Bahçelerin arasından şu anda Çiçeklerin konuştuğunu duydum, Beyaz gül senin kaşlarını anlattı, Kırmızı gül senin yanaklarını; Zambak eğilmiş başını, Hepsi en güzel halinde baktı ve dedi ki Sen daha güzelsin. Ormana içlerine gittim, Ve vahşi kuşların ötüşünü duydum Sen ne kadar tatlıydın; diye şakıdılar, Cıvıldadılar; öttüler aynı şeyi. Ardıç, karatavuk, ketenkuşu, duraksamadan, Nakarat tekrarladı, Ve tekrar başladı çünkü Sen daha tatlıydın. Ve sonra denize gittim, Ve onun da çağladığını duydum, Kadim bir gizemin bir parçası, Senden ve benden yapılma. Kaç bin yıl önce Seni sevdim, ve sen çok tatlıydın- Daha kalamazdım, ve böylece Tekrar ayağına kaçtım. Çeviri Aydın Sakar Along the garden ways just now I heard the flowers speak; The white rose told me of your brow, The red rose of your cheek; The lily of your bended head, The bindweed of your hair: Each looked its loveliest and said You were more fair. I went into the wood anon, And heard the wild birds sing How sweet you were; they warbled on, Piped, trilled the self-same thing. Thrush, blackbird, linnet, without pause, The burden did repeat, And still began again because You were more sweet. And then I went down to the sea, And heard it murmuring too,…