Haftanın masalı –İKİZLER

Haftanın Masalı Dizisi 

22.02.10- Pazartesi –İKİZLER

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, ben nenemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Anadolu’nun ücra bir kasabasında talihsiz bir genç kadın yaşarmış.

Bu güzelce genç kadının talihi aslında taaa önceden kararmaya başlamış, daha kendisi dokuz yaşındayken babası silahlı bir çatışmanın ortasında kalıp ölmüş. Ne öldüren belli olmuş ne de ceza alan olmuş, öylece kim vurduya gitmiş dağ gibi adam. Rahmetlinin karısı alelacele yetmişine merdiven dayamış bir imamla evlendirilip başka bir kasabaya gönderilmiş. Üç çocuğunun ikisi yine başka bir şehirde bir camiye hafızlık kursuna gönderilmiş, en küçüğü olan kız ise amcasının yanına verilmiş. Orada beş sene kadar sığıntı hayatı yaşadıktan sonra da ilk isteyen damat adayına -bir dükkânın beş yıllık kirasız kullanım hakkı karşılığında-verilmiş. Gelinden yirmi yaş büyük olsa da kendi halinde iyice bir adammış damat.

Ondört yaşında gelin olan Hamide, onbeşinde ikiz kızlar doğurmuş. Kızlar tek yumurta ikizi değilmiş, biri esmer, diğeri sarışınmış. Daha kendisi çocuk olan anne ise aynı anda gelen bu bebeklere hakkıyla bakabilmek için kendini paralıyormuş. Kocası bir inşaatta duvar ustalığı yaptığından daha evlendiklerinin birinci haftasında uzak bir beldeye taşınmışlar. Çevresinde kendine yardım edebilecek bir büyüğü hatta bir tanıdığı bile yokmuş Hamide gelinin.

Bebekler dötbuçuk aylık olduğunda bir felaket daha gelmiş başına. Bu kez kocası inşattan düşüp ölmüş. Haber geldiğinde bebeklerin bezini yıkamakta olan Hamide bayılıp, boylu boyunca tuvaletin taş zeminine düşmüş, kalmış. İki gece boyunca gözleri şişip kapanana kadar ağlamış genç anne. Tabi bebekler de ona eşlik etmişler. Sonunda tek çaresinin bebekleri kasabanın hemen kenarındaki bir uçurumdan atmak olduğuna karar vermiş Hamide. Hayatları boyunca çile çekmelerindense böylesi daha iyi görünmüş gözüne. Sabahın kör vaktinde kalkıp, hazırlanmış. Çocukların birini sırtına diğerini göğsüne bağlayıp yola düşmüş. Artık ağlamıyormuş bile, göğsüne sarılı esmer kızı mışıl mışıl uyumuş yol boyunca. Sırtındaki ise hiç susmamacasına ağlamış sanki kaderini anlamış gibi. Uçurumun olduğu tepeye geldiğinde güneş doğuyormuş. Kararlı adımlarla küçük koruluğu geçmiş baştanbaşa. Bebekleri çözmüş bedeninden. Göğüsleri sütten öyle doluymuş ki, patlayacakmış gibi acı veriyormuş. Böylece bebekleri son kez doyurmaya karar vermiş genç anne. Önce esmer olanı almış kucağına, sol memesini minik pembe dudaklara teslim etmiş. Bir yandan emzirirken bir yandan küçük adımlarla geziniyor ve bildiği tek ninniyi okuyormuş hüzünlü bir sesle. Bebek emmeyi bırakıp mutlu bir uykuya daldıktan sonra bile devam etmiş şarkısına. Sonunda ayakları onu uçurumun kenarına kadar getirmiş ve Hamide kollarında mutlu bir şekilde uyuyan esmer kızı bırakıvermiş aşağı. Hiç bi ses olmamış, ne çarpma ne ağlama, belki de kulaklarını mühürlemiş duymamaya. Kim bilebilir. Sonra aceleyle diğerinin yanına doğru yürümüş, onu da son kez emdirip, aynen kız kardeşi gibi ninniyle uğurlamak niyetindeymiş. Ancak sarışın bebeği bıraktığı yere yaklaştığında onun yerinde yeller estiğini görmüş. Telaşla çevreye koşturmuş, ama bebekten hiç bi işaret yokmuş, ne ses ne nefes. Sabahın o erken vaktinde onu kim almış olabilir, yoksa belki vahşi bir hayvan mı götürdü bebeği diye düşünmüş. Her ne olduysa sarışın bebek, uçurumu boylamaktan kurtulmuş. Genç Hamide ise yeis içinde tekrar yola koyulmuş, hiç bilmediği ancak duyduğu büyük bir şehre doğru yürümüş yürümüş.

Gökten üç elma düşmüş, birini ikizler paylaşmış, diğerini Hamide, üçüncüyü de bu masalı ünleyen yemiş.

Gelelim kıssadan hisseye güzellerim. Kıssasını diyelim ki, boşa gitmesin çekilen acılar. Deyin bakalım bu masal ne anlatır?

S.A.

22.02.2010 – Beylerbeyi

10 Yorumlar

  1. orlando says:

    bu güzel masal için teşekkürler öncelikle:)
    okuduktan sonra aklıma gelenler …şimdi ortada, talihsiz bir ortamda doğmuş talihsiz bir kadın var.sürekli başına olmadık işler geliyor..görünen o ki kendi anne babası ve belki de onların da ailesinde olmuş olan şeyler bunlar..yani devam eden bir siklus var..kendini tekrarlayan..kendi hayatlarımızda da yukarda ki kadar olmasa da bazı aksiliklerin hep süregeldiğini görür ve bunun nedenini anlayamayız ya..aslında bu noktada yapılması gereken o çemberin dışına çıkmaktır, çemberi kırmaktır, yani kuantum sıçrayışıdır bize gereken..bunu nasıl yaparız..masal da uçurum sembolu var..bu bana don juan dan tanıdık geldi..uçuruma atlamak, atmak..kendinden bir parçayı bırakmak..kendinden vazgeçmek..o zamandaki kendini öldürmek..yeniden doğmak ve yeni bir çember yaratmak kendine..sanırım hamide hep duyduğu ama asla görme şansı bulmadığı, o çember içindeyken de bulamayacağı büyük şehire ancak ve ancak kendini öldürerek yeniden doğarak gidebilirdi..eğer çocuklarından vazgeçmeseydi, mıhtemel ki onlarda aynı kaderin aynı çemberin içinde siklusa devam edecekti..tabii burada “esmer” ve “sarışın” bebekler ve sarışın bebeğin ortadan kaybolması kısımları henüz netleşmedi bende..bunlarında bir sembol olduğunu düşünüyorum..ama hamideye ait şeyler gibi geliyor bana..en genel anlamda yukarda da dediğim gibi kendinden bir parçadan vazgeçiyor yokediyor hamide..ama bu parçalardan biri tehlikeyi önceden sezip yokoluyor..belki de günün birinde yeniden ortaya çıkar kim bilir:)

    1. says:

      Çok iyi deneme, teşekkür ederim. Yerinde fikirler üretmişsin ve evet başka semboller de olabilir, hatta biliyorsun yazarın dahi farkında olmadığı semboller aralardan sızarak yapıta girer hatta onu bambaşka bi şeye dönüştürür. Öykülerin şifa niteleğinin olması bu özellik sayesinde olabilir.
      Anladığım kadarı ile sarışın bebeğin hayatta kaldığını düşünüyorsun?
      Umarım sen ve başka okuyucular bu hisse çıkarma işlemine devam ederiz 🙂

      1. says:

        Not: Bu deşifrasyona devam ediyoruz, merak edenler için adres:
        http://www.kirkyama.org/?p=548&cpage=1#comment-175

  2. Sevgi Yiğit says:

    Dişi yönün ikizlerini yani Ölüm ve Hayat.Bir kadın eğer kendi dişi yönlerini anlarsa,yaşamak için ölmesi gerekenleri

    sezgileri aracılığı ile bilecektir.Ben bunu rüyamda yaşamıştım…Öldürdüğüm oğlumdu,uçurumun kenarından sarp

    kayalıklara bırakıvermiştim.Arkamı döndüğümde orada oğlumla karşılaştım.”Bu nasıl olur?” dediğimde “Anne o benim

    ikizimdi” dedi.Bir erkek aynı zamanda ‘ay parçası’ gibi güzel bir kızın silüeti vardı yüzünde.Eğer rüyamda oğlumu

    öldürmeseydim…Toplumun ve ailemin dayattığı “iyi- karı-anne” rolümü sürdürmek zorunda kalacaktım.Oysa doğam

    iyi/kötü değil sadece OLmak istediğimdi.Bir erkeğin bakıcısı olmak değil,yaşam yolunda eş OLmak ve kendi dişi

    doğamı anlayan onurlandıran bir eşle… Benim aracılığımla gelen yaşamın oğluna ve kızına yarenlik etmekti doğam.

    Korkularımı, yapamadıklarımı yapmak yükünü yüklemek değildi doğam.

    Hamide,sarışın bebeğe dönerken;Güneş yükseliyor! Hamide yeni yaşamına adım atıyorken…

    Sevgilerimle

    1. says:

      Sevgi hanım gözüm yaşardı yorumunuzu okurken. Bu masalı yazarken ne düşünüyordum emin değilim ancak sizin sözlerinizden sonra, bu masalın önemli şifalarından birinin bu olduğuna kani oldum. Paylaştığınız için teşekkür ederim.

  3. Sevgi Yiğit says:

    Ben de teşekkür ederim.Dün ” Oyun kuramı” yazınıza da yazmıştım…yazı ‘uçtu’ 🙂

    Teknik yönlerden pek anlamam,sanırım ilk yorumu siz yapınca bizlere yorum yolu açılıyor.

    Sevgilerimle

    1. says:

      Teknik anlamda bu sitede kopya yapılamıyor gibi görünüyor ancak,”ctrl-C” uygulaması çalışıyor. Dolayısı ile yorumu göndermeden önce ihtiyaten bi kopyasını almak lazım. Sevgiler

  4. ibrahim says:

    Masal bana ünlü ressam Van Gogh’un hayatını hatırlattı.Ani ölümler, kişilik bölünmesi yaratabiliyor.iki ayrı insandan, birinin ölmesini hatırlattı.Esmer çoçuğun uçurumdan atılması ve Van Gogh’un kulağını kesmesi iki kişilikten birinin ölmesi…

  5. says:

    O halde siz de sarışın bebeğin hayatta olduğunu çıkarsadınız?

  6. ibrahim says:

    Ölüm gerçekleşmiyor sanki derinlere atılıyor yeni bir başlangıç için.(karanlık olmadan aydınlık bilinemez)

Sibel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir