Haklı Çıkma Gayreti

Enerjini haklı çıkmak için harcama, gün gelir bol keseden harcadığın bu enerjiye ihtiyacın olur.  S.Atasoy

Doğru bildiğini söyle, geç git. Aslında hiç söylemesek iyi ama konuşmadan durmak çok zor 🙂

“Haklı çıkma” için bir kez direttiniz mi bu çabanız bileşim noktanızı bulunduğu yere daha sıkı sabitler, giderek daha daha sıkı çakılır. E olsun ne yapalım bileşim noktamız aynı yere sıkıca sabitlenmiş olur, bunun ne zararı var diye sorabiliriz. Bana göre çok yönlü bir enerji kaybına sebep oluyor, şöyle ki; “haklı çıkma” gayreti sesinizi yükseltmeniz ve sıklıkla sinirlenip gerginliğinizin artmasına sebep olarak zaten konuşarak harcadığımız enerjinin misli misli artmasına sebep oluyor.

İkincisi, bileşim noktasının sabitliğini giderek sertleştirdiği için, değişim özlemi/ihtiyacı/zamanı oluştuğunda o noktadan kopmak için gerekli enerji için deponuzun fakir kalmasına sebep oluyor. (olabilir)

Haklı çıkma” gayretini,  “kendine önem verme” olgusuyla eşleştirmek çok kolay ve fakat fazla kestirmeden gidiş gibi geliyor bana; çünkü zaten insanın yaptığı hemen her edim “kendine önem verme” sebebiyledir ve bu da “birey olma” çabasının yan etkisidir doğal olarak. Basit bir örnek vermek gerekirse, elinizde kendi gücünün farkında olmadığı için başka güçlerin hegomonyasına girmiş bir “hasta” var ve siz doktorsunuz, ona hemen bir reçete yazıyorsunuz: BO (Birey Ol) 3×1 … Güzel ve fakat her ilaç gibi bunun da sayısız yan etkisi var işte!

O halde bu kadar kestirmeden gitmeyelim ve ara duraklara uğrayıp soluklanalım. “Haklı çıkma” gayretinin ilk durağı bence kendi fikrinden emin olmama halidir. Kişi savunduğu o şeyi zaten yeni keşfetmiştir ve o noktaya kendini sabitleyebilmek için dikiş makinasını o noktadan üst üste biraz geçirmek ve sağlamlaşabilmek ihtiyacı ile “onay” beklemektedir. Onaylanmadığı takdirde henüz çok zayıf olan dikişin sökülmesinden ve tekrar geri yuvarlanmaktan delice korkmaktadır. O konuda, Emin olan, onay beklemez, haklılık tartışmasına hiç girmez.

İkinci durak ise, artık fazlasıyla sabitlenmiş o noktanın terk edilmesi için gereken fedakarlığı göstermemek adına emin olduğu halde “haklı çıkma” gayretini sürdürmektir ki, ben buna artık “hazırdan yeme” diyorum. İlk durakta “kural” oluşturmaya çalışmıştık ve şimdi bunu yıkabilmemiz gerekiyor; ama nasıl? Bir yandan haklı çıkmaya çalışarak onca enerji harcarken bu büyük fedakarlığı (bunların her biri bir ölümdür bence) yapabilecek enerjiyi nasıl bulabileceğiz?

Herkesin kendine has çözümleri vardır herhalde diyorum, paylaşırsanız sevinirim 🙂

16 Yorumlar

  1. orlando says:

    benim çözümüm -biraz kaçak güreşmek gibi olsada-, mümkün olduğunca az konuşmak..fikir alışverişi, sohbet, paylaşım vs içerikli konuşmaların hemen büyük ölçüde, bi şekilde, “benim söylediğim daha doğru” çizgisine kolaylıkla geldiğini görüyorum .susup dışardan izlediğinizde herşey ayan beyan ortada..ve biliyorsunuz ki, siz de bi şekilde ağzınızı açıp katılsanız bu diyaloglara, içinizde olan ve o başedemediğiniz “doğru bu” önermesiyle benzer bir girdabın içinde dönüp duracaksınız..bu tavrın nasıl bir enerji öğütme makinesi olduğunu biraz dikkat ederseniz hemen anlayabilirsiniz..ve haklı çıkma konuşmalarıyla da sınırlı kalmaz bu..konuşmalar bittikten sonrada, siz hala içiniz de devam edersiniz bu diyaloglara ve enerji kaybınız devasa boyutlara çıkar..ya yukarda yazıldığı gibi; “söyle geç” tavrını benimseyceksiniz..- ki bu teorisel olarak doğruluğuna inandığımız ama uygulamada büyük ölçüde çuvalladığımız bir yöntem olduğundan ve bunu yaptığımı “sandığım” anlarda dahi aslında yapamadığımı gördüğümden, ben ikinci yöntem dediğim “az konuşmayı” tercih eder oldum..eğer amaç enerjinin tasarruflu kullanımıysa, sonuca giden tüm yollar mübahtır diyorum:)

  2. says:

    Çok stratejik bi durum bu, güzel açıklamışsın. Daha bugün hiç ummadığım şekilde buna benzer bir örnek yaşadım. Hemen geri adım atıp doğrudur herhalde ben ne hissetiğimi bile bilemiyorum deyiverdim. Ve birden karnım acıktı (!)yiyecek bişeyler arandık filan konu boşluğa düştü. Dediğin gibi belki zihinde bile hala devam eder, en azından daha az enerji harcatır 🙂

  3. Turan says:

    “Hakli cikma” hissini yenmek özgürlüge kavusmak anlamina gelir. Olaylara hem katilarak hem de olaylarin disinda kalarak hakli cikma güdüsünün üstesinden gelinir diye düsünüyorum. Olaylara katilmak illa da kendi fikrinin dogru oldugunu göstermek anlamina gelmemeli. Karsi kisinin noksanlarini da gösterme anlamina gelebilir, Sokrat tavri gibi….

    1. says:

      Karşıdaki kişinin noksanını göstermek mümkün olabilseydi, zaten mücadele baştan başlamazdı derim ben 🙂

  4. Turan says:

    Ben tartismalarda kendi sinirimi buluyorum. Tartismalar bu anlamda cok iyidir. Insan sinirini bulmasi icin diger insanlarin görüslerine ihtiyaci var. Insan bu nedenle hayata katilmadan edemez, ama katilip da kendini cok önemsedigi zaman da edemez.

  5. says:

    Tamam da, ben senin tartışmalarını biliyorum, sen haklı çıkmaya gayret etmezsin ki, seninkisi fikir teatisi, hoş bi uğraşı 🙂

  6. Ismail says:

    Evrensel ve herkes tarafından kabul gören bir gerçeklik olmadığına göre haklı çıkmak diye birşey de olamaz herhalde. Bu haklılık göreceli bir kavram bence. Haklıyım değil mi? hehhe

    1. says:

      Eh işte haklı çıkmak diye bişey yoksa bunun için gayret gösterip helak olmayalım diyorum, haklı mıyım? :)))

  7. oe says:

    Haksızsınız hepinis 🙂

    Bence haklılık tartışmasına girememenin en güzel yolu şu. Kendi kendinizle tartışın. Ama ciddi şekilde. Önce düşündüklerinizi sıralayın. Sonra ‘gerçekten karşı tarafa’ geçin ve ezin o söylediklerinizi yeni düşüncelerle. Sonra gene bu tarafa geçin o yeni düşünceleri de boşa çıkartın. Konu ne olursa olsun hiçbir zaman kendinizle yenişemediğinizi görene kadar (sağ el daha güçlü olsa bile, bir eliniz diğerini yenemez, isterseniz deneyin) bunu sürdürürseniz, dışarıda tartışacak birşey kalmaz. Fikir cimnastiği ve boş vakit öldürme uğraşısı (ya da yeni fikir üretme, yeni fikirle tanışma uğraşısı) olup çıkar tartmak/tartışmak…

    Haksıs mıyım? (Bu da çok güzelmiş be, bu başlıktaki her yazının sonunu böyle bitirmek istiyor insan 🙂

    Bu arada yeni alan ismin hayırlı olsun Sibel. Ben yeni gördüm.

    1. says:

      Teşekkürler ve hoşgeldin oe. Tarif ettiğin usul çok kullanışlı, her daim uyguladığım bişeydir; fakat sen söyleyinceye kadar böyle tarrif etmek aklıma gelmemişti 🙂
      (Arada konuşmalarda şöyle ifadem olmuştu bi kaç kez:”ben 360 derece hareket ediyorum” diye, öyle kendinden gelen bi ifadeydi ve sanırım senin usulün artistçe söylenişi olabilir bu)

  8. Ismail says:

    Bence çok haklısın, :))

  9. Turan says:

    Hakli cikma kaygisi aslinda “ben de varim, beni de görün” gayretidir. Kendini bilen ve kendini görenler icin hakli veya haksiz olmuslar bir sey ifade etmez, cünkü onlar hic kimseye bir sey kanitlamak zorunda degildirler…

  10. says:

    Çok haklısın Turan 🙂

  11. nil says:

    bugün paylaşılan bir bilgiydi bu”İçimdeki yaşamın sesi senin içindeki yaşamın kulağına ulaşamaz, yine de kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım” demiş Halil Cibran.Sohbet ederken hatırlandığında bu bilgi, zihinden zihine kalpten kalbe dokunabilir o zaman s’özler, haklı çıkmakta hiç umurda olmaz o zaman:)

    1. says:

      Ah evet az önce gördüm paylaşımını, muhteşem , estetik narin derin bir dokunduruş Cibranın ki 🙂
      Ve fakat psikologların dediğine göre maksimum 13 dk tutabiliyoruz bi şeyi odağımızda. Çok çok tekrarlamalıyız ki, iz bıraksın ve hiç unutmayalım bir daha.

  12. SUZAN says:

    Haklı olduğunu kanıtlamaya çalışmak bence baştan kaybetmektir.
    etrafınızda öyle insanlar olmalı ve seçnelisinizki haklılığınızı ispatlamak zorunda kalmayasınız.
    zaten insan güveniyorsa;haklılık peşinde de koşmaz.
    bence haklılıktan çok güven duymak çok önemli.
    güven bir kere sarsıldımı haklı olup-olmamanız sadece bir oyundan ibaret olur.

Ismail için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir