Genetik Kader

Genetik kaderimizi elimize alacağımız 2100 itibariyle, akıbetimizi Aldous Huxley’in ünlü romanı
“Cesur Yeni Dünya”da 2540 için öngördüğü berbat ortamla karşılaştırmamız gerek. 1932’de
İngiltere’de basıldığında toplumda şok ve dehşet yaratan kitapta anlatılanların, insan klonlama
kısmı hariç, şu ana kadar tüp bebek, doğum kontrolü, uyuşturucu ve çeşitli ilaçların
sıradanlaşması gibi çoğu gerçekleşti. Huxley, teknolojinin insanlığı yoksulluktan, cehaletten ve
hastalıktan kurtarmak yerine yozlaşmış yapay bir istikrarı zorla kabul ettiren bir kabusa
sürüklediği ve bunun tüm insan toplumunu köleleştirme uğruna gerçekleştiği bir gelecek
tablosu çizmişti. Birçok yönden doğru noktalara değinen Huxley, genetik mühendisliğini
kestirememişti bunu da tahmin etseydi çocukların genleriyle oynaşan maymun iştahlı
ebeveynlerle namussuz hükümetlerden endişeyle dem vururdu. Şu anda bile çocuklarına
acayip kıyafetler giydirip saçma sapan yarışmalara sokanlar var; kendi kaprislerine göre
genlerini neden değiştirtmesinler diye endişelenmek mümkün. Bu tip konularda neyin yanlış
gidebileceğine dair örnek olması için ultrasonu ele alalım. Tıbbın gebeliği takip etmek için
geliştirdiği bu teknoloji, bilhassa Çin ve Hindistan’da bebeklerinin cinsiyetinin kız olacağını
öğrenen çok fazla sayıda çiftin kürtaj yaptırmasına yol açtı. Bu akıl almaz kararı veren ailelerin
oğulları büyüdüklerinde etrafta evlenecek kız olmayacak ve soyumuzu sürdürsün mantığıyla
oğlan isteyen bu ailelere torun doğuracak kadın bulunamayacak. Bu durumun toplumları alt
üst edecek sonuçlar doğurması kaçınılmaz.
İnsanların teknolojiyi kötüye kullanmasına bir örnek de ABD’den. Aslında çok kısa boylu
çocuklarda hormon eksikliğini düzeltme niyetiyle kullanılan büyüme hormonu HGH’nin
yaşlanmaya karşı etkili olduğu iddiasına aldanan çok sayıda insan, internet ortamında bir
karaborsa yaratmış ve aslında kendileri de gençleşeceğim diye kobay durumuna düşmüş halde.
Demek ki, insanlar fırsatını bulduklarında teknolojiyi sıklıkla kötüye kullanıp büyük boyutta
zarar ziyana neden olacak. Peki ya genetik mühendisliğini ele geçirirlerse ne olur? Mağara
insanı kuralına dayanarak insanların genelde insan doğasına aykırı olan teknolojileri
reddettiğinden bahsetmiştik. Buna bağlı olarak, insanlar normalin dışında görünen ve
akranlarınca hilkat garibesi olarak nitelenecek çocuklar istemeyebilir. Genlerle oynanması
kalıcı bir değişime yol açacağından ebeveynlerin, çocuklarının toplumdaki başarılarını olumsuz
etkileyecek şeylerden kaçınmaları muhtemel.
Asrın sonuna doğru, çiftlerin çocuk yapmadan önce ortak gen havuzlarından seçim yaparak
kalıtımsal hastalık gibi istenmeyen özellikleri ayıklamaları çok daha yüksek ihtimal. Buna
kısmen gen değiştirme de dahil olabilir. Asıl tehlike tüketici talebinden o kadar değil de genetik
mühendisliğinden dayanıklı ve daha itaatkar askerler yaratmak gibi kendi amaçları için
faydalanmak isteyecek diktatör yönetimlerden gelebilir.
Bir sonraki yüzyıl hatta daha sonrası için düşünülmesi gerekebilecek başka bir meseleyse, yeni
bir insan türü yaratma gereği olabilir. Başka gezegenlerde koloniler kurma vakti geldiğinde,
insanın özelliklerini dünyanınkinden farklı atmosferlere göre uyarlamak dolayısıyla genleri
değiştirmek gerekebilir. Uzay teknolojisinde çığır açıcı buluşlar olmadıkça, uzun süre daha
büyük ölçüde dünyaya kısılıp kalmış olacağız. Önümüzdeki on yıllarda uzay yolculuğu
astronotlara, çok zenginlere ve belki de koloni kurmak için görevlendirilecek bir avuç insana
özgü olacak.

-Geleceğin Fiziği-

http://www.ozetkitap.com/images2/Gelecegin_Fizigi.pdf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir