İyi kandır ki gerçek olsun

Sen tohum ektiğin için ağaç çıkıyor değil, bir ağaç varsa milyonlarca da tohum vardır.Neden sonucu takip ediyorsa, sonuç da nedeni takip eder. Zincir böyle işler.O zaman bu bir çembere dönüşür- istediğin yerden başla; ister nedeni yarat, ister sonucu. Ve sana söylüyorum, sonucu yaratmak daha kolay çünkü sonuç tamamen sana bağlı; neden o kadar sana bağlı olmayabilir. Yalnızca belli bir arkadaşımın yanında mutlu olabiliyorum dersem, o zaman mutluluğumu; bu arkadaşa, onun orada olup olmamasına bağlamış olurum. Eğer belli bir zenginliğe ulaşmadan mutlu olamam dersem, mutluluğum o zaman, dünyaya, ekonomik duruma ve diğer her şeye bağlı olur. Bu istediğim gerçekleşmeyebilir. O zaman da ben mutlu olamam.

Neden benim ötemdedir. Sonuç ise içimde. Neden etrafımda, durumlarda, dışımdadır. Sonuç ise benim ta kendimdedir. Sonucu yaratabilirsem, neden de onu takip edecektir. Mutluluğu yani sonucu seç ve bak bakalım ne oluyor..Tüm hayatın bir anda değişecek ve etrafında mucizelerin gerçekleştiğini göreceksin çünkü, sonucu yaratmış olacaksın ve nedenlerde onu takip edecek..

Sorun ne?niye seçemiyorsun? Neden bu yasa üzerinde çalışamıyorsun? Çünkü zihnin, bilimsel düşünce tarafından eğitilmiş zihin, tümüyle diyorki; mutlu değilken mutlu olmaya çalışırsan, bu göstermelik olacaktır. Mutlu değilken mutlu olmaya çalışırsan bu sadece rol yapmak olacaktır, gerçek değil.Bilimsel düşünce bunu söyler, gerçek olmayacak sadece rol yapıyor olacaksın. Ama biliyorsun ki; hayat enerjisinin kendi işleyiş biçimi var. Kendini tamamen vererek rol yapabilirsen, bu gerçeğe dönüşecektir. Bunun tek püf noktası; oyuncunun orada olmamasıdır. Role kendini tamamen kaptırırsan, gerçekle arasında hiçbir fark kalmaz. Yarım yamalak rol yaparsan, işte o zaman göstermelik olur.

Dans edeceksen, şarklı söyleyeceksen, mutlu olacaksan tüm kalbinle ol..kendini hiç tutma, rolün içine dal, rol yapma eyleminin kendisine dönüş, oyuncuyu oyunun içinde erit ve bak bakalım neler oluyor. O gerçeğe dönüşecek; onun kendiliğinden gelmekte olduğunu anlayacaksın, o anda anlayacaksın ki; aslında kendi başına oluyor. Ama kendini tamamen vermediğin takdirde bu gerçekleşmez.

Sonucu yarat, tamamen onun içine gir ve gör ve izle..

Osho; Benim Yolum, 49-51

Not: Oyun/Kandırış kuramına bir teyid de Osho’dan gelmiş 🙂 Bakınız : https://sibelatasoy.com/?p=187

İkna yani inandırılma yani KANDIRMA!

Gerçek bir öğretmen bizi kandırabilendir. İkna ila kandırmanın aynı şey olmadığını iddia edecekler olacaktır-daha önce oldu- Kandırma kelimesi bize  çok kötü bişeymiş gibi öğretilen çıkar sağlama ile ilişkili görülmektedir. Oysa ikna bildiğimiz anlamda zihinden zihine bilgi aktarımı ile yapılan bir öğretme değildir. Şüphesiz bir aydırma işlemidir.

Yaşamımızın hemen her anında yaptığımız budur ve aslında nefret ettiğimiz şey kendimizi ortaya koyduğumuz ve kandırığa dayanan mevcudiyetimizdir. Gerçek denen şeyin tam olarak kandırılmayla oluştuğunu, rollerin kusursuz icrası olduğunu biliyoruz.

Rolümüzü iyi oynayamadığımızda karşıdaki “kendini kandırma!” diye bizi uyarır. Aslında söylediği şudur farkında olmadan: “kendini tam kandıramamışsın bu sebeple beni ikna edemiyorsun”.  Bazıları “kandırma kelimesinden iğreniyorlar, sanki onu yok ettiklerinde mutlak bir gerçekle karşılaşabileceklermiş gibi!

“Mutlak gerçek”, oldukça uzun süren harika bir tam kandırıştı, geçti gitti. Artık bu kadar rahat değiliz.

Kendimizden nefret ediyoruz, bizim bilinen son uygarlığımız maalesef bu temele dayanıyor!  İnsan sürekli nefret ettiği bişeyleri tekrar ediyorsa kendini sevemez herhalde! Ya her nefeste kandırmaktan vazgeçmeli ya da nefret edilecek bişey yapamazmış kabulunden! Her ikisi de bize huzur buldurur, aynı kapıya çıkarlar. Evet öğretmen ikna eder ve hem de bu bir kandırıştır; çünkü öğretmenin bu ikna işleminde menfaati var! Bu bir bayrak yarışıdır, yerine bayrağı taşıyacak birini bulamazsan ölemezsin ya da dinlenemezsin 🙂 Bu elini yakan bişeydir, en kısa zamanda onu başka bi ele tutuşturmalısın, yoksa kül olacaksın! Eh işte öğretmenin menfaati de buradadır. Basit ve bilinen kural: Ver kurtul! Ve lakin bu yanan eli kim alacak? Kim o yarışa çıkabilmişti, kaç kişi ve bunlardan kaçı yeterince hızlı ve dayanıklıydı?

Bir Kadını Öldürmek kitabında yazdığım gibi:

Anlam, nehri geçerken üzerine bastığınız her bir taş gibidir.

O yalnızca üstüne basmak içindir, yapışıp kalmak için değil.

Basın ve sekin!…

Bütün bunlar boşluğa basamak dizmekten başka bişey değil.

İkinci not:  Şimdi de “boşluk” kelimesinden iğrenecekler var biliyorum ve çok normal. Biz varlığız, varlığımızı yokluğumuzla kazanıyoruz. Tabidir ki Boşluğa karşı doluluğumuzu müdafa etmek gelecek içimizden 🙂

Editör

View Comments

  • Tekniğini mi içeriğini mi beğenmedin?
    Osho kendisi bişey yazmazmış zaten, onun müridleri konuşmalarından kaleme alıyorlarmış.

  • Sibel,

    ikisi de benim hosuma gitmedi. Krisnamurtiyi taniyanlar ne söylemek istedigimi anlarlar. Krisnamurtinin sözleri daha oturakli ve yerinde. Yukardaki yazarin kafasi karisik gibime geldi.

  • Bence oshonun kafası hiç karışık değilmiş. Anlatılmak istenen o kadar yalın ve sade bir şekilde bize gülümsüyor ki...
    Önce olmakla başlamak :)))

  • Şimdi ehl-i keyf bir adam düşünün..arkadaşlarını(müridlerini)-bu esnada kendini de- avutmak için bi dünya,kendisini olduğu gibi olması gerekliliğini savunan(Tantra dan bahsediyorum)ve bir çok mistik gelenekte var olan bir düşünceyi;insanın ölmeden evvel ölmeli(Bir nevi inisiye olmasından dem vuruyorum) düşüncesini yadsıyıp,tam tersi bir uygulamanın yaşama geçmesi gerekliliğini savunmaya çabalamış sahte,yalancı ve uyuşturucu bağımlısı(hadi,uyuşturucuyu mistik aleme dönük katalizör görevi görsün diye içse,yine böyle bir eleştiride bulunma gereksinimi duymazdım..) bir adamdı..onun Bilge olduğu konularının gündeme bir şekilde gelmesinin beni rahatsız edici yönü: Zihnindeki tek düşüncenin ‘Egoistlik’ olması ve çeşitli hileler ile(aslında Hiyle omalıydı; sami dillerinden,özellikle Arapçada kullanılan hali..mesela Hiylekâr..bir de Hayâlkar vardır mesela..aradaki tek fark;Arapçada bulunan iki H harfinden birinin noktalı olma beisi..bu apayrı bir mevzǔ tabii ki..) saf gönülleri gereksiz şeylerle oyalama ve sefilce sömürme ‘alçaklığı’..
    Aslında pek önemi yok ama bu adamın,Valium adlı bir trankilazan (yatıştırıcıyı)yüksek dozda kullanıp öldüğünü biliyor muydunuz..Bazen kestirme yollar varmış demek ki,Nirvanaya ulaşabilmek için..:)
    Bilirsiniz,Castaneda’nın ilk kitabını okuyup ta,çeşitli bitkisel druglar kullanarak Nagual’e giden kestirme yolu bulduğunu sanır kimileri..:))Ah!ah!..:)
    Ama bu herif ne yazık ki yukarda söylediğim tipte bir âdem evladı da değil!!Tamamen Haz’larının kölesi olarak öldü,merhum..Tanrı günahlarını affetsin..sanırım hapis de yatmış ve sürülmüştü ABD den..
    Neyse,sözü kısa kesmektir vesselam..uzun oldu ama..:)
    Selamlar..

  • Siz Osho'yu iyi takip etmişsiniz herhalde, ben onun hakkında pek bi şey bilmiyorum, gerçi "zevk" konusuna karşı değilim, hatta olan biten herşeyin zevkle ilgili olduğunu sanıyorum. Osho'dan bazı forumlarda alıntılar görürüm zaman zaman, çoğu söylediğine de katılırım fakat hep bi eksiklik hissetmişimdir belki o sebeple hiç bi kitabını satın almadım. Hissettiğim eksikliği nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum ama yüreği kıpırdatmaz, bi heyecan eksikliği var belki.

  • hepiniz sacmaliyorsunuz. biz aydinlanmadik o yuzden daha ust bir boyuttan konusan, olaylarin ve hayatin ozunu gormus benligini oldurmus (yasarken olmus) birisini kendi sinirli "algimiz ve aklimizla" degerlendirip, ayni kendimiz gibi bilip kucuk gormek (uyusturucu vb. suclamak)cok aptalca ve cahilce.. Osho da heyecan eksikligi falan yok, Osho saydam bir duvar tamamen bombos bir insan ve kendisinden boslugun sesi yankılanır. ayni tarih boyunca benliksiz yasamis olan ve dunyaya guzellikler katan bir cok varlik gibi (budha - Isa - Muhammed PBOT) Ama bunu anlayanlar anlar. Anlamayanda ben "Salak gerizekali, algisi kapali, dusuncesiz biriyim " diyemicegi icin Yuksekte olan degeri alcaltmaya kenisiyle ayni seviyeye getirmeye ugrasir. (Bkz. asagidaki ve yukaridaki super zekali ve algili arkadaslar.) Osho da mantık aramak sacmalık, cunku mantik insan aklinin bir kurgusu, hayatta yada boslukda mantik yoktur.. Osho nun soyledigi hersey birbirini inkar eder goturur Ve elde hicbir sey kalmaz, sadece bir bosluk kalır ve o bosluk OSHO nun sozlerının geldigi yerdir... Oshoyu okurken sunu unutmayın (yeni baslayacaklara aslında hic baslamayi tavsiye etmem) o sozler sessizlikten gelir ve soylendigi anda kendini inkar eder ve soyedigi hersey kelimelerin "orospu" olup istedigin sekilde kullanabilecegini gostermek yani bir anlamlari olmadigini gostermek icin soylenmistir.Esas olan sessiliktir. Osho nun sozleri cok derin anlamlar icerir ve ayni zamanda hic bir anlamlari yoktur, her soyledigini muhakkak tersini soylemistir ama biz bunu okuruz ve kendi yasam tarzimiza anlayisimiza yetisme tarzimiza gore anlamlar cikartiriz. Osho da ne gorursen gor kendini gorursun. ve sonra da cahilce yorumlarda bulunursun, tespitler yapip rasyonalize etmeye calisirsin.... Burda sunu demis surda bunu demis.. Ama OSHO hicbir sey anlatmaz aslinda... sadece kucuklugunden beri senden benden farklı olarak Sessizlikte cok farkli bir anlam bulmustur. Ben su anda mesela bu yaziyi yaziyorum ama OSHO bu yaslarda sessizligi deneyimliyordu. Anlatmasi biraz zor 5 sene 7 sene kimseyle konusmayip sessizligi deneyimlersen, kimsenin gitmedigi yollardan gidersen Varolusun sana bambaska kapilar acacagi kesin (sen bunun uyusturucu kullanmaktan kaynaklandigini dusunebilirsin Cunku senin algin bu kadar. Sen herkesi senin gibi kolay yolu secen sahtekarlar olarak gorursun bu gayet normal.)
    Simdilik Budur..

    Bilg. Saygilarimla

  • Bana kalırsa sen de Osho fanatiklerinden biri olmalısın..ama bu adamın kitaplarından(şayet okuduysan)hiç bir şey anlamadığın yukarıdaki yazılarından belli olmakta..
    Öyle 5-7 sene tek başına insanlardan uzaklarda sessizliği deneyimlemekle olmuyor bu işler..ama sen bunu sanki kendi deneyiminin bir parçası gibi bizlere aktarmaktasın!?.
    Osho neydiyse ne?Peki sen nesin!
    İşte bu suale daha cevap veremezken,'Hepiniz Saçmalamışsınız..'gibi sözlerle ve saçma sapan varsayımlarla karşımıza dikilip öttürmelerde bulunuyorsun!.İşe öncelikle birey olabilmekle başlamalısın..
    Ayrıca,"Sen herkesi senin gibi kolay yolu secen sahtekarlar olarak gorursun bu gayet normal." diye de eklemişsin..Fazla psikoloji kitabı okumuşsun muhtemelen..fakat aynada kendini göremediğinden(Yadsıma ve yansıtma mekanizmalarını kullanarak)çevreye dehşet salmanı normal karşılıyorum..Öncelikle işe kendinden başlamalısın dostum!.aynadaki hayali suretin aksetmeye-onu görmeye-başladığında ise daha sonraki safhaya;kendini tanımaya,kim olduğun hakkında yine kendine sualler babına geçebilirsin.
    Ama her şeyden önce aynada kendi kimliğini görmesini bil..

  • İlker, konuya yorumu aşan kişisel tarzınızdan ötürü mesajınız yayımdan kaldırılmıştır, lütfen bu konuya özen gösteriniz.

Recent Posts

fibromiyalji dünyada ne zaman başladı?

Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…

2 ay ago

Urban Shaman – şehir şamanı ders notları 1

4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman  araştırmacısı, kendisi bir şaman…

2 ay ago

Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…

1 yıl ago

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…

1 yıl ago

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…

1 yıl ago

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…

1 yıl ago