Hayli ara verdikten sonra…

Sanal alemdeki evimi (rüya dilinde kişiliğim) bu kadar ihmal ettiğim için hafif bir suçluluk duyuyorum. Neyse her insanın her zaman olduğu gibi benim de gayet makul(!) mazeretlerim vardı.

Bugün biraz Murakami’den bahsetmek istiyorum. Az önce okuduğum ikinci kitabın ortasında durdum ve yine hayretle karmakarışık duygularla düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Bu kitaba başlamam hayli zor olmuştu! Neden acaba diye sorunca, bana hemen cevap verdi fakat şimdi bunu nasıl tarif edeyim de kelimelere dökeyim? Kısaca diyor ki; alışık olduğun düşünme tarzı, yaşam tarzı(batı orjini) ve özellikle ilişkiler, her şeyle herşeyin ilişkisi üzerine, tepetaklak bir anlatıma hazır hissetmedin kendini!

Evet evet tam da bu işte. Oysa Murakamiyle tanıştığım ilk okuduğum Sahilde Kafka romanına hevesle bodoslama girişmiştim. Ne de olsa beşbin kitap okumuş birinin sıradanlaşan motivasyonu ile hoşluğa ve yeni bir maceraya açılan beşbinküsürüncü güzel bi şeydi. Başka ne olabilirdi ki! İşte kazın ayağı öyle değildi bu kez. Bir kere Japon kültürüne, sosyal hayatına ilişkilerine dair fena halde cahil olduğum anlaşıldı ama bundan da öte yazarın tek kelimeyle acaipliği, entellektüel zekası şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürdü beni.

Sonuçta ikinci kitap masamda, okunacaklar sırasında sürekli ikinciye düşürüldü, öne tanıdığım bildiğim beni allak bullak etmeyen polisiyeler, uzay hatıraları vs geçip durdu. Ertelemenin de bir sonu var tabi nihayet dün başladım ikinci kitaba; Yaban Koyununun İzinde yürümeye başladık, Yazar, hafif kroşelerle bekletilmenin hıncını aldı tabi. Dur bakalım daha neler olacak?

-Devam eder herhalde-

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir