Sizler neleri yetkilendiriyorsunuz?

Şu haberin düşündürdükleri üzerine bir güzelleme:)
GATA profesörü kabul etti: “Şizofreni cin çarpmasıdır.”

Cinse bile o senin içinde, kendi üretimin ve yaratımın olunca ne fark ediyor ki! Hangi ismi verirsen ver, ordu malı yer değiştiriyor denir buna hak ağzıyla 🙂
İtirazlar bu söylemin realiteyle uyuşmadığına dair oluyor. Peki onun adına cin yerine bilmem ne nevrozu dendiğinde bu inanç realiteyle uyuşmuş mu olacak? ve Hangi realite?

Vereceğiniz hiç bir ismin üzerine atlamayacağım, bana ne isimlerden. Ben her insanın kendi realitesi olduğunu ve bunu da bizatihi kendi iç rüyasıyla görünür kıldığını biliyorum ki buna öznel gerçeklik diyoruz.
Ünlü Afrika şamanı Mutwa’nın anılarında, sağaltma işlemini gerçekleştirirken hastanın tespiti/inancı yönünde işlem yaptıklarını, örneğin, hastası kendisine musallat olan bi varlık gördüğünü söylüyorsa, onu çadırdan kovana kadar, sopayla, davulla, tokmakla, sözcükle o şeyi ne kadar gerekirse o kadar zaman kovaladığını ve sonunda hasta “tamam şimdi çıktı gitti” diye ikna olduğunda bile işlemi bitirmeyip, çadırın dışında gözden kaybolana dek o şeyi pataklayarak kovaladığını söylemişti. Mutwa, o şeyi görmüyordu, inanmıyordu da ama hastasının inancı o şeyi (cin vs herhangi bir musallatı) hasta için gerçek kılmaktaydı, bunun bilincindeydi.
Gezgin şamanın yolunda da önemli olan pratik sonuçlar almaktır, yöntemleri tartışmak, daha doğru olanı bulmak için kavgaya girişmek vakit kaybı olurdu, hem ne gerek var! Savaşçı/barışçı şaman için önemli olan pono dur yani “doğruluğun ölçüsü etkinliğidir. ” Ya da savaşçı gerekeni yapar.”
Jung da hastalarını tedavi ederken onların inançlarına hiç dokunmadığını, sarsmadığını çünkü yerine koyacak daha iyi bi şeyi olmadığını söylerken muhtemelen dünyanın her yerindeki şaman topluluklarını gözlemlediği o önemli deneyimlerinden yararlanıyordu.

Realite denilen ki biz ona yaratımdan gelen anlamında “nesnel gerçeklik” diyoruz; dünyadaki gelmiş geçmiş tüm insanların (zaten tek zaman şimdi, yani şu an itibariyle) ortak inançlarıyla (buna da paulele diyoruz) oluşmaktadır ve şu an itibariyle nesnel gerçeklik oluşturmakta insanların baz aldığı yöntem/güç; bilimdir. Bunu da yıllardır anlatmaktan usanmadım galiba, hadi bi kez daha söylemiş olayım.

Komik olan ise, daha önce nesnel gerçekliği oluşturmakta baz alınan, animistik ve spiritüel gücün bu yetkiyi elinden kaptırmasıyla ilgili büyük bir hırçınlığa kapılmış oluşudur . Daha da komiği, BİLİM bir yöntemken güç eline geçince o da kendini mutlak ilan ederek, selefinin seviyesine düşmüş oldu! Böylece nerdeyse frekansları aynı seviyeye geldiği için de kıyasıya savaşıyorlar.

Gezgin Şamanın yolunda altıncı prensip MANA; “Bütün güç içerden gelir” der. Yani yetkilendirme içeridendir! Şimdi düşünün bakalım sizler neleri yetkilendiriyorsunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir