Direnç (hawaicesi KU’e), anlamı AYRI DURMAKtır. Naturel direnç ikinci prensip KALA gereği amaçlı limitasyonların doğal belirtisidir. Örneğin dayandığınız duvarın sizi taşıması, gösterdiği direnç sebebiyle olur. Hawaii şamanlığında, korku ve öfke duygusal dirençten kaynaklanır. Naturel öfke, enerjiyi ani bir durum değişikliğine odaklama niyeti olarak, bir uyarı ya da doğrudan aksiyon olarak ortaya çıkar. Naturel olmayan öfke ise hafızadaki bir şeyi tekrar tekrar canlandırmakla oluşur. Şu andaki bir kişi ya da olayla ilgisi olmayan, bir hatıradan beslenerek “devamlı öfke” halinde bedenle oynar ve çoğu hastalığın sebebidir. Nerede bir şişme, enfeksiyon, ateş, iltihap, ağrı veya tümör varsa en büyük olasılık öfke kökenidir. Korkunun Kökeni, acı beklentisidir, yaratıcı imgelemin, şimdiki ya da geçmiş zamandan bir noktayı alıp geleceğe projekte etmesi neticesinde kurmaca bir acı deneyimi oluşturmaktadır. Korku asla şu anın malı değildir! Sadece geleceğe dairdir ve problem KU’nun bunu bilmemesidir. Zihnimize koyduğumuz her şey, KU için geçerli ve şimdi eylemidir ve bedeni negatif stres döngüsüne sokar. **Not: İnsanların olduğu gibi ülkelerin, gezegenimizin de aynı mekanizmaya tabi olduğunu biliyoruz. Bundan yola çıkarak ülkemizin bedeninin negatif stres döngüsüne sokulmak istendiğini tahmin etmek güç değil. Çare; bildiğimiz tüm yollarla, gevşeme-salıverme işlemine girişmek ve yine kendi bildiğimizce bağışlama battaniyesine (örneğin Ho’oponopono gibi) bürünmektir. *– blokaj. Bedeninde bir sürü…
“Bu kitapta ‘Müziğin diğer sanatlardan farkı nedir ve neden insanı etkiler?’, ‘Karmaşık nota sistemlerinin temeli hangi basit gerçeklere dayanıyor?’ gibi soruların cevapları tarihin ve bilimin derinliklerinde aranırken; okur, müzik ve gökbilim ilişkisinin insanlık tarihi kadar eski olduğu gerçeğiyle yüz yüze geliyor. Binlerce yıl önce atalarımız belki de bugün bütün bütün yitirmekte olduğumuz harmoniye sahiplerdi. Kitapta antik çağa ait müzik teorileri, müzikten matematiğin doğma ihtimali, ‘göklerin/kürelerin müziği’ gibi konular ve bu düşüncelerin günümüz bilimi üzerindeki etkisiyle bu düşüncelerin nasıl bir temeli olduğunun araştırması bulunuyor. Eser, bugün medeniyetin zirvesinde olunduğu düşüncesini defalarca sorgulatırken, ister ana rahmi, ister ilahi birlik olsun birlik ve bütünlük arayanlara, onun gökler kadar uzak, müzik kadar yakın olabildiğini hatırlatıyor. Hareketin kendisi somut değildir ancak somut dünyanın hem yapısı hem de algısını oluşturur. Sesin tanımı, belirli frekanslardaki hareketlere, müziğin tanımı ise belirli ‘uyumlu’ ve ‘uyumsuz’ seslere bağlı olarak yapılır. Çeşitli mistik ekoller de müziğin bu harekete dayalı kendisi görülmeyen ancak görülen dünyayı etkileyen ve düzenleyen gizemli yapısını konu edinmişlerdir.” Ses, ancak varlığını yitirirken işitilir. Sesi durdurup sese hakim olmak mümkün değildir. Walter Ong Görüntüyü durdurup sabit halde halen görebilirsiniz ancak sesi durdurduğunuzda sadece sessizlik kalır. Gösterebildiğin yol asıl yol değil Ad verebildiğin ad asıl ad değil Adlandırılmazsa o…
Aci siradaki konuyu haber veren bir sinyal! Oysa biz aciyi savusturmak icin icad ettik tibbi! Bu gercekten tuhaf. Bu durumda biz daha cok yeriz dudagimizi canli canli! (Hani disci uyusturmusta, sonra muayeneden cikan adam bi hamburger esliginde dudaginin yarisini da yemis ya) Dreambody kitabından
Rüyalar, bilemediğimiz bir bölgede yer alsa da onlarla ilgilenip gönderdiği mesajları aydınlatmak size şu an ve burada algı genişlemesi yaratır, ilişkilerinizi kolaylaştırır, varsa düğümleri çözer, hayatınızın toplam kalitesini yükseltir. Rüyalar üzerinde çalışmanın yaratacağı değişimi başka hiç bir yol ile elde etmeniz mümkün değil, bazı çok tehlikeli yollar olsa bile hiç biri kalıcı etki sağlamıyor, oysa rüya size her gece verilmiş bir hediye, bunun kıymetini biliyor musunuz? Bireysel rüya seansaları için randevu alınız. * Acı, kurban edilmek için halen çok taze olanın ürettiği dumandır. Pannikar Yaş bir odunu yakmaya çalıştığınızda öyle bir isli duman çıkar ki, o yanmaya çalışırken seyrederseniz adeta acı çektiğini görürsünüz, oysa kuru bir odun minicik bir dumanla çıtır çıtır kolayca yanar ve kendini yeni formuna bırakıverir.