Geleceğe projekte edilenler

Bundan önce, gezegeniniz güneşin aktivitesi (heliosfer) vasıtasıyla farklı bir şekilde canlı olan bir atmosfere sahipti ve manyetik ızgarayı insanlığın DNA’sını en azından %50 geliştirebildikleri yere kadar yüklüyordu. Hatırlayın, siz şu anda %30 – % 35 tesiniz. “Bir dakika Kryon, geriye gittiğimizi mi kastediyorsun?” Evet. En sonunda, bunun kanıtını bulacaksınız – ileri uygarlık. Eğer ileri bir uygarlığın parçası olduğunuzu hissettiğiniz yaşamlarınız varsa, öyledir. Bunun nedeni teknolojinizin değil, bilincinizin ileri olmasıydı. Bilinciniz ile şu anda yapamadığınız şeyleri yapabiliyordunuz ve bunları kolayca yapabiliyordunuz. Kendi bedeninizi kendi bilincinizle iyileştirebiliyordunuz. Yoktan gerçek madde yaratabilenler vardı. Tüm bunlar mekanik cihazlarla değil, ileri düşünce vasıtası ile. Size gerçekte henüz düşünülmeyen bir prensip veriyoruz: “Bilinç fiziktir. O fiziksel gerçekliği etkileyen gerçek, ölçülebilir bir alandır.” Öfkeli olduğunuzda hiç bilgisayarınız bozuldu mu ya da ampul söndü mü? Nasıl? Bu fiziktir?” der Kryon
 
Teknoloji artışının bilinç artışı anlamına gelmeyebileceğini sık sık yazıyorum. Bunu söylemekle teknoloji karşıtı olduğumuz anlamı çıkmasın tabi. Benim kitaptan mini bir alıntı: “Bilimi seviyorum, onun anlayış derinliği yüksek insanların elinde teknolojiye dönüşmesini istiyorum. Tanrı Anu’nun oğulları Enlil ve Enki’nin anlaşmazlığı da buydu sanırım.”
Ayrıca okumayı/seyretmeyi sevdiğim ve yazdığım Bilimkurgu türünün de çok değişik fazları var bir çoğu yalnızca mevcut realitemizin daha abartılmış şekilde sunumudur. Bunları seyrederken muhtemelen acı acı gülenlerimiz vardır, daha çok savaş, daha ileri teknikle nasıl batılır, daha büyük güç hırsı nasıl olabilir vs gibi şeyler. Özetle çoğu bilimkurgu ürünü için söylenebilecek şey (özellikle erkek elinden çıkanlar/ Neyseki istisnalar her zaman var); şu anın insan duygularını gelişmiş teknolojiyle harmanlayarak geleceğe projekte etmektir, buna Ölümsüz Öyküler Kulubü yıllarımda aymıştım, onbeşsene kadar önce. Ve bunca yıldır içimden geçen sessiz bir çığlık var; bunu yazanlar, çekenler ne yaptıklarının farkında mı? Ve bu soru içimden geçtiği her an aceleyle onu nötürler ve işlerin nasıl yürüdüğüne dair peşin hüküm getirme, hemen unut bunu. Bilinmeyene-kuantum dolanıklığın mucizesine inanmayı sürdür derim kendime.Her şey ancak olabileceği kadar olur bu sebeple mükemmeldir zaten 🙂
Yine eksik olduğunu bildiğim bir genelleme yaparak; kadınların neden Bilimkurgu okumadığı/seyretmediği konusunda fikir verebilir üstteki çıkarımım çünkü onlar daha ilk sahnede güç oyunlarını tanırlar, üstünde düşünmezler, felsefe yapmazlar ama tanırlar ve düğmeyi kapatıverirler. Tabi yine istisna yazarları unutmayalım onların çoğu best seller olurlar çünkü kadınlarca da okunurlar 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir