İnterstellar ile daha derin incelemeler yapacağız tabi çünkü bunu bizzat üç saatlik sessiz sakinliği ile talep ediyor. İçinde iyi-kötü’nün olmadığı, tek bir savaşın yapılmadığı, uzaylıların(!) olmadığı üç saatlik bir barış filmi bu! Bence sadece bu özelliği ile tarihte daima hatırlanacak ve bir öncü niteliği kazanacak.
İçinde iyi kötü olmayan, savaşılmayan film gişe yapmaz, para kazanmaz diyenler var. Bu arzuları tatmin olmuş dahi yönetmenler artık her şeyi yapmakta özgür olurlar diyorum ben de nacizane.
Filmdeki vurgu; kendi kendimizin öğretmeni oluşumuza yapılmıştı, üç boyutlu gerçekliğin diğer boyutlarca desteklenmesi üstelik destekleyenin de üç boyutun ta kendisi olduğuna yapılmış. Zaman rölativitesi ile graviti anomalilerini ilişkilendirerek, BEN algısını enine boyuna genişleterek, kendilik kavramını baz almak yoluyla izah etmiş. Yani aslında temel olan kendini sevmek ve gözetmektir, böylece herşeyi boyutlararası etkilemektesin ve kucaklamaktasın diyordu bence.

Filmde ilk etapta gözüme çarpan Vasalisa efekti oldu. Sevilen ANNE ölmüştü! Baba üzerine yığılan tozlara (medeniyet diye sunulan korku jenerasyonu) gömülmüştü. İşte burada tarih boyunca mitlerde yer alan kız çocuk baba ilişkisinin tozlardan yeniden dirilmesi mükemmel bir yeni fizik terminolojisiyle anlatılmakta. Oğulun ise muhafazakarlığa nasıl sarıldığını gördük filmde, tıpkı şu an dünyanın tamamında yaşamakta olduğumuz gibi 🙂

Bence önce Vasalisa’yı bi hatırlayalım: tıklayınız

Dünya eski sevilen şimdi korkulan Baba Yaga’yı kucaklayabilecek cesaret, sabır ve bilgeliğe sahip olabilecek midir? Bunu yapsa bile onu YENİYE tercüme edebilecek midir? Yaşamakta olduğumuz meydan okuma budur.

Baba Yaga’nın şu sözünü “ama unutma, çok fazla bilgi, ,insanı çok çabuk yaşlandırabilir” Nolan’ın filminde bulabiliyor musunuz?

Çok teşekkür ederim, bu günleri görebildiğim için kendime ve tüm emeği geçenlere.

*

Bu gece rüyama giren kuzgun siyahı jaguar’a sesleniyorum: “özür dilerim, lütfen beni bağışla, teşekkür ederim, seni seviyorum.”

Rüyadaki iri kediyi bi araştırdım ismini doğru mu bilmişim diye doğruymuş, daha google görsellerde ilk sırada çıktı zatıalileri 🙂

 

Bu arada Nolan biraderler Asimov’un Vakıf serisini ellerine almışlar, haberi olmayanlara müjde vereyim. Zaten İnterstellar’da bile Asimov’un hafifliği rahatça hissediliyordu.

Sibel

Recent Posts

fibromiyalji dünyada ne zaman başladı?

Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…

2 ay ago

Urban Shaman – şehir şamanı ders notları 1

4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman  araştırmacısı, kendisi bir şaman…

2 ay ago

Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…

1 yıl ago

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…

1 yıl ago

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…

1 yıl ago

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…

1 yıl ago