Mosaic ve Çavdar Tarlasında Çocuklar

Mosaic, izleyicilerine dizinin hikayesini karakterlerden birinin bakış açısından izlemeye imkanı sağlıyor. Tabii bunun için dizinin uygulamasını indirmek gerekiyor.” Deniyordu fakat sanırım bu işlem çekimlerden önce amerikada yapılmış ve neticelere göre mini dizi çekilmiş. 6 bölümden oluşan diziyi hergün üst üste  Digitürkde verildi. Ben ilginç buldum. Biraz fargo vari ama o derece şok olmuyorsunuz da denebilir. Sharon Stone’u sadece iki bölümde izleyebildik, keşke hep izleyebilseydik, onu seyretmeyi hep sevmişimdir. İçeriksel olarak belli bir kültür alt yapısına sahip. Anlamak için dikkat kesilmeniz gerekebiliyor özellikle ilk bölümde. Biraz detay için tıklayınız
Son bölümdeki çözüm aşamasında edilen bir laf yüzünden kafam karıştı ve herhalde bir şeyi kaçırdım deyip 6 bölümü tekrar izledim (bu çok nadir olur bana), hakikaten de kaçırmışım. İlk bölümde Sharon’un büyülü gülüşüne takılıp bazı detayları görmezden gelmişim 🙂
*
what happened to Monday
Filmin isminin “Yedinci Hayat” diye çevrilmesi gerçekten saçmalığın daniskası. Genel olarak beğenilmiş, imd puanları yüksek bir bilimkurgu hem de daha 2017 yapımı. Epeydir seyretme listemde sırada bekliyordu dün gece seyrettim (çünü Mosaic dizisinin 5 ve 6 bölümlerini birlikte saat 23.00 e koymuş digitirk ve ben onun hatırını kıramazdım. Yani çok meraktaydım yahu!) what happened to Monday, Pazartesiye ne oldu filmi bilimkurgu olarak prezante edilse de bana yakın gelecek için bir öngörü gibi geldi. Glenn Close (kendisini çok severim) yine canavar olarak seçilmişti! Bazı roller bazı insanlara bi yapışıyor bi daha çıkmıyor. Film güzeldi ama örneğin ara sahnelerdeki o devasa insan kalabalıklarının çoğunu çinli olarak görmeyi beklerdim! Neyse yönetmen işin bu kısımlarına takılmamış olsa gerek.
Konusu özetle şöyle:

Yakın bir gelecekte dünya nüfusu kontrol edilemez boyutlara ulaşıp, kaynaklar tükenip, kıtlık baş gösterince, bütün ailelere tek çocuk kotası konulmuştur. Fazlalık çocuklar devlet tarafından öldürülmektedir. Böyle bir ortamda yediz çocukları olan bir baba (Willem Dafoe), çocuklarını evinde herkesten saklayarak büyütür. Haftanın yedi gününün isimleriyle adlandırdığı kızları haftanın 1 günü sırayla dışarı çıkmakta, evin dışında ortak Karen Settman (Noomi Rapace) kimliğini kullanmaktadırlar. Bu şekilde artık yetişkin olan yedizler, günün birinde Pazartesi’nin eve gelmemesiyle hep birlikte dışarı çıkap kardeşlerini aramak zorunda kalacaklardır.
*
The Salesman
Satıcı, Yabancı dilde en iyi film oscar ödülü alan bir iran filmi.Çok samimi ve sorgulatan bir film. İlginç bir kurgu. Öneririm.
*
Çavdar Tarlasında Çocuklar- Salinger

Girdiği üçüncü üniversiteden de kovulan ergenlik yaşındaki Holden’in bu habei ailesine okulun daha önce bildirmesinini umarak eve dönmeyi geciktirdiği üç günü öğreniyoruz bu kitapta. Tabi yine konu yok. Kişiler var, bitip tükenmez tanımlamalarıyla tanıdığı ya da bir kez karşılaştığı kişilerr üzerinden Holden’in (aslında Salinger’in kendi ergenlik çağını)tanımaya/tanıtmaya çalıştığını görüyoruz. Anlatım muhteşem. Tarzım olmasa bile hiç ama hiç fark etmez. Güzel güzeldir.

Bu kitapta beni çok üzen bir bölüm oldu Salinger adına. Galiba dünyasında birlikte olmaktan konuşmaktan en mutlu olduğu en sevdiği kişi 10 yaşındaki kızkardeşi Phoebe. Demoralize oluşunun doruklarında Holden’e şu soruyu soruyor: Peki sen ne olmak isterdin. Çeşitli meslekler, babaları gibi avukatlık filan hepsinin bi kusuru var. Sonuçta Holden olmak istediği şeyi şöyle ifade ediyor on yaşındaki kıza ve o da anlıyor.

Bu cevap beni ağlattı.Olur bana bazen ilk defa değildi, çok masumcaydı, ağlamadıysam da daha beter oldum.

*

Ben Senin Zencin Değilim – I Am Not Your Negro

Samuel L. Jackson’ın seslendirdiği film 2017 Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı olmuştu. Yazar James Baldwin, bitmemiş romanı “Remember This House” ile modern Amerika’daki ırk hikayesini anlatıyor.
Bilmiyorum sonuna kadar izlemeye yüreğiniz kaldırır mı? Önce 400 yıldır çektikleri köleliği,acımasızlığı.eşitsizliği sonra da bunun zaten sebebinin beyazların atalarıydı (şu an bunu unutmuş olabilirler)
Şu an tüm uyuşturucu ticaretinin zenciler tarafından yapıldığı söyleniyor. Belki de uygun bulunan en pis iştir bu, bilemiyorum. Duygusal konuşuyorum çünkü bir yandan filmi izliyorum. Zenci haklarını savunmak için büyük çaba göstermiş 3 lider de 40 yaşını göremeden öldürülmüş.
Aynı durum Kızılderililerin de başına gelmedi mi? (hani kafa derisi yüzdükleri için hepsinin öldürülmesi gereken) çok az sayıdakalan kızılderiliçocukların isimleri değiştirilip hristiyan okullarında okuttular, yani asimile ettiler.
Bütün ülkeler Amerikayı kendilerinin keşfettiğine dair deliller sunarken onlar da şöyle demiş:
 
“We the Indians discovered America (Amerika’yı biz Kızılderililer keşfettik)”.
Adamlar haklı. Bu ‘insanlar‘ en az 20 bin yıldır o kıtada yaşıyor ve biz eski dünyalılar utanmadan sıkılmadan hangimiz keşfettik kavgası yapıyoruz. ‘İlk kez Kristof Kolomb keşfetti’ demek ne kadar ilkokul düzeyi bir bilgiyse, ‘hayır ilk biz keşfettik’ diye kavga etmek de o kadar ilkokul yaş grubuna ait bir iş.
 
Geçenlerde NPR radyosunda, Lakota kabilesinden reis Bill Means’a ‘Kristof Kolomb ve ‘keşif‘ olayını sorduklarında şu çarpıcı yanıtı verecekti:
 
‘’Kristof Kolomb’u biz keşfettik. Kaybolmuş halde, paçavra kıyafetler içinde, aç, bitkin, hasta halde sahilimizde bulduk. Aldık, tedavi ettik, yedirdik içirdik. Gerisini biliyorsunuz…’’
*
The Violin Teacher
Keman Öğretmeni, güzel film. Bugün şansıma afro amerikalıların zor yaşamları ve kurtarıcılarını izlemek düştü. Bütün üzücü yanların yanı sıra çok güzel keman solo ve orkestra sunumları da var filmin sonunda, bu insanın içini ısıtıyor. Zaten güzelliğin saçtığı parlaklık kime iyi gelmez ki!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir