Polyanna geni

İngiliz psikologların yaptığı araştırma, söz konusu geni taşıyan insanların, etraflarındaki olumsuz olaylara daha az ilgi gösterdiklerini, bunun yerine hayatın mutluluk veren yanlarına odaklandıklarını gösterdi. 

Bardağın dolu tarafını görmeye yardım eden bir gen bulundu. İngiliz psikologların yaptığı araştırma, söz konusu geni taşıyan insanların, etraflarındaki olumsuz olaylara daha az ilgi gösterdiklerini, bunun yerine hayatın mutluluk veren yanlarına odaklandıklarını gösterdi. İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan araştırma, bu insanların daha
sosyal olduklarını ve psikolojik açıdan genellikle daha iyi şekillendiklerini de ortaya koydu.
Essex Üniversitesi psikoloji bölümünün başkanı Elaine Fox, söz konusu genin, kişinin günlük stresle başa çıkma kabiliyetinin temelini oluşturduğunu ve bu gene sahip olmayanların, hayata daha karamsar baktığını, depresyon gibi akıl sağlığını bozan hastalıklardan daha fazla mustarip olduklarını söyledi. Araştırma çerçevesinde, 100’den fazla katılımcının, bilgisayar ekranında beliren iyi ve kötü görüntülere verdikleri tepkilerin ne kadar sürdüğü gözlendi.
Görüntüler arasında, kucaklaşan bir çift, tekneyle açılan ve saldırıya uğrayan kişilerin resimleri de yer alıyordu.
Katılımcılara yapılan genetik testlerde, bazı kişilerde gözlenen kötü resimleri yok sayma ve iyi olanlara ilgi gösterme eğiliminin, serotonin hormonunu kontrol eden bir genin varyasyonuyla güçlü biçimde bağlantılı olduğu görüldü.
Sonuçları Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlanan araştırmada, herkeste söz konusu genin iki varyasyonunun kalıtımsal olarak bulunduğu, bu iki varyasyonun iki kısa, iki uzun veya bir kısa bir uzun şeklinde
olabileceği, genin iki uzun varyasyonuna sahip kişilerin, daha olumlu yaklaşım içinde oldukları gözlendi. Genin iki kısa varyasyonuna sahip kişilerin de daha nevrotik ve endişeli olabilecekleri belirtildi.

Bu işte genetik bir sebep olduğunu tahmin ediyordum. Polyanna kitabı herhalde okuduğum ilk kitaplardan biriydi, oradaki fikir bana çok normal gelmişti, zaten hep yaptığım şeydi. Yetişkin olduktan sonra bu fikrin herkes tarafından benimsenen normal bişey olmadığını fark ettim. Asıl şaşkınlığım o zaman olmuştu sanırım.

Bu konuda da epeyce gözlem yaptım, sonuçta, Polyannacılarda manik bir yan olduğunu, belki manik-depresifteki gibi tam bir psikolojik bulgu ya da hastalık düzeyine ulaşmış bir durum olmasa da, kısaca genel bir aşık olma halinin hakim olduğunu fark etmiştim.

Malum insan bir kişiye ya da olguya aşık olduğunda onun hep yüce taraflarını görmeye eğilimlidir, bu sebeple “aşkın gözü kördür” denir halk arasında. Aşk bittiğinde bir bakarsınız o deli divane hayran kişiler, evvelce aşık olduğu kişinin en kötü özelliklerini sayıp dökmeye başlarlar. Bu durum dışardan gözleyenlerce oldukça tuhaf bir görüntü oluşturur. Aşk, bir çeşit işaret fişeği gibi üstüne düştüğünü pırıl pırıl parlatan mucizevi (her ne kadar kimyevi uyaranlarını bugün biliyorsak da) bir şey. Bunun hastalık düzeyine Mania deniyordu yanlış hatırlamıyorsam. Bu durumda Polyanna geni bi çeşit mania oluşturuyor diyebiliriz belki. Bu çeşit aşk, kendi dışındaki ve kendi dahil herşeye yönlenmiş bir hayranlık, belki  Sokratın deyimiyle tanrılık bir sapıtma 🙂

2 Yorumlar

  1. […] bence genler ve 0-6 yaş eğitimi ile ilgili. Örneğin Polyanna Genini duymusunuzdur (bakınız : https://sibelatasoy.com/?p=1097). Ben bazen insanı robota benzettiğimde bana kızılıyor fakat o kadar da haksız sayılmam! […]

  2. […] bence genler ve 0-6 yaş eğitimi ile ilgili. Örneğin Polyanna Genini duymusunuzdur (bakınız : https://sibelatasoy.com/?p=1097). Ben bazen insanı robota benzettiğimde bana kızılıyor fakat o kadar da haksız sayılmam! […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir