sonsuzdan gelip sonsuza giden, hakikatin tohumları. Üzerinde biraz daha dikkatle durmak lazım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir