On Bilimkurgu teknolojisi

Teknoloji şirketlerinin tüm tüketiciler dilediği halde vermediği ya da veremediği, bilim-kurgu filmlerinde görülen birçok yüksek teknoloji ürünü bulunuyor.

İngiliz teknoloji sitesi Itpro’nun derlemesine göre, tüketicilerin kullanmak isteyip de alamadığı 10 bilim-kurgu teknolojisi şöyle:

1 – Kol saati biçiminde görüntülü telefon

Metropolis, DangerMouse, Austin Powers filmlerinde görüldü. Bu teknoloji çoktan bazı mobil cihazlarda uygulansa da, tüketicinin saat
şeklinde bir cihazda bunu isteyip istemediği önemli sorun.

Eğer uygun şebeke bağlantısı sağlanırsa, insanların görüntülü telefon konuşmaları yapmaları mümkün. Hatta bir şirket saat şeklinde mobil telefon da üretti.

Skype bir süre önce, teknolojiye uygun cihaz gerekse de bedava görüntülü telefon konuşması hizmeti vermeye başlamasına karşın, mobil cihazla görüntülü telefon konuşması yapmak hala çok pahalıya geliyor.

Ayrıca insanlar özellikle bir yabancıyla, mobil cihazlarında yüz yüze konuşmayı pek istemiyorlar.

2- Jet yeleği

The Rocketeer, Iron Man, Astro Boy, Thunderball, Minority Report filmlerinde görüldü.

Bilim-kurgu özellikle filmlerde jet yeleği fikrini severken, Naziler’in çalışan bir jet yeleği geliştirdikleri dedikodularıyla birlikte günümüz teknolojisi, bunun askeri veya sivil ulaşım biçiminde kullanımına uzak görünüyor.

Bugünün teknolojisiyle jet yeleklerinin günlük ulaşımda pek de fazla kullanım imkanı bulunduğu görülmüyor.

3 – Işınlama

Uzay Yolu ve Sinek filmlerinde görüldü. Bilim-kurgunun başlıca ürünü ışınlamaya göre, birisi bir yerden bir yere  ancak atomları taşınarak ışınlanabilir. Ancak fizik kurallarına göre, taşınacak çok büyük miktarda atom bulunmasından ve birini bir yerden bir yere göndermek için çok büyük miktarda veri depolanması gerektiğinden bu son derece zor bir iş.

Bu mümkün olsa ve diğer kopya kendisini tüm düşünceleri ve hatıralarıyla tam olarak yaratabilse bile orijinal kopyaya ne yapılacağı önemli bir sorun. Orijinali veya diğer kopyaları imha etmenin de pek iyi bir çözüm olmadığı anlaşılıyor.

4 – Süper akıllı robotlar

Terminator’ler, Robocop, AI, The Matrix filmlerinde görüldü. Tüm dünyada şu anda bilim-kurgunun ana teması akıllı robotları geliştirmek için bir yarış başlasa da, bu, kısa vadede gerçekleşecek ya da düşünüldüğü şekilde olacak gibi görünmüyor.

Honda, Asimo isimli bir robot yaratırken ve sanayide robotların kullanıldığı görülürken, şu anki robotlar hala ilk safhada bulunuyor ve bir robot araştırıcısının söylediği gibi ilk robot polis memurunun ancak 75 yıl sonra ortaya çıkabileceği düşünülüyor.

5 – Lazer silahları

Yıldız Savaşları, Uzay Yolu filmlerinde görüldü. Bilim-kurgunun bir başka ana ürünü lazerler, bilim, tıp ve diğer teknoloji uygulamalarında, örneğin CD’lerde genel kullanım alanı bulurken, bu teknoloji daha çok askeri amaçlı kullanılıyor ve ABD ile İsrail hükümetleri tarafından geliştirilen “Tactical High Energy Laser” ile gerçek yaşamda örneği görülebiliyor.

Filmlerde görülen lazer tabancaları ise biraz gerçeğe uymuyor. Filmlerdeki lazer tabancaları güç kaynağı yok gibi görünüyor ve gerçekte bu silahlara enerji yüklenmesi gerekirken, modern mobil teknolojisi, yeterli gücü sağlayamıyor.

6 – Klon insanlar

Gattaca, The Sixth Day, Blade Runner, The Boys from Brazil filmlerinde görüldü.

İnsan klonlama olasılığı gerçek yaşamda konuşulur ve bilim-kurgu filmlerinde uzun bir süredir görülürken, teknolojideki ilerleme bunu her zamankinden daha olası kılıyor.

Dolly, bir yetişkin hücreden klonlanan ilk memeli oldu ve bundan sonra aynı süreçle başka hayvanlar da klonlandı. İnsan klonlamak ise, etik ve bilimsel tartışmalardan ötürü geleceğe yönelik büyük bir adım olarak görülüyor.

7- İleri teknoloji hologramları

Red Dwarf, Uzay Yolu, Yıldız Savaşları filmlerinde görüldü. Kredi kartları, kimlik kartları ve ehliyetlerde görülen ve bazen lazer
 kullanılarak yapılan hologramların daha etkileyici olan bilim-kurgu versiyonlarındaki 3 boyutlu olanına henüz günümüz teknolojisi ulaşamadı. Ancak yakın gelecekte, mobil cihazlar tarafından oluşturulan iki boyut projeksiyon şeklindeki hologramlar piyasaya çıkacak.

Mobil cihaz üreticileri uzun bir süredir, her zaman yanımızda olan cep telefonlarıyla görüntü yansıtabilecek bu teknoloji üzerinde çalışmalarını
 sürdürüyorlar.

8 – Kendi giden ve uçan arabalar

Blade Runner, 5. Element filmlerinde görüldü. Çocukların fantazilerine süsleyen, havada kendi kendine giden uçan otomobiller henüz gerçek olmadı. Bilim-kurgu filmleri bu araçların uçma ve gitme metodunu hiçbir zaman açıklamazken, sürücüsüz otomobiller daha akla uygun geliyor ve bu alandaki birçok araştırma bunu gerçeğe daha yakın kılıyor.

9 – Uzay turizmi

Total Recall, 2001: A Space Odyssey filmlerinde görüldü. Birçok bilim-kurgu hikayesi insanları başka gezegenlere özellikle Mars’a seyahat ederken hem de özel bir astronot eğitimi almadan hatta normal nefes alma cihazı olmaksızın gösteriyor.

 Mars olmasa da 2009’da uzay turizmi giderek daha gerçek hale geliyor ve geçen yıllarda kurulan şirketler sayesinde yörünge altı turizmi nispeten ucuzlayarak insanlar için olası hale gelmeye başlıyor.

Bu şirketlerden Virgin Galactic fazla bir eğitim olmaksızın insanlara uzaya uçma umudu ve daha da ilerde bu seyahatin iyice ucuzlaması imkanı veriyor.

10 – Uçan kaykay

Geleceğe Dönüş filminde görüldü.

Geleceğe Dönüş filmlerinde Marty McFly rolündeki Michael J Fox’ın kullandığı uçan kaykay, “hovercraft (hava yastıklı araçlar)” ile aynı basit
 ilkeyi kullanarak uçan bir kaykay.

Özellikle bazı yaşlardakiler çok arzu etse de, maalesef gerçek yaşamda bilim adamları hiçbir zaman uçan kaykay kadar küçük bir şeyde çalışabilecek bir hovercraft teknolojisi geliştiremediler. (Milliyet)

2 Yorumlar

  1. Ismail says:

    Işınlanma:
    Bu konuda bir bilim kurgu hikayesi okumuştum. Dünyadan marsa iş icabi giden (ışınlanan) bir insanın cinayete kurban gidmesi ile ilgili idi. Cinayeti işleyen cinayeti itiraf etmesine rağmen, savunma öldürülen insanın (mr smith diyelim mesela) Mr Smith olmadığını orjinal Mr Smith’in ışınlanma tamamlandıktan sonra dünyada kaldığını ve imha edildiğini ve bu öldürlen şahsın Mr Smith’in kopyası olduğunu savunmaktaydı. Neyse böyle bir hikaye işte korkunç aslında. Eğer beni ben yapan tüm molekülleri tekrar inşa etsen bu inşa edilen gerçekten ben olur mu? 🙂

    1. says:

      Bu konu Prestij filminde “giden adam” kavramı ile oldukça iyi işlenmişti. Hatta biz de burda onu irdelemeye çalışmıştık (bi kaç seri yazı halinde), https://sibelatasoy.com/?p=1923

Sibel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir