Hayranlık Denklemi

“Hayran olunan”, pasif ilkedir çünkü hayranlarını kendi seçemez.

Oysa “hayranlar” aktif ilkedir çünkü hayran olunacağı bizzat seçmişlerdir.

Reklam, bu denklemi tersine çevirmeye çalışır.

Buradaki hayranlık ilkesi, ekonomik, siyasi, fikri ya da duygusal, inançlar gibi her alanda geçerlidir.

Her tür reklam “doğal” akışın bozulması ve özgür iradenin saf dışı bırakılması girişimi olarak, insanları onların iznini almaksızın manipüle etmektir ki bu niteliği ile kabile ya da animistik düzenin “büyü” tanımına aynen uyar. Demek ki çağlar değişse de büyü şekil ve isim değiştirerek hüküm sürmeye devam eder.

Şüphesiz reklam ve reklamcılık sektörü, büyü araçları konusunda ustalaşmış mekanizmalar olmakla beraber, doğal akışın bozulması kararını veren ve yönetenler değildir. Onlar da toplumun bir çok kesimi gibi ne yaptıklarını bilmiyorlar. Öyleyse bin yıllardır bu yöntemi bilinçli olarak önce açıktan ve şimdi  artık çağdaş dünya görüntüsü altında gizliden yürüten bu bilinçli güçler hangi baş büyücülerdir?

Bunu yapmaktaki amaçları nelerdir?

sa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir