Hücrelerimiz tembel mi?

TE: ” İnsan açısından bakacak olursak, insanlar en az gayretle en rahat edecekleri yaşam tarzını seçerler, diyebiliriz.”

Bu açıklama bana pek inandırıcı gelimiyor. Bu söylentiyi genelde fikralarda memurlar üzerine çok duyarız. Bu saptama tembelliğin bilimsel onurlandirilmasi olur ki bu da bence gerçekleri hiç yansıtmıyor. Bu betimlemek neden bir dağcının en doruklara tırmandığını açıklamıyor. Bu betimlemek neden insanların rahat bir yaşam seçmek yerine okullarda ızdırap çektiklerini anlatmıyor. Bu betimleme ırmakta boğulmak üzere olan biri neden köprü başında olan başkası tarafından hayatını tehlikeye attığını anlatmıyor. Oysa bogulani rahat rahat izleyebilirdi. Böyle akıl almaz çok örnek verilebilir.

Insan denen mahluk o micro boyutta anladığımız sandığımız özelliklerden daha karmaşıktır. Pascal şöyle demiş: Gonlun nedenlerini akıl algilayamiyor.

sa: Sevgili Turan, sadece bu yazında değil seninle başka konulardaki sohbetlerimizde de dikkatimi çeken bi kabulün var, belki önce onu açıklığa kavuşturmalıyız. “En az gayretle en rahat edecekleri konuma ulaşmak” anlamına gelebilecek her konuşmada itiraz ettiğini gördüğümden buradaki anlamı “tembellik” ve bi çeşit kadercilikle eşleştirmiş olabileceğini düşünmeye başladım.
Oysa ne atomların ne de hücrelerin tembellik içinde olduğunu söylemmek sanırım mümkün değil. Burada söylenmek istenen (bence) her an “fayda analizi” yapmayı becerebilmektir. Sana fayda analizini iyice incelemi önermiştim bi aralar. Belki bunu “attığın taş ürküttüğün kuşa değsin” atasözündeki gibi (Bir işi yapmak için kullanılacak kaynağın, işin sonucunda elde edeceğin faydadan daha küçük olacağı durumlarda kullanılan bir söz.)tatmin edici olmasıdır. Ancak burada da hemen bi çeşit kişisel hırslar ya da maddi faydalardan bahsedilen rahmetli Özal’ın,”bir koyup bin almak” gibisinden köşe dönücülük anlamı da çıkarılmamalı. Buradaki FAYDA, bütünselliğimizin tamamını içeren, içermesi gereken bir analizin her an yeniden yapılmasını gerektirir.
Buna biz Toltec felsefesinde çok kısaca “bilgelik yolundaki savaşçı anda gerekeni yapar” denmiştir. Üstelik her sözcükte eylem eylem eylem, önerilmiştir. Peki sence bu durumda tembellikten söz etmek mümkün müdür?

TE: bu faydacilik felsefesi Ingilterenin endürüstlenmesi zamaninda cok yaygin olan bir felsefeydi ve ne kadar dogru oldugu görüldü. Senin anlatmak istedigin sey ile burada bahsi gecen “fayda” cok degisik seylerdir. Sen sunu demissin: “bilgelik yolundaki savaşçı anda gerekeni yapar”  Bu sözler ile “En az gayretle en rahat edecekleri konumaulaşmak”  cümlesi arasinda büyük fark vardir. “Anda gerekeni” yapmak “en faydalisini yapmak” ile esdeger degildir. Bogulmakta olan biri neden hayatini tehlikeye atip akintilardan bogulmakta olan o insani kurtarsin ki? Burada fayda nedir? Bence o adamin yaptigi seyin kendince hic bir faydasi yoktur. “En ay gayret” bu örnekte ne olurdu simdi? Bence en az gayret o bogulmakta olan adami kaderine terk etmekti. Eger gercekten o adam mantikli bir hesap yapmis olsaydi kendini tehlikeye atmazdi. Oysa o ne yapiyor? Mantik disinda kendi hayatini tehlikeye atiyor? Insanda onu belirleyen mantik disinda baska seyler de olmali. O adam “gerekeni” yapiyor, hem de hic hesap yapmadan.

sa: Sevgili Turan, sen öyle anlamak istiyorsan beni hiç rahatsız etmez ama ben böyle anlıyorum 🙂

“Bogulmakta olan biri neden hayatini tehlikeye atip akintilardan bogulmakta olan o insani kurtarsin ki? Burada fayda nedir? Bence o adamin yaptigi seyin kendince hic bir faydasi yoktur.”
Diyorsun, bundan neden bu kadar  eminsin?
Eğer o anda kişiyi kurtarabilme ihtimalini GÖRDÜYSE insan bu fırsatı kullanır çünkü bir kişiye ulaşmak DÜNYAya ulaşmaktır.Yok eğer o ihtimalin olmadığını GÖRDÜYSE bu kez de suya atlamayarak yine bir kişiyi (yani kendini) kurtarmış olur, ki bu da dünyaya ulaşmak olur.

**

I can’t win, I can’t wait
I will never win this game without you, without you

http://www.youtube.com/watch?v=dkDnCynREr8

“kazanamam, bekleyemem. Sensiz asla bu oyunu kazanamam” diyo. Çok doğru, bizi içten ve dıştan çevreleyen potansiyel olmaksızın bu oyunu kazanmak şöyle dursun varlığımızı bile sürdüremeyiz. 🙂

4 Yorumlar

  1. Turan says:

    Merhaba Sibel,

    tartismamiza önem verdigin icin tesekkürler. O tartismada “self organisation”dan bahsediliyordu. Self organisation faydayi hic icermez. Yeni olusumlarin ne olacagini kestirmek hic mümkün degildir. Atom enerjisi üzerine calisma yaparken onun hem yararli hem de zararli oldugunu görürüz. “Fayda” kelimesi cok sübjektiftir. Enerjinin tüm oldugu bir evrende birine faydali olan bisey digerine zararli olmaz mi? O durumda yaptigimiz her fayda hesabi cok bencil bir hesap olmazmiydi?
    Böyle insanlardan egoist bir toplum olusmazmiydi?

    Oysa biz geri dönüsünü bilmeden yardim ediyoruz (sen bile burada karsiliksiz bizim sacma sapan sorularimza cevap veriyorsun). Onca insanlar zamanlarini nasil gecireceklerini bilmeden kendilerini tv ile hipnoz ediyorlar. Eger bunlar gercekten neyin faydali oldugunu bilmis olsalardi, yapmazlar miydi? Hem herkes sadece fayda getiren isleri yapmis olsalardi herkes ayni seyi yapmis olmiyacaklar miydi? Herkes tarafindan ayni sekilde davranmak dünyanin sonunu getirir. Bu ayni herkesin ayni anda sallanan bir körpde ayni tarafa gitmelerine benzer. Tek tarafli agirlik köprüyü cökertir.

    Hayatin amaci büyümektir. Kendi kendini asmak isteyen tek varlik insandir. Bu da büyümesi ile olur. Insan kendi kendini astikca yasamina anlam verebilir. Bu maddi acidan degil manevi acidan da gecerlidir. Kolay kazanilmis bilgiler o kisi icin birsey ifade etmez. Kalici olan seyler zor isleri basaranlardir. Digerleri kendi önlerinden iz birakanlarin pesinden gidenlerdir. Yanliz tek basina bir adim bile atmaya cesaret edemeyenlerdir.

  2. says:

    Sanırım fayda analizinden farklı şeyler anlıyoruz. Bunu matematik gibi düşün. İlkokul birinci sınıfta 2+2=4 bilen de matematik yapmış olur,lisede cebir işlemi yapan, üniversite de integral hesapları yapan ya da yüksek fizik kuramları yapan birinin kullandığı şey de (benim bilemeyeceğim komplex)matematiktir. Yani her kişinin konumuna göre değişir, üstelik buna bi de kabiliyet eklemek lazım, sadece bilgi de yetmez, o tarz bilgiye doğuştan yatkınlık da önemlidir. Örneğin ben doğuştan matematikçiyim, hiç çalışmam gerekmeyen ve hep tam puan aldığım bi dersti. ama coğrafyada nerdeyse zayıf alacak düzeydeydim 🙂
    İşte fayda analizi de böyle bi şey, çok değişken yani.
    Eğer hala ne olduğuna seni aydıramadıysam bu konuyu uzatmak istemiyorum belli ki birimizden birinin zamanı henüz gelmemiş 🙂

  3. Turan says:

    Galiba benim zamanim gelmemis.:-))))

  4. says:

    wala o hiç farketmiyo Turancım, sen, ben, her ikimiz birden. No problem, gönüller bir olsun 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir