Lineer düşünceden çok boyutlu algıya geçmek deveye milyar kere hendek atlatmaya benziyor Ben habire kendime hendek attırmaya çabalıyorum ama aldığım mesafe çok boyutlu bir algıdan bakıldığında karıncanın debelenmesi gibi görülebilir hani! Bunu en rahat şamanların faaliyetlerinde görmek mümkün oluyor, örneğin Castaneda kitaplarında çok eski ve görücü şamanların tespit ettikleri gerçeklik bantları’nı okuduğum sıralarda hissetmiştim. İnsanlığa ait gerçeklik lifleri ile hayvanlara ve tabi bitkilere cansız denilen objelere ait gerçeklik bantları hep farklı farklı olmalarına ilaveten soyut varlıkların da içlerinden geçen gerçeklik lifleri tamamen farklı tomarlarmış. Bunları elden geldiğince iki boyutlu lisanımıza tahvil etmeye çabalamıştı Yaqui kızılderilisi büyücüsü. Aynı anlatımları Afrikalı baş şamanın anlatımlarında, sibiryalı şamanın tariflerinde de rastladım. Bunlar her şeyi net bi şekilde anlamamı sağlamadı tabi ama zihnimdeki tabloları biraz silkindirdi Bütün bunları benim açımdan azbuçuk netleştiren; kuramsal fizikçilerin muhtelif teorileri ve tabi Lanza gibi daha bir çok biyoloji, kimya dalında yeni farkındalıklar oluşmasına olanak sağlayan bilim insanlarının kendi yaratıcı imgelemlerine özgürce yol vermeleri oluyor. Birçok çağ atlatıcı buluşu yapmış olan bilim insanlarının kendilerine özgü garip yöntemleri vardı ve günümüz modern dünyasında bunlardan bahsetmek hoş kaçmaz bu sebeple bu denli müthiş fikirleri bu insanların nasıl akıl ettikleri hep bir muamma olarak kalır ya da IQ larına verip kurtulunmak istenir…
O kadar çok ilgi çekici şey var ki, insanın odağını bir noktada sabitlemesi artık benim için bile güçleşti (konsantrasyonum doğuştan pek iyi olmuştur), sebebi ise odaklandığım konu sabit değil ki benim dikkatim sabitlenebilsin! Sanırım giderek lineerde kalmak için çaba sarfetmek gerekecek, ya da ipin ucunu salacağız, çok boyutluluğun içindeki şeyler birbirimizi görür anlar hale geleceğiz, gerçekten bilemiyorum 🙂 Günaydın sevgili frekanslar. Aloha Mucize, ancak onu bir mucize olarak görmeye hazırlıklı olanlara görünür, diğerleri için görünür değildir, o yüzden de yoktur; aslında nesnelerin ve günlük olayların içinde gizlenir. Eliade * Aloha arkadaşlar, dün (31 Mart) bugün bedeninde farklı şeyler hissedenler oldu mu? Bunları konuşmamızda fayda var, dış rüyamızda bir hareketlenme oldu, belirgin bir değişimin alanına girdik. Doğrusu bunu ilk kez 99 depreminden sonra (oysa deprem olayını yaşamadım bile mesafe olarak çok uzaktaydım), ikinci kez 11 Eylül olayında ve üçüncü kez de bir haftadır, özellikle dün pik yapar biçimde hissettim. Elbet bunların etkileşimleri ve gözle görülür hale gelmesi dalgalar halinde zaman içinde önümüzde belirecek. Sizden özellikle 11 Nisana kadar çok derin nefes egzersizleri yapmanızı, çok bol su içmenizi ve bedensel ve diğer tepkilerinizi dikkatle izlemenizi ve mümkün olduğu kadar bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. * Bu gece oldukça uzun ve detaylı rüyalar gördüm,…
Aşağıda BlueBox sitesine yazdığım bir yorumu görüyorsunuz. Sorum bu iletiye rastlayan herkese açıktır, ilginizi beklerim sevgili okurlar Merhaba, Haarp konusu giderek popüler bir ilgi alanı haline geldi ve gerçekten de ilginç bir konu ama manyetik alan denemelerinin adı bilinmeyenlerinin de olduğunu sanıyorum ben yani HAARP bi şey vadetmeyen bir ipucu gibi ilgiyi kendinde toplayıp belki asıl denemelerin aranmasını engelliyor olabilir. Tabi bu da başka bir komplo teorisi olabilir. 1999 yılında depremden hemen sonra yazdığım Sırıtkan Kırmızı Ay romanında bir zaman kayması olmuştu. 11.11.1999 tarihinde olmuştu olay, ben bunu romanda tam olarak çözemedim, keşke bilimkurgu meraklıları dışında sizler gibi teknikçiler de okuyup fikir beyan edebilseydi, bu beni sevindirirdi. Her neyse sayfanızı çok başarılı buluyorum, yorumlarıyla katılanlar dahil tüm emeği geçenlere teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım. Sayfanızda bir iletişim adresi vermediğiniz için sizlere aklımdaki soruyu buradan yazmak durumunda kaldığım için beni affedin; acaba Rodin Bobini konusunu incelemeye vakit buldunuz mu? İlgilenmeye değer bulur musunuz? Sibel atasoy http://www.bluebox.bbs.tr/haarp Bir başka konu da 188 gün komlo teorisi http://www.bluebox.bbs.tr/188-gan-teorisine-eklemeler#comment-64401 Yazı sahibi şöyle bir yorumda bulunmuş Mart 2012 de: “evren belli bir denge üzerine kuruludur, doğal olarak da bu dengenin sabit kalması için inanılmaz bir manyetik mekanizma mevcut. Bulunduğumuz sistemin de sürekli hareket ettiğini, bunun ile beraber…
99’dan beri giderek sıklaşan ölçüde “zamanın hızlandığını” söyleyenler var, ben de onlardan biriyim. Bunu his olarak böyle algılıyor olmalıyız çünkü halen günlük yaşantımızda tüm dünyanın kullandığı saatleri baz alıyoruz 🙂 Geçen bir arkadaşım bunu sormuştu, zamanın hızlanması nasıl oluyor diye. Zaman dünyadaki bazı insanlar için mi hızlandı? Yoksa, dünyadaki insanların bazı anlarında mı hızlandı? Zamanın dördüncü boyut olduğunu ve ilişkilere dayanan bir boyut olduğunu biliyoruz (fizik biliminden). Aslında kurduğumuz her türlü ilişkinin sıralanması ve sınıflanması edimi bir zaman olgusu ortaya çıkarıyor. Örneğin hayvanlar için zaman var mı? Yani biz insanlar dışardan bakarken onlar adına var deriz (ki bu hep içine düştüğümüz bir yanılgıdır, her şeyi, tanrı dahil insani ölçülerle tanımlar ve yorumlarız, bu normal, sadece böyle yaptığımızın farkında olmak denge kayışını düzeltir). Newton, mutlak bir zaman olduğunu, Einstein izafi olduğunu söyledi. Neyse ben konuyu elden kaçırmayayım, neden zaman hızlandı (gibi geliyor)? Ben kişisel olarak bunu daha özgürleşmenin getirisi olarak yorumluyordum, “zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum çünkü sadece kendi gönüllü ilgilerimle haşır neşirim” diyordum. Bu arada eskiden beri zaman konusuna dikkat veren ve daha 99 yılında bir zaman kayması romanı yazan ben, “zaman benim demişim, bu vardığım sonuçtur. O halde aslında hızlanan ben’im. Ayrıca dünyadaki bilimsel hayata bakıldığında yine müthiş bir hızlanma…
Barış, çatışma ve çelişkilerin anlayışla çözülmesi anlamına gelir. Anlayış gelişip derinleştikçe barış kaçınılmazdır. Biz barış için değil anlayışımızın derinleşmesi için çabalıyoruz. Çok boyutlu yaşama geçtiğimizde zaman ve mekan derdi olmadığını göreceğimizden, barış şimdi ve burada sağlandığında bu mutlak barış anlamına gelecektir. Mesele anlayışımızı derinleştirmek, lineerlikten çok boyutluluğa transfer olmak. En azından ben kendim için bunu öncelik edindim. Her birimizin içinde bulunduğu tekillik hali, bizleri tek başına bir evrenmişiz gibisine (belki “gibi” fazladır) devasa bir karadeliğe çeviriyor.Biz bunu dengelemeyi nasıl başaracağız? Çözüm hakkında bir fikrim, hatta uygulamalarım var, ancak sabır ve sebat gerektiriyor, evreleri, devreleri ince hesapları var bunların, öyle hissediyorum. Formüllerden yola çıkıyor da değilim, adeta karanlıkta diyalog yapıyorum. Bana gereken kendime inancımı kaybetmemek 🙂 Allahtan şimdiye kadar hiç olmadığım denli sakinim. Bi şey değişti ama nedir onun adını koyamadım. Bu minik ahşap üstü akrilik boyamaları 23 nisan günü yapmıştım, 1 Güzel şeyler dükkanında bulabilirsiniz 🙂
Otizmin bir hastalık olmadığı söyleseler de, kurmak istedikleri iletişimde bence bossy bi tarz var, tıpkı Avrupanın bize (doğu ülkelerine) davrandığı gibi: “tamam sana kötü demiyoruz ama istersen daha iyi olman için sana öğretebiliriz!” Bu patronluk taslama durumu hiç de bizi sinirlendirecek ya da etkileyecek bi şey değil, sadece kendilerinin eksik kalmasını sağlayan bir davranış tarzı. Çünkü senden ne öğrenebiliriz?” merakı içermiyor. Öğreteceklerine amenna ve peki ama ne öğreneceksin, ne öğrenmek istersin? Otizmle ilgili düşünce de bu olabilir, eskiden beri bu benim aklımda ve ilgi alanımın bi köşesinde “henüz açık konular” başlığı altında bulunurdu. Daha bugün bir saat önce Kryon’un otistikler için çok boyutlu evrene geçişin öncüleri, deneme sürümleri olduğunu okuyunca, eski ilgim yeniden canlandı. Malum onaylanmaya bayılırız 🙂 Bizler mevcut 3B koşullarında lineer düşünür, iletişir ve yapılandırırız. Tüm kabiliyetimiz bu olduğundan değil sadece denemenin ilk safhaları olduğu için. Bunda bi sakınca yok ancak sorun her zamanki gibi bu yaptığımızın TEK ve biricik uygulama olduğunu sanıp onu doğru ve sağlıklı olan şeklinde kabul ediyor da oluşumuz. Şimdi Otistikler gerçekten çok boyutluluğun denemesi ise bizim onlardan öğreneceğimiz devasa şeyler var demektir. Tabi ki öğrenmek için onlarla iletişim kurmayı öğrenmeliyiz öncelikle ama bunu tek doğru ve sağlıklı olarak bildiğimiz lineer yolla yapacaksak, onları…
Vur deyince öldürmek, tahterevallide en keskin sallanış. Sanırım yalnız “ya o ya du bu” diyen iki seçenekli Aristo’nun değil, dünyanın bildiğimiz tüm zamanlarının kısırlığı. Lineer varoluşun en canlı göstergesi. “Hem o hem de bu hem de daha fazlası” diyen Bulanık Mantık, iyi uygulayabildiğimizde bizi çok boyutlu evrene taşıyabilecek mi? Taşır. Ama bunu nasıl ifade edeceğim lineer bir şekilde? Konuşsam da yazsam da hep eksik. Elinden geleni yap işte. Çok zaman alıyor, çok eksik kalıyor. Başka yolları da var biliyorsun Biliyorum Ama ses olup kulağıma gelmiyor, yazı olup gözüm görmüyor. O zaman ne bildiğimi ne bileceğim? Senin lineer dediğin ifadeni çok boyutlu duyanlar, okuyanlar yok mu sanıyorsun? * Rüyalarımda çok uzun zamandır bu yapının içindeyim, hissediyorum ancak bunu ne görselleştirebilecek ne anlatabilecek araç gerecim yok burada. İşte yukarıdaki sızlanışım da bundan. Bana tarif etmeye çalış diyor arkadaşlarım. Nasıl diyebileceğimi bilsem. Bi sürü fotoğraf aynı film karesine çekilmiş olsa, sen çekim işlemine şahit olsan, yani eminsin bi çok fotoğraf çekildiğinden ama sonucu görmek için bi açıyorsun ortada bulanık bi leke var’! Tüm yaşananlar/fotoğraflar onun içinde bunu hissediyorsun, saatlerce seyretmişsin işlemi. Elde sadece ne olduğu anlaşılmayan tek kare bi bulaşıklık var bu kıyıya geçtiğinde. Rüyayı unutmak gibi de değil, Mayaların ispanyol gemilerini görememeleri gibi, aynı yetersizlik.