İlginç bir tez…

Türk Tarihi Tezi destekleyen “Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz”

kitabının yazarı Gene D. Matlock Eylül’de Türkiye’de 7 Eylül’de İstanbul’a gelecek olan yazar, 17 Eylül’de Bodrum’da bir konferans verecek.

Gene D. Matlock B.A. M.A. kimdir?

81 yaşında olan yazarımız Amerikan vatandaşı olup El Dorado, Kansas’ta doğdu. Bir süre University of New Mexico’da okuduktan sonra Aralık 1951′de Meksika’daki Mexico City College’dan İspanyol ve Güney Amerika İlişkileri’nden (Spanish and Latin American Affairs) B.A. derecesini aldı. Daha sonra Deniz Piyadesi olarak bir süre Kore’de bulundu. Ardından Panama ve Meksika dâhil tüm Orta Amerika’yı gezdi. New Orleans’deki Tulane Üniversitesi’nden İspanyolcadan M.A. derecesini aldıktan sonra öğretmenlik yaparak emekliliğe ayrıldı. Hayatı boyunca yaptığı araştırmalarını 1980′den beri yoğunlaştırarak Türk, Hint ve Amerikan yerlilerinin ortak özellikleri üzerinde kitaplar ve birçok makale yazdı. “What Strange Mystery Unites the Turkish Nations, India, Catholicism, and Mexico?: A Concise but Detailed History of Things Divine and Earthly” isimli kitabını yakın zamanda yazdı. Bu kitabın 3. bölüm başlığını kullanarak ve orijinaline sadık kalarak çeviren yayınevimiz, Aralık 2008′de kitabı “Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz” adıyla Türkçeye kazandırdı. Çeşitli kanıtlar ışığında Orta Asya’yı ve Türkleri uygarlığın beşiği olarak gören kitap, okurlardan büyük ilgi gördü ve şu an üçüncü baskı aşamasında. Kızılderili ataları olan yazar uzun yıllar Meksika’da bulundu ve eşi Meksikalıdır.

Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz

Yazarın bu ilginç savı aralarında 65 yıldır bulunduğu ve çok sevdiği Meksika’da Meksikalıların ve Türklerin ortak özelliklerini fark etmesiyle başlar. Daha önce yazdığı kitapları Ortadoğu, Hint ve Amerikan Kızılderili halk ve dinlerinin kökenleri üzerineydi. Bu kitapta Türk asıllı Rus yazarı Murat Adji’nin eserlerinin etkisi vardır. Türklerin nispeten yakın tarihte ortaya çıkan uygarlığı başka halklardan öğrenen göçebe ve istilacı bir halk olduğuna dair Batı akademisyenler arasında yaygın bir görüş vardır. Oysa Matlock aynı Kazım Mirşan, Haluk Tarcan, Muazzez İlmiye Çığ, Reha Oğuz Türkkan, Haluk Tanju gibi Türk yazarlarının 1930′larda yaygın olan, ancak daha sonra rağbet görmeyen Türklerin binlerce yıl önce uygarlığın kurucuları oldukları ve anayurtlarının Orta Asya olduğunu savunmaktadır. Bir Batılı araştırmacının bu sonuca varması nerdeyse olası dışı gözükmekte. Ancak Matlock’u farklı kılan bakış açısını belki bu ifadesi açıklar: “İnsanların yanlış varsayımlar üzerine oturttukları ve derin inançla bağlandıkları önyargılarını yıkıp yerlerine doğru ve anlamlı fikirler yerleştirmekten hiçbir şey beni daha fazla tatmin etmiyor.” Gerçekten de Matlock’un kitabı biz Türkler için bile sürprizlerle dolu. Kitabı okurken sanki paha biçilmez bir hazineyi taşıyan atalarımızdan kalan bir sandukayı keşfediyoruz ve dünyanın dört köşesine yayılmış tüm insanlarla bağlarımızı fark ediyoruz. Bütün bunları anlatırken Matlock az bilinen kutsal metinleri, yazmaları, araştırmaları referans veriyor.

Kitabın Arka kapak Yazısı

Tarih yeniden mi yazılacak?
Kadim Türkler tüm insanların ataları mı?
Onlar bin yaşına kadar yaşayarak, uzun yaşamın sırlarını öğrenmişler miydi?
Tüm dinler onların Tengri dininden mi türedi?
Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet ve Buda Türk müydü?
“Işık doğudan gelir” ne anlama geliyor?
Türkler gelecekte insanoğlunun kurtuluşunda nasıl bir rol üstlenebilirler?

Amerika’da doğan ve daha sonra Meksika’ya yerleşen bir yazar, eşinin ani ölümünden sonra ruhunun hep yanında olduğuna ve destek verdiğine inanarak insanlığın ve dünyanın daha iyiye gitmesi için ne yapılması gerektiği konusunda araştırmalar yapmaya başlıyor. Özellikle, Hıristiyanlığın kökenlerini araştırarak işe başlıyor ve çok ilginç bir şekilde araştırmaları onu Türklerin ayak izlerine götürüyor. İlk insanların Türklerle başlayıp daha sonra dünyaya dağıldığını ve ilk konuşulan dilin Türkçe olduğunu, bilimin, felsefe ve dinin yine Türklerden başladığını söylüyor. İnsanların güneşsel enerjiyle nasıl senkronize yaşaması gerektiğini anlatıyor. Şu an insanlığın içinde bulunduğu huzursuzluğun çözümünü ancak Orta Asya ve Türklerin getirebileceğini, daha iyi bir dünya için gerekli açılımları ancak onların yapabileceğini iddia ediyor ve şayet bu olmazsa dünyanın asla huzur bulamayacağını söylüyor. Ayrıca yazar Türklere bir gönderme yapıyor. Nasıl oluyor da doğuştan filozof ve şair olan, Türk kültürünü dünyaya yayan Erke Han’ı bilmiyorlar. Türk dünyası görkemli zaferlerini ona borçludur.

Eski uygarlıklarda kullanılan teknolojiye de değinen yazar, insanların onları kullanarak nasıl yüzlerce yıl uzun yaşabileceklerini yazıyor. Bu arada Türklerin Orta Asya ve Çin’de yaptıkları piramitleri anlatıyor. Gerçeğin Türklerden saklandığını yazıyor. İnsan bu kitabı okuduğu zaman bir Amerikalının nasıl olur da bilmediğimiz geçmişimiz hakkında bu kadar şey bildiğine hayret ediyor.

Kitabın içinde bazı bölümler: Bu Kitabın Yazılışını Çevreleyen Garip Koşullar, Dünyanın Bütün İnsanları-Biliyor muydunuz Hepiniz Türksünüz? DNA’larınız Bunu Kanıtlayabilir!, Türkler Bize Tanrımızı, Kutsal Haçımızı, İsa’nın Adını ve Kutsal Teslisi Verdi!, Kadim Hiperborlular Bin Yıl Yaşayabilmiş miydi? İnsanlığın İlk Beş Irkı Uzaydan mı Gelmişti? Kadim Türklerin ve Hinduların Havagemileri mi vardı? Nuh Sonrası Göçler, Beş Krishtaya Irkının Kralı Kimdi? İbraniler (Fenikeliler ve Yahudiler) Amerika Kızılderililerini Amerika Kıtalarına Nasıl ve Neden Getirmişti?

3 Yorumlar

  1. Ismail says:

    Türklerin Kültürel Kökeni isimli bir kitap okumuştum. Yazar bayağı araştırmış normalde alakalı olmadığı düşünülen şeyleri birbirine mantıklı bir şekilde bağlamış. Biraz absurd ama ilginç. Mesela Türklerin uzaylı (yada dünya dışı uygarlıktan inme) olduğunu veya uzaylılarla ilişkide olduklarını falan savunuyor. Tavsiye ederim en azından gülersiniz.

  2. says:

    Bu tür tezlere hakettiği ilgiyi göstermememizin sebebinin “ırkçı” damgası yeme olasılığımız olduğunu düşünüyorum. Oysa Şu anda bizler, yani türkiye çatısı altındaki bizler ancak dünyanın birçok bölgesindeki farklı isimli halklar kadar türküz:) Aradan öyle çok zaman geçti ve çamlardan öyle çok bardak oldu ki, böyle bi endişe duymamız yersiz :)Kullandığımız Türkçenin bile öztürkçeye nerdeyse alakası yok. Nerden mi biliyorum? Özbe öz Türkçe konuşan TUVA’lı Huun Huur Tu’nun konserine gittiğimizde ingilizce anlaşmak durumunda kaldık! Olaylara milliyetçilik açısından bakabilmeninartık imkanı kalmamıştır. Böyle yersiz bi korkuyu içimize salanların kendi ırkçılıksaplantıları olma ihtimalini söylesem ilerigitmiş mi olurum bilemiyorum. Ne de olsaaynalama tekniğini hepimiz artık gayet iyi biliyoruz 🙂

  3. says:

    Bu konuyu 2009 da görmüş ve 1ilginç bi tez olarak yorumsuz yayımlamışım. O günden bu güne bu tez üzerine gelişmeler yeni kitaplar ve karşı tezler oluştu mu? Bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir