Gözlemci olmadan gerçek olur mu?

Bilirsiniz, oldukça ünlü felsefi bir önerme vardır; kırmızı bir ferrari kimsenin girip çıkmadığı çıkmaz bir sokağa park edilse ve unutulsa, orada bir ferrari var mıdır yok mudur?
Bu önerme “varlığın” gözlemciye muhtaç olduğunu anlatmak için yapılmıştır sanırım, en azından ben ilk duyduğumda böyle düşünmüştüm. Ve hala da bu sanımı yıkabilmiş değilim.
Şimdi bu başlangıca neden gerek gördüğüme geçeyim 🙂
Her türden öğreti çok uzun zamandan beri yaşadığımız ve üzerinde mutabık olduğumuz bu dünyanınillüzyon olduğunu söylüyor ve bizi uyanmaya ve GERÇEĞİ görmeye zorluyor, korkutarak ya da özendirerek bunu yapıyorlar. (bu arada her öğreti uyandığımızda göreceğimiz gerçekten gerçeği ucundan kenarından tarif ediyor ve bizi adeta hazırlıyor)
Ben ise hep şunu söylüyorum, uyandığımızda bulacağımız her neyse nasıl bir gerçektir ki Gözlemciye gereksinmesi olmasın?
Size soruyorum, gerçekliğin gözlemciye gereksinmesi var mı yok mu?

4 Yorumlar

  1. Hightech says:

    Nehir dolu dolu kaynaga
    dogru akıp gidiyor.
    Herhalde yolun sonu
    gözüktü gibi bazıları için.
    Gerçeklik varmıki gözlemciye
    ihtiyaç olsun.
    Sonsuzluğun içindeki sonlar gibi.
    Işıl ışıl ışık saçıyorsunuz
    bu karanlık içinde.
    Sevgiler saygılar.

    E.yilmaz

    1. says:

      Eğer gözlemciye ihtiyaç olmasaydı neden oluşsaydı ki evren, neden patlasaydı ki bilinmeyen 🙂
      Teşekkürler sevgiler

  2. Hightech says:

    Küçük resimde gözlemci var gibi görünsede
    Büyük resimde yok gibi görünüyor.
    Maddeselliğin olmadığı ortamda
    patlayan bir bilinmiyende yok.
    Sadece bilincin devinimi ve tanımlaması var.

    Sevgiler saygılar.

  3. Hilmiye Altıngöz says:

    Sibel Hanım,Fizikçi Richard Feynman, atom altı parçacıkları ve ışıkla ilgili ilginç gerçeği şu sözlerle açıklıyordu:
    “Elektronların ve ışığın nasıl davrandıklarını artık biliyoruz. Nasıl mı davranıyorlar? Parçacık gibi davrandıklarını söylersem yanlış izlenime yol açmış olurum. Dalga gibi davranırlar desem, yine aynı şey. Onlar kendilerine özgü, benzeri olmayan bir şekilde hareket ederler. Teknik olarak buna “kuantum mekaniksel bir davranış biçimi” diyebiliriz. Bu, daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemeyen bir davranış biçimidir… Bir atom, bir yay ucuna asılmış sallanan bir ağırlık gibi davranmaz. Çekirdeği saran bir bulut veya sis tabakasına da pek benzemez. Daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemeyen bir şekilde davranır. En azından bir basitleştirme yapabiliriz: Elektronlar bir anlamda tıpkı fotonlar gibi davranırlar; ikisi de aynı şekilde “acayiptir”. Nasıl davrandıklarını algılamak bir hayal gücü gerektirir; çünkü algılayacağınız şey bildiğiniz her şeyden farklıdır… Bunun neden böyle olabildiğini hiç kimse bilemiyor.
    Yani kuantum mekanikçileri nesnel dünyanın bir illüzyon olduğunu söylüyordu.Ama bir başka kuantum görüşü bende şöyle bir algılama yaratıyor.”gözlemleyen”için “gerçekliğin”oluşumu onun hayal gücüyle şekilleniyorsa,”gözlemcinin gerçeği” “olanın gerçeği” ayrımıyla karşı karşıya kalırız.Yoksa her şey bir illüzyon mudur? Ya da zaten “düşünce maddedir”(Frekans hareketleri ve şekillenmesi) illüzyon zannettiğimiz şey “gözleyenin yarattığı düşüncelerin “titresimleri”biçimlendirmesi midir.Öyle ya da böyle en azından” bizim anda ki gerçekliğimiz,”gözlemcisiz olmuyor.
    Sevgiler ,Hilmiye Altıngöz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir