Eğer herhangi bir yolla iletişim kurma ihtiyacımız varsa hala bu dünya ile işimiz bitmemiştir.

Sebep her ne olursa olsun.

Aç ya da susuz günlerce hatta havasız birkaç dakika idare edebiliyoruz. Dediklerine göre iletişim tam olarak kesildiğinde biz de tam olarak ölürmüşüz :)))

Teknoloji, bize her geçen gün  daha kolay iletişim kurmanın yollarını sunuyor; ama bazıları bunun insanları kontrol etmenin bir yolu olduğunu söylüyor. Her şey kullanım amacınıza göre anlam kazanıyor.

Birçok insan gerçekten tükenmişliğin sınırında. İş yok, gençler boş geziyor, geleceğe dair beklentileri neredeyse sıfırlanmış. Küresel ısınma her yeni gün yeni felaketlerin kapıda olabileceğini fısıldıyor.

Dünyada ve Türkiyede eşitsizlik var, savaşlar, açlık, vurduymazlık, açgözlülük kol geziyor.

Şartlar sıkıştırıyor.

İnsanların içi şişmiş vaziyette.

Aslında bu dış göstergeler, bizatihi insanların iç tıkanmışlığının, öfke ve yenilgi duygularının kabı taşıracak duruma gelmesi ile oluşuyor.

İnsanlar aşk yaşamak istiyor. Sorumlulukları, ekonomik yetersizliklerin zulmü altında bu en masum isteği bile bastırmak durumunda kalıyorlar. Sevgiyi paylaşamama, cinselliğin yozlaşması, kitleleri, onu yaşamak yerine üç beş kişinin televizyon macerasını seyretme çaresizliği içinde bırakıyor.

İnsanlara yatırım yapmak gerekiyor.

Her insana bir terapist gerekiyor. Terapistler de insan. Bu durumda ümitsiz bir vaka bu. Bu kadar çok insanın aynı anda depresyon içinde olduğunu daha önce hiç görmemiştim.

Henüz mucizelerden ümit kesmemiş olanlar da var.

Bazen 99 depreminin topraklarımızda değil içimizde olduğunu düşünüyorum.

Çok saçma bulunabilecek bi şey söyleyeceğim;

Evvelsi gün uzun uzun İstanbul’u seyrettim Google Earth’den. Köprüleri ve bağlantı yerlerini inceledim. Birinci köprünün Ortaköy ayağının bağlantı yerinde kesinlikle bi tuhaflık var! Sanki köprünün o bağlantısı açıkta duruyor. Asya kıtası, Avrupayla en azından Türkiye kanalı ile bağlanmak istemezmiş gibi!

Muhtemelen bir göz yanılması…

Son günlerde çok çok derin şeyler hissediyorum. Sebebini bilmediğim derin bir üzüntü geliyor, sonra ertesi gün yine gereksiz yere bi hafiflik ve sevinç.

Bir şey yapamamanın çaresizliği içindeyim. Kıtalar yerinden oynuyor, çatırtılarını duyuyorum. İçimde hiç korku yok. Kaybedeceğim bişey yok. Ölüme inanmıyorum. Yaşama inanmıyorum.

Bana anlamlı gelen tek şey dokunmak.

Galiba bu da iletişim anlamına geliyor. Burada bulunma sebebim de bu olabilir.

17/10/2005 ·günlükten

http://agnia.blogcu.com/iletisim-kurma-ihtiyaci/38197

-Anasının Karnından Dizisi-

Sibel

Recent Posts

fibromiyalji dünyada ne zaman başladı?

Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…

2 ay ago

Urban Shaman – şehir şamanı ders notları 1

4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman  araştırmacısı, kendisi bir şaman…

2 ay ago

Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…

1 yıl ago

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…

1 yıl ago

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…

1 yıl ago

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…

1 yıl ago