İlham verici sorular :)

Geçen gün rüya gurubumdaki katılımcılardan çok değerli bir arkadaşım, beni üzerinde düşünmeye zorunlu bırakan bir soru ile karşıma çıktı.
Dedi ki: “Sibel sen neden bu eğitimleri, toplantıları ücretsiz yapıyorsun? Çok kıymetli şeyler paylaşıyorsun, bunu hissedebiliyoruz ve üstelik buna benzer çalışmalar yapan başka öğretmenleri de görüyoruz hatta o çalışmalara da katılıyoruz fakat onlar emekleri için gerçekten ciddi ücretler alıyorlar. Sen bu işten gerçekten iyi para kazanabilirsin ama neden yapmıyorsun merak ettim?”

İlk anda hemen savunmaya geçer gibi oldum ve paraya karşı olmadığımı öncelikle böyle bir sonuç çıkarılmamasını rica ettim. Sonra bir öğretmen olmadığımı ekledim. Buna itirazlar geldi tabi, eğer öğretmen değilsem neden bu işi yapıyordum ki, bu durumda kendimi bedel istemeyen, insanüstü bir konumda mı görüyordum, bu bir kendini beğenmişlik miydi?

Kendimi yokladım, böyle de görülebilirdi tabi, bir edimin bir ya da iki açıklaması yok ki, edimlerimiz farklı birçok motivasyonun bileşimidir ne de olsa. Sonra gece kafama takıldı ve yine düşündüm bu konuyu, insan yaptığı işi bir bedelle satmak ister, bu bir değiş tokuş işlemidir ve son derece tabidir. O halde ben yaptığım işi bir “iş” olarak mı görmüyorum, yani ortaya bir değer çıkarıyor olduğumu hissetmiyor muyum?

Bu soru aklımı başıma getirdi ve epeyce güldürdü. Ortaya çıkan sonuçlar o gece itibariyle şöyleydi (iki günde bazı şeyler değişmiş olabilir, çünkü çok akışkan bişey üzerindeyim):
1. Bir kere ben öğretmen değilim filozofum. Bu sebeple paylaştığım şeyleri kıymetli bulmakla birlikte hemen oracıkta o anda söylediklerimin tersini de ispat edebileceğim için, sunduğum “değeri” sıfırlayabileceğimi bilen (kanıtlayan) biriyim. Bu durumda nötr bişey için para istemeye cesaret edemiyorum.
2. Kendini insanüstü görme kibrine kaptırmamanın yolunu ise eski zaman şamanlarının yolunu benimseyerek sağlıyor olabileceğimi anladım; çünkü baktım ki çok rahat hediye kabul edebiliyorum. İçimden gelip de bi şeye ne zaman “a bu ne güzel, harika bişey” dediğimde hemen onu çıkarıp bana veriyorlar. Ve ben bunu şaşkınlık dolu bir minnetle kabul ediyorum. Bu bazen giyilmekten eskimiş bir mont, bazen yarısı kullanılmış bir bloknot oluyor, ya da böyle şeyler 🙂
3. İşin bir de görünmeyen boyutu var, görünmediği için onu yukarıdaki iki görünen maddeye bakarak çıkarsayabilirsiniz, çünkü görünenler bir sonuçtur. 🙂

Bütün bunları anlamamı sağlayan sevgili arkadaşlarıma minnettarım. (Ayrıca o bir demet kırmızı çiçek ne kadar anlamlı bir bedeldi bilsen)

3 Yorumlar

  1. Turan says:

    Kimdendi bilmiyorum ama filozofun biri ayni senin söyledigin seyleri söylemisti, yani felsefe yapan birinin karsiliginda para alip alamamasi idi. Sonunda yasamasi icin para almasi gerektigini söylemisti. Ne mutlu yasayacak paraya ihtiyaci olmayip da kendi gönülllerince hareket edenlere….

  2. says:

    Öğretmen kavramı, parasal bir takım durumlar nihayetinde gerçekleşen bir kavram olmadığı gibi parayla da varlığı ispatlanacak bir kavram olmayabilir.Öğretmek, sunmak vb. durumlarda sadece para düşünülmemelidir.Yine ilginçtir ki;siz filozof olduğunuzu belirtiyorsunuz.Sibel Hanım, filozoflar da öğreticilik anlamında ve sunma anlamında birtakım girişimlerde bulunuyorlar ise öğretmen diyebileceğimiz ve öğreticilik anlamında her daim düşünebileceğimiz hale gelebilir.Filozoflar da öğretebilir ve öğrenebilir.Kıyaslayabilir ve buna binaen fikir yürütebilir.Bence siz iyi bir filozof olduğunuz kadar çokta iyi bir ÖĞRETMENSİNİZ…

  3. says:

    Öncelikle zahmet edip fikirlerinizi aktardığınız için teşekkür ediyorum.
    “Körler sağırlar birbirini ağırlar” diye bir atasözümüz var. Tabi ki benim tarzımdan anlayan ve hoşlanan tek tük kişiler çıkıyor ve onlarla oldukça uzun zamanlar geçiriyoruz. Fakat bu zaman zarfında onlar ne öğrendi ben ne öğrettim, ya da tersi nasıl oldu bunu çok da bilemiyoruz. Birlikte yoğruluyoruz.
    Sizce böyle adı konulmamış, alınacak sonuçlar için madde madde garanti verilmemiş bir ilişkiye kaç kişi para ve zaman tahsis etmek ister?

    Bu belki çok eski zamanların öğretmenlik şeklidir, fakat bakarsınız da devran döner, kim bilebilir ki! 🙂

Turan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir