Sabahın er vakti

Kendinize isimleri yük etmeyin, sadece olun. Kendinize vereceğiniz herhangi bir isim ya da şekil gerçek doğanızı gölgeler, örter. (Maharaj)

..

Özgürleşmeniz için dikkatinizin “Ben-im”e, tanığa çevrilmesi gerek. Kuşkusuz ki bilen ile bilinen birdir, iki değil. Fakat bilinenin büyüsünü bozmak için bilenin öne çıkarılması zorunlu. Hiçbiri öncelikli değil; her ikisi de daima yeni, daima şimdi, aktarılamaz ve zihinden daha hızlı olan o tarifi olanaksız deneyimin bellekteki yansımalarıdır. (Maharaj)

Bilinenin büyüsünü neden bozmak gerekiyor?

**

Cinsel üreme sonucu doğan organizmalar gelişiyor,olgunluk dönemine erişip çoğalıyor, ancak bölünme yoluyla yaşamını birçok kez yenileyen bakterilerin tersine, yaşlanıp ölüyorlardı. Cinsellik için ödemek zorunda kalmış olduğumuz bedel, ölümdür!
Ölümsüzlüklerini yitirme karşılığında, organizmalar bireysellik kazanmışlardır. Sonu olmayan bir sürecin geçici evreleri olmak yerine, kendilerine özgü benzersiz bir niteliğe sahip bireyler durumuna gelmişlerdir. (Ölüm Yanılgısı)
Aslında bu bedeli cinsellik için değil, evrim adına ödemiş olduğumuzu da yukardaki ifadeyi düzeltmek amacıyla söylemiş olayım; çünkü bölünme yoluyla farklı bir canlı elde edilemiyor ancak döllenme yoluyla İKİDEN bi ÜÇ elde ediliyor. ve sihir ÜÇtedir bana göre, yani benim uydurduğum söylemle ÜÇ=sentez :)))
Bunun için ölümsüzlüğü yitirmeye değmez mi?

**

Uğruna ölümsüzlüğünüzü kaybettiğiniz çocuğunuzun size benzemesi ve sizin ideallerinizi sürdürmesi için ona baskı yapmanız ahmaklık olmaz mı?

**

Yeni doğmuş bir bebeğin yaklaşık iki trilyon hücresi varken bir yetişkinin 60 trilyon hücresi vardır ve her 24 satte bunun bir çorba tabağını dolduracak kadarı ölür(ölür mü yoksa got mu olur bilmiyorum) ve bedenden ayrılır; ancak yetişkinlikten önceki dönemde yerine yeni hücreler doğar. Otuz yaşımızı geçtikten sonra her yıl sinir ağımızın ortalama yüzde birini yitiririz. (Ölüm Yanılgısı)

Daha önce yaşamda müşahade ettiğim; 29 yaşından itibaren adına “canlılık” dediğim şeyin nerdeyse kimselerde (özellikle erkeklerde) kalmıyor oluşuna ilginç bir kanıt gibi duruyor bu hücresel tespit. Çünkü yukardaki bilgiye baktığımızda otuz yaşından itibaren ölüm sürecimizin başladığını; ancak organizmanın tümüne ne zaman ölü diyebileceğimizin bilinmediğini anlıyorum ben.

2 Yorumlar

  1. Murat Çetin says:

    Yine muhteşem bir yazı. Bilincinize sağlık 🙂

  2. says:

    Teşekkürler Murat Bey.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir