Şiir ve Büyü

Dans-müzik ve ayinle karışmış şiir, kabilenin içgüdüsel enerjisinin, kontrol paneli olur ve onları içgüdüyle önceden kararlaştırılmamış bir dizi kollektif eyleme yöneltir.

Gerçekte ilkel kabilede insan Doğa’dır. ve onlar dini yaşarlar. Kendilerine öğretilmemiş ve dayatılmamış bir dini sadece yaşarlar. “Büyü nedir? kendi kişisel coşkularının farkında olan insan, bunları uyaran nesnedeki düzensizliği bulur; çünkü dehşet ve arzu gibi bilinçli duygular, bir kabilenin ortak yaşantısından ortaya çıkar, kabilenin bütün bireylerinin bazı şeyler üzerindeki ortak izlenimleridir.” diyor Caudwell. Daha da ilginci Büyünün bilimi doğurduğunu da söyler!

..

Büyü, bilimi doğurur; çünkü büyü dış gerçekliği bir takım yasalara uymaya zorlar, gerçeklik ise reddeder bunu; öyle ki, gerçekliğin başeğmez yapısını tanımak büyücüyü etkiler.

Büyücü bir takım sözlerin doğa karşısında çaresiz kalması sebebiyle ancak büyük güçlerce, örneğin tanrılar tarafından, yazgı tarafından altedileceğini kabul eder. Jüpiter bile yazgının emrindedir. Yazgı yasadır. Böylece Büyü, kendinin tam karşıtına, bilimsel gerekirciliğe (determinizme) dönmüştür.

Caudwell şöyle devam ediyor:

Şaman’ın saçma hırsları, simyacının olanaksız umutları olmasaydı, bugün bu umutları gerçekleştiren modern kimya bilimi olmazdı. Büyücü, “yazgı” tarafından, eşyalardaki amansız gerekircilik tarafından yenilip durur ve bunun bilincine vardığında, büyü bilime döndüğünde ancak büyünün yapar gibi göründüğü şeyleri gerçeklikte yapabilmektedir. Yanılsama, böylece gerçekliğin yararına işlemektedir!

İlkel insan için belirsiz bir erdem olan inanç, bunun kabulü için gerekli olur. Ortak coşku dünyasındaki basit, dolaysız yaşantısı nedeniyle ilkel insana inanç gerekmezdi. İnanç, mitoloji “gerçek” din halinde katılaşmaya başlayınca gerekli duruma gelir. İnanç ve dogma, inanç eksikliğinin ve kuramdan kuşkunun belirtileridir. Mitolojinin şu ya da bu yolla kendisini toplumdan ayırmış, koparmış olduğunu gösterirler.

Bunun tek nedeni vardır; toplum kendi kendinden kopmuştur çünkü; kalıp olarak din, toplumun geri kalan bölümünün karşısında onunla zıtlık içinde dikilen bir parçası olmuştur. Bu yüzden din, toplumun geri kalan bölümünden yalıtılmış olur.

Yanılsama ve Gerçeklik – Christopher Caudwell

Kitap özetinin tamamı için bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=371

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir