The Girl King Descartes’in fikirlerinden esinlenerek ülkesini yönetmeye çalışan İsveç Kraliçesi Kristina’nın gerçek hayatından uyarlanan bir yapıt. İsveç Kraliçesi Kristina 6 yaşındayken tahta çıkmıştır. Büyüdükçe bir yandan ülkesindeki muhafazakar düşünceyi değiştirmek için reformlar yapmaya çalışırken, bir yandan da özel hayatını yaşamasına izin vermeyen toplumsal baskıya karşı direnmek durumunda kalır. İlginç bir kesit gösteriyor bize yönetmen. Descartes lı sahneler özellikle ilgini çekti; kraliçenin ve asılzadelerin huzurunda bir cesedin kafatasını kesip pineal bezini çıkardı ve onlara ruh ve maddenin birleştiği organ olarak takdim etti! Film pineal bezinin mucidi olarak descartes’ı prezante ediyor! Ne derece gerçeği yansıtıyor bilmiyorum * Hail, Caesar (Yüce Sezar) Bence çok güzel bir film olmuş. Eleştirmenler ne demiş umurumda değil. Fakat (eyvah!) filmin ilk yarım saatini, boynu bükülü sessizce duran bir tomurcuğun aniden sarsılarak açılmasını bekler gibi beklemelisiniz. Biraz sabır çünkü ödül güzel geliyor. Ben çok güldüm bu filmde. Evet güldürüyor ama kolay yola kaçıp bel altına vurduğu için değil hatta orta ölçekli bir seçimle duygu sömürüsü yaparak da değil, gri hücrelerinizi harekete geçirerek güldürüyor. Bu çok nadir oluyor, ya da bana rastlamıyordu ama artık oluyor işte 🙂 Hele Simenon’un müfettiş Maigret’sini andıran tipiyle şu sinema yapımcısının rol tanımı müthiş, açıklaması hem zor hem gülünç. Coen kardeşleri kutlamak lazım….