Sonumdadır Başlangıcım

Tıpkı elektronlar gibi; her birimiz uzay-zaman içinde bir ‘kaynak noktası’yız ve aynı zamanda diğerleriyle karşılıklı olarak birbirimize karışmamızdan dolayı örülen karmaşık bir deseniz. Bizler aynı zamanda aktif enerji desenleri, kendi içimizden ve kendimizin ötesinden doğan desenleriz. Bizler için bu desenlerin nerede başlayıp nerede bittiğini söylemenin açık ve net bir yolu yoktur. “Sonumdadır benim başlangıcım” fakat aynı zamanda “Başlangıcımdadır benim sonum.” Kuantum Benlikten özet-sa

*

Kozmik ölçekte bir varlığın gücü, fiziksel olanaklarıyla değil bilinci yönlendirme kapasitesi ile ölçülür. CC
Gel gör ki insanda doğduğundan beri güçlendirilen “Ben” öznesi, Castaneda’nın bu cümlesindeki apaçık belirmeyi yok sayma, gözden yitirme eğilimindedir. Tekillik içimize işlemiş sonra bir de “Yer çekimi kuvveti nedir, neden vardır?” diye sorup duruyorum. Sadece ben mi fizikçilerin topu birden soruyor 🙂
(Bu konuyu son BAK uygulamamızda soru olarak katılımcıların oyuna sunduk ve 1 oyla kaybetti.)
Bu durumda  “Kişisel olarak yer çekimsiz kalsaydık , kimlikler içinde yüzseydik belki deneyim denilen şey somut olarak ortaya cıkamayacaktı . Ben diye saplandığımız kimlikler ne kadar yüzeysel olursa olsun birer yansıtıcı ayna . Aynaları kaldırırsak geriye dumansı bir olasılıklar denizi kalır . Temaşa değil fokurdamaya dönüşür herhalde. “der Emine arkadaşım
İşte urban Shaman konseptindeki Lemuryan “keyfilik” prensibi bunun için var; tüm sistemlerin bir amaç uğruna keyfi olarak oluşturulmuş olduğunun bilgisini sindiren bir yaşam, bir gerçeklik.
Öyleyse tutunduğumuz kimliklerde ( benler) keyfi bir amaç üzerine oluşturduğumuz aynalar veya mekanizmalar . Kaldırdığımızda amaçsız kalmaz mıyız ? Evet kalırız, amacımıza giden yolda başka yöntemler bulmak zorunda kalırız ki, kozmosta sayısız yöntemle amaca yürüyen varlıklar var. Fakat bence bizim yöntemimiz güzel, sadece bunun mutlak değil keyfi olduğunu bilen nesiller yetişirse amaca giden yol daha barışçıl olur, belki biraz daha yavaşlar hızımız ama sanki sonsuzlukta bunun ne önemi var 🙂 bu yöntem CC’deki “Denetimli delilik” kavramıyla örtüşür. Zaten keyfilik prensibi öznel gerçeklik olarak benimsenir hale geldiğinde beşinci boyut da fiilen işlerlik kazanmış olur ve böylece yaşam süreleri çok uzar, sürekli ölüm-doğum döngüsü kalkar ve üstüne üstlük üçüncü boyut perdelemesi de açılır.
Veeee perde!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir