DNA – Kurt Delikleri

Yıllardır ezoterik ve spiritüel ustalar bedenin kelimeler ve düşünceler ile programlanabileceğini anlattılar, dualar ve mantralar buna açık örneklerdir. Bunun için kişinin DNA ile şuurlu bir iletişime girmesi ve programlamayı başaracak doğru frekansı bulması gerekir, başarı için şuurun ve farkındalığın üst düzeyde olması ve içsel süreçlerin ve gelişimin tamamlanmış olması gerekmektedir.
Rusyada yapılan çalışmalarda ezoterik ve spiritüel kişilerin söylediği gibi insanları sesle programlamanın mümkün olduğu tespit edilmiştir. Bu işlem DNA nın kelimelerle etkilenerek yeniden programlnması şeklinde yapılabilmektedir. Benzer çalışmalar Batıda farklı bir yolla yapılıyor. Bazı genlerin kesilip çıkartılması veya başka DNA lardan alınan genlerin eklenmesi yoluyla yapılmaktadır ki bu işlemin yan etkileri olmaktadır. Sesle yapılan programlamada ise DNA üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığından, yalnızca olan yapı yeniden programlandığından, yan etkiler oluşmamaktadır.
Bu iki işlem arasındaki temel farklar; Batıdaki DNA araştırmalarının, yalnızca protein üreten kısım üzerinde yoğunlaşması, ki bu bölüm DNA nın tamamının yalnızca % 10 dur, bakiye kısmın ise bu işlemle herhangi bir alakası olmadığı düşünüldüğünden kapsam dışına bırakılmıştır.
Rusya’da ise tabiatın israftan yana olmayacağı düşüncesinden kaynakla, Batının aksine araştırmalar % 90’lık bölüm üzerine yoğunlaştırıldı. Bulgular, insanların kullandığı dillerdeki aynı kurallara sahip bir yöntemin takip edildiğini syntax, semantik ve gramer kurallarının nerdeyse aynen uygulandığını tespit ettiler. Ayrıca, bilgi depolama dışında bilgi iletişiminin de yapıldığı tespit edildi. Rus Biofizikçi ve meloküler biyolog Pjotr Garjajev ve ekibi DNA nın lazer radyasyonu kullanan holografik bir bilgisayar gibi çalıştığını tespit ettiler. Bilim insanları, bazı ses frekanslarını bir lazer ışınına module ettiler, bu da DNA frekansını dolayesi ile genetik bilgiyi etkiledi.
Batıda araştırmacılar DNA strandlerinden genleri kesip çıkardılar ve başka yerlere yapıştırdılar, ama Rus bilim insanları radyo frekans cizhazları geliştirerek genetik bozuklukları tamir etme yoluna gittiler. Hatta, DNA nın bilgi desenini yakalayarak başka bir DNA ya aktardılar ve böylece kurbağa embriyonlarını salamander embriyonuna dönüştürdüler. Gen çıkarma ve ekleme işlemlerindeki yan etkiler ve/veya uyumsuzluklar bu işlem esnasında yaşanmadı.
Buna ilave olarak Rus Bilim insanları DNA nın boşlukta farklı özellikler gösterdiği, manyetize solucan / kurt delikleri ürettiğini tespit ettiler. Bunlar kara deliklerin bıraktığı ve Einstein-Rosen köprüleri olarak isimlendirilenlerin mikroskopik benzerleridir. Evrendeki bu kurt deliklerine giren bir şey olağanustü çekim kuvvetinin etkisi ile tüneli öbür tarafında büyük bir hızla dışarı atılır, burası başka bir boyut veya paralel bir evrendir. DNA ise, bilgi parcacıklarını bu kurt delikleri vasıtası ile şuurumuza gönderir. Bu hiper iletişim durumlarını insanlar telepati, altıncı his, kanal bilgileri veya ilham dedikleri olağanüstü algılamalar olarak tanımlar.
Rusyada yapılan araştırmalarda DNA örneklerinin laser ışını ile aydınlantıldığında belirli bir dalga formu oluştuğu gözlendi, ancak ilginç olan DNA örneğinin çıkarılmasında sonra dahi bu dalga formunun bir süre daha oluşmaya devam ettiği görüldü ve buna haylet DNA etkisi denildi. Buna neden olarak da evrenden gelen enerjinin kurt deliklerinden akmaya devam etmesi olarak düşünüldü. Benzer bir durum şifacı ve medyumlarda da görülür, bazen bu kişilerin çevresinde elektro manyetik bir alan tespit edilir, bu o insanların sağladığı hiper iletişimden kaynaklanmaktadır.
Kurt delikleri dengesizdirler ve genelde saniyenin dörtte biri gibi bir süre korunabilmektedir. Belirli şartlarda ve ender olarak kurt delikleri kendilerini daha iyi organize ederler ve vakum oluştururlar, orda yer çekimi elektriğe dönüşür. Bu vakum alanları ışın yayan iyonize gaz toplarıdır ve yüklü miktarda enerjileri vardır. Bu toplar pek çok insan tarafından görülmüştür, kısa ve uzun süreli meditasyonlar esnasında toplar veya hızla kayan ışık kümeleri görmek olağan bir durumdur. Bu durum yer çekimi ve anti yer çekimi kuvvetleri ile ilgilidir ve dengeli kurt deliklerinin evrendeki enerjilerle hiper iletişim halinin görünür halidir, ancak bizler bu hiper iletişim aracılığı ile hangi şuur formlarına ulaşabileceğimizi bilemiyoruz, hiç olmazsa şimdilik.

Bu yazı “Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi” Çetin Bal – Denizli sitesinden özetlenmiştir.

2 Yorumlar

  1. Aki says:

    NTVMSNBC web sayfasında bugün aşağıdaki yazı yayınlandı. Sanki bir benzerlik var gibi.

    Bilim adamları sesi ışığa çevirdi
    Amerikalı bilim adamları, elektrik sinyallerini sese dönüştüren bir işlemi tersine çevirerek ilk kez yüksek frekanslı sesleri ışığa çevirmeyi başardıklarını açıkladılar.

    ANKARA – Nature Physics dergisinde yayımlanan makalede, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan araştırmacılar, geliştirdikleri yeni teknolojinin, bilgisayar yongaları, LED’ler ve transistörlerin daha da geliştirilmesini sağlayacağını belirttiler.

    Cep telefonları gibi cihazlarda bulunan piezo-elektrikli hoparlörlerin insan kulağının duyabileceği düşük frekanslarda çalıştığını kaydeden araştırmacılar, bu prosesi tersine çevirerek, ışığı üretmek için, insan kulağının duyabileceğinden 100 milyon kez daha yüksek frekanslı ses dalgaları kullandıklarını ifade ettiler.

    Bu karmaşık araştırmanın başında yer alan Michael Armstrong, geliştirdikleri prosesin, yüksek frekanslı seslerin ışığa çevrilmesini çok doğru bir şekilde görmeyi sağladığını söyledi.

  2. says:

    Gerçekten ilginç gelişmeler oluyor. Teşekkür Aki.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir