Savaşçının Yolu – Günlükler 4/4

Aşağıdaki yazı Carlos Castaneda’nın don Juan Matus ile yaptığı görüşmelerde tuttuğu günlüklerdir. Yayımcıların herhangi bir kategoriye dahil edemedikleri için yayımlamadıkları bu günlük notlar kronolojik bir sıradadır ve herhangi bir ticari kaygı olmadan yayımlanmıştır, amaç batılılara yabancı olan bu fikirlerin yayılmasıdır. Dört bölümünü bulup çevirdiğim bu notları bölümler şeklinde gönderiyorum. Bu notlar iç sessizlikten kaynaklanan, herkesi sonsuzu anlamaya yöneltecek bir davettir.
Sevgiler & Selamlar,
Aki

Felsefi ve Pratik bir örnek olarak – Savaşçının Yolu

Bölüm 4

Savaşçının yolundaki dördüncü öğe, ENERJİ BEDENİ’dir. Çok eski çağlardan beri, büyücüler, her insana ait fakat farklı bir yapılanmada olan özel bir enerjiye, enerji bedeni adını verdiler, diye anlattı don Juan. Bu yapılanma, düş bedeni, çift veya diğeri olarak da adlandırıldı. Onun tercihi, büyücülerin üstünde anlaştıkları ve soyut şeyleri ifade ederken kullanmayı tercih ettikleri, enerji bedeni demekti. Fakat bir de enerji bedeni için söylenen komik bir isimden de bahsetti, bir lakap, anlaşılmaz bir şeye arkadaşça bir laf: que ni te jodan, İngilizce anlamı, “sana yük olmayan enerji bedeni, veya başka birşey.”
Don Juan, enerji bedenini, doğrudan enerji olarak görülen insan bedeninin, enerji alanlarının yansıması olan, enerji alanları kümesi olarak açıkladı. Don Juan, büyücüler için, fizik bedenin ve enerji bedeninin tek bir birim olduğunu söyledi.Büyücüler, fizik bedenin, bildiğimiz anlamda beden ile zihini gerektirdiğini, ve insanlık diyarında, fizik beden ile enerji bedeninin dengelenmiş enerji yapılanması olduğuna inandıklarını ilave etti. Bunun beden ile zihin arasındaki bir dualizm olmadığını, tek olası dualizmin fizik ile enerji bedenleri arasında var olduğunu açıkladı.
Büyücülerin iddiası, sezginin duyusal verileri yorumlayan bir işlem oluşudur, fakat, her insanda yorumlama işlemine gerek duymadan enerjiyi doğrudan algılama kapasitesi de vardır. Eğer insanlar bahsedilen bu durumdaysalar, o zaman parlak bir küre şeklinde algılanırlar. Büyücüler, bu ışıklı kürenin, gizemli bir bağlayıcı güç tarafından bir arada tutulan enerji alanları kümesi olduğunu iddia etmektedir.
İlk olarak bunu bana anlattığında “Enerji alanları kümesi, ile neyi ifade etmek istiyorsun, don Juan?” diye sordum.
“ Enerji alanları bilinmez bir kümeleşme gücü ile sıkıştırılıyor,” diye yanıtladı. “Savaşçıların bir diğer sanatı da, eşi olan fizik bedenden çok uzakta bulunan enerji bedenine işaret etmektir, onu yakına getirir, böylece fizik bedenin yaptığı her şeyi enerjik olarak o yönetmeye başlar.
“Eğer kesin olmak istiyorsan,” don Juan devam etti, “enerji ile fizik bedenin çok yakın olduğu zaman, büyücü, nerdeyse birbirleri üstüne bindirilmiş iki parlak küre görür. Enerji ikizimizin yakın olması, doğal durumumuzdandır, yoksa, doğum anında bir şeyin enerji bedenimizi fizik bedenden uzaklaştırmak için ittiğinden değil.”
Do Juanın silsilesindeki büyücüler, enerji bedenini fizik bedene yaklaştırmak için gereken disipline müthiş bir vurgu yapmışlardır. Don Juan, her bir insanda farklı olmasına rağmen, enerji bedenin uygun bir yakınlıkta olduğunda, bu yakınlığın büyücülere enerji bedenlerini, diğer veya çifti: başka bir varlık, katı ve üç boyutlu, tamamen kendilerinin aynısı olana dünüştürme imkanı verdiğini açıkladı.
Aynı uygulamayı yaparak, büyücüler katı, üç boyutlu fizik bedenlerinin, tamamen kopyası olan, bir enerji bedenine dönüştürebilirler: yani, normal bir gözle görülebilecek saf enerji alanları kümesi olan; duvardan geçebilecek bir eterik enerji bedenine.
Bu ifadeyi duyduğumda hayrete düşmüş ve şaşkın bir halde, “Bedeni bu kapsamda değiştirmek mümkün mü, don Juan? Yoksa sadece sadece uydurma bir şeyi mi tanımlıyorsun?” diye sordum.
“Büyücüler hakkında uydurma olan bir şey yok,” diye cevapladı. “Büyücüler gerçek varlıklardı, ve tanımladıkları her zaman ciddi ve mantıklı şeylerdir. Bizim açmazımız, doğrusallıktan sapmaya isteksiz olmamızdır. Bu bizi birinin düşleyebileceği en lanet şeye inanmak için kendini öldüren inançsızlar yapar.”
“Bu şekilde konuştuğunda, don Juan, ne demek istiyorsun” dedim, “neye inanmak için kendimi öldürüyorum?”
“Örneğin, antropolojinin anlamlı ve var olan birşey olduğuna inanmak için öldürüyorsun kendini. Dindar bir kimsenin, Tanrının cennette yaşayan, Şeytanın kötülük yapan ve cehennemde yaşıyan biri olduğuna inanmak için, kendini öldürmesi gibi.”
Benim için iğneleyici fakat hayret verici kesinlikte laflar söylemek don Juan’ın stiliydi. Söyledikleri ne kadar çok iğneleyici ise benim üzerimdeki etkisi o kadar güçlü oluyordu. Onun diğer bir eğitim yöntemi, büyücüler hakkında maksada uygun bilgiler vermekti, bu bilgiler hafif, fakat beni ikna eden çok kritik doğrusal açıklamalardı. Enerji bedenini tartışırken, dolambaçlı bir soru sordum:
“Büyücüler, hangi süreçlerle eterik enerji bedenlerini katı ve üç boyutlu bedene veya fizik bedenlerini duvardan geçebilecek eterik enerjiye dönüştürebiliyorlar?”
Don Juan profesyonel bir ciddilik takınarak, parmağını uzatıp dedi ki: “Hepsi bizim irademizde var olan – ancak her zaman bilinçli ve kullanılmaya hazır olmayan – yeteneklerimizdeki, iki enerji alanı kümesi gibi olan fiziksel ve enerji bedenlerini birbirine bağlayan, güçü kullanır.
Açıklamalarıi iğneleyici olmakla beraber, gizli enerji kaynaklarımızca sürekli başarılan, fakat doğrusal zihnimiz tarafından inanılmaz olan, son derece doğru olaybilimsel süreçlerin tariflerdir. Büyücüler, fizik ve enerji bedenler arasındaki bağlantının, farkına dahi varmadan kullandığımız, gizemli bir kümeleşme güçü olduğunu ileri sürüyor.
Büyücülerin, bedeni kümelenmiş bir ışıklı enerji alanı olarak tanımladıklarıda, iki elin yanlamasına ve yukarıya doğru uzatılması ile oluşan bir küre boyutunda olduğunu algıladılar. Aynı zamanda kürede birleşim noktası denilen bir şeyin varlığını da algıladılar; sırttaki kürek kemiğinin yüksekliğinde, fakat bir el boyu uzakta ve bir tenis topu büyüklüğünde olan daha parlak bir nokta. Büyücüler, birleşim noktasını, doğrudan akan enerjinin duyusal veri olarak çevrildiği, ve günlük hayat için yorumlandığı, bir bölge olduğuna karar verdiler. Don Juan, birleşim noktasının, bu işlevinin dışında aynı zamanda çok önemli bir ikinci görevi olduğunu: fizik ile enerji bedenler arasındaki bağlantıyı sağladığını söyledi. Bu bağlantıyı, niyetin gücü ile etkilenen, her biri tenis topu büyüklüğündeki, iki manyetik dairenin birbirine paralel bağlantısı, olarak tanımladı.
Ayrıca, fizik ile enerji bedenlerin birbirlerine yapışık olmadıkları zamanlarda, aralarındaki bağlantının eterik bir iplikçik olduğunu ve bazen bu iplikçiğin varlığının bile belli olmayacak kadar ince olduğunu, söyledi. Don Juan, enerji bedenin yaşlandıkça daha da uzağa doğru itildiğini, ve ölümün bu ince bağlantının kopması sonucunda olduğunu açıkladı.

… Çevirimin sonu …

3 Yorumlar

  1. says:

    Teekkürler Aki. Sanıyorum ki, enerji bedeni ne kadar uzağa itilmişse fizik beden de burada daha bi yaşlı ve güçsüz görünüyor (sadece tahmin yürütüyorum)

  2. Aki says:

    Ben de öyle anladım. Uzağa itilmekle eterik bağlantı iplikçiğinin incelmesi nedeniyle kopma ihtimal artıyor. Ama yaşlı görünme veya güçsüz olma ile bir alakası varmı bilemiyorum.

  3. sultan says:

    “Büyücülerin iddiası, sezginin duyusal verileri yorumlayan bir işlem oluşudur, fakat, her insanda yorumlama işlemine gerek duymadan enerjiyi doğrudan algılama kapasitesi de vardır. Eğer insanlar bahsedilen bu durumdaysalar, o zaman parlak bir küre şeklinde algılanırlar. Büyücüler, bu ışıklı kürenin, gizemli bir bağlayıcı güç tarafından bir arada tutulan enerji alanları kümesi olduğunu iddia etmektedir.”

    kümeleşme işlemi; benim ilgimi çeken bir konudur … küre şekline geçen enerji alanı. küreselleşme mükemmeliyet, döngüsellik vesaire birçok amaçla nitelendiriliyor ama nedenini uzay hakkında yaptığım bir araştırmada gördüm. maddenin 4. hali plazmanın da küreselleşme özelliği ve uzayın %99’unun da plazma olduğu iddiasıyla… ve plazma özellikleri arasında “kendine özgülük” gördüm ve duraksadım…

    kendine özgülük ve toplaşma/küreselleşme özelliği… gazlar boşluğu doldururken plazma kürselleşiyordu.
    varoluşun seçtiği, aslında sadece olduğu ama görüntüde açığa çıkan oluş… küre… ve küre küre küre.. herşey küre… ben uzayın da küresel olduğunu gördüm; algıladım; küre olduğu sonucuna ulaştım… karanlık madde ise diğer boyut ya da alanların üst yörüngesi; bizi kapsayan ama bizden geniş bir küre…!!! (iç içe geçmiş evrenler modeli gibi)
    o yüzden doğan bebeklerin ışıklı küresel aura ya da enerjik alanla durugörüyle görülmesi bana çok uyumlu görünüyor. ve sonra git gide enerji alanı zayıflıyor; yem oluyor vesaire…o saf ve temiz alan aslında sadece o alandan beslenenler yoluyla değil; diğer korunmmasız enerjilerle de iletişimli olarak düşüyor; düşürülüyor…
    ben bu tür enerji alanı zedelemelerinin yazıya eklenilmiş düşük ve güdülü enerji frekanslarıyla da yapılabildiğine şahit oldum.
    ve dünya ve insanlığı için (belki karanlık madde alanına ulaşabilmek için) bahsedilen döngü sonu fırsatı olduğunu düşünüyorum. o yüzden bazı aynı yörünge; boyun ve görebildiğimiz yıldız sistemlerine ait varlıkların ya da idda edilen yardımların sorgulanabilir olduğunu da ( hipotez 1:yıldızsal rekabet) ama bunun için çeşitli birleşik çalışmalar yapan varlıklara karşı geçiş için doğal sürecini tamamlamış varlıkların birlikte olması gerekir belki.(bilmiyorum…) çünkü birileri hala toz pembe hayaller satıyor. evet uyanma sürecinde o engelleri geçip kendni kanıtlamalı belki insan … ama ya kanıtladıktan sonra.. bişeyler yapabilmeli mi? diğerleir “örgüt”leşmişken…
    sevgilerimle…

sultan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir