Frekans Tutucular

 Doğaları gereği daha içe bakışlıdırlar ve onlara göre dışa doğru hareket asgaridir. Dışa açılmaktan çok eve dönmek isterler. Bir şeylere katılmak ya da dünyayı değiştirmek konusunda güçlü dürtüler hissetmezler. Eğer tutkuları varsa, genellikle kendilerine belli bir ölçüde bağımsızlık kazandıracak şeylerin ötesine geçmez. Bazıları bu dünyaya uymakta zorlanabilir. Bazıları ise kendilerini koruyabilecek bir şey bulacak kadar şanslıdırlar; örneğin kendilerine düzenli gelir sağlayan bir iş ya da kendilerine ait küçük bir iş gibi.

Bazıları ruhsal bir topluma katılmaya ya da manastıra kapanmaya bile karar verebilir. Bazıları toplum dışına itilir ve uç noktalarda yaşarlar. Bazıları bu dünyada yaşamayı fazlasıyla acı verici bulup uyuşturuculara sığınır. Diğerleri ise zaman içinde şifacı ya da ruhsal öğretmen olurlar.

Eski çağlarda onlara muhtemelen münzevi ya da bilge denirdi. Günümüzde görünüşe bakılırsa onlar için bir yer yoktur. Ama yeni dünyada rolleri, yaratıcılar, yapıcılar ve reformcular kadar önemlidir.
Fonksiyonları; yeni bilincin bu gezegende sağlamlaşmasını sağlamaktır. Ben onlara frekans tutucular diyorum. Onlar günlük hayatlarındaki eylemlerle bilinç yaratmak için buradadırlar ve sadece burada var olmaları bile yeterlidir.
Bu şekilde, görünüşte önemsiz olsalar bile aslında çok önemli bir görev sürdürürler. Onların işi, yaptıkları her şeyde anda kalmayı başararak bu dünyaya dinginliği getirmektir. Yaptıkları şeyde bilinç ve dolayısı ile kalite vardır; en küçük işlerinde bile.

Her insan, kollektif insan bilincinin bir parçası olduğundan, yaşamlarının yüzeyinde görünenden çok daha derin bir şekilde dünyayı etkilerler.

Eckhart Tolle

1 Yorum

  1. Sevgili abla simdi sana cok büyüklerden birisini formüle etmeye calisacagim.
    Evrende bir erkek var bunu bir sistem olarak kabul et, kendi disinda yasayan tüm erkek canlilarin erkeklik sistemi buna baglidir.
    Örnegin bir örümcegin kullandigi sperma bundan gelir.
    Sperma cogalip cana dönüsür ve bir dönem yasarlar,bu yasayanlarda erkeklik organini kullanir ve onlarda can üretirler.
    Fakat kim nasil ve ne amacla kullanirsa kullansin,erkeklik uzvu bu sisteme aittir.
    Birde sistemin bedeninde tutamadigi ve fazladan disari attigi sperma vardir,bunlar düstükleri yerde cana dönüsürler.
    Gezegenler,yildizlar,aylar,günes bile bu spermadan olusur.
    Daha sonra bu olusan canli varliklar kendilerine sahip cikacak birisini arar ve asilin himayesine siginmaya calisirlar.
    Asil ise bunlari sacar nereye ne kadar sactigini unutur ve herkesi kaderiyle bas basa birakir.
    Bu arada evrende olusmus güclü sistemler vardir,bunlar aralarindaki bir yarisla en büyüge oynarlar ve kazanan bir numaraya oturur.
    Burada önemli birsey oluyor,evren bunlara diyorki ben spermayi sactim fakat nerede ne olustu onu takip etmedim.
    Simdi siz gidip onlari arayip bulun ve faydalanin.
    Örnegin bir yere düsen spermadan bir gezegen olusmus ve orada geyik türleri yasamaya baslamis.
    Bu gezegen dünyanin belki birkac kati büyüklügünde ve tümden geyik.
    Simdi burayi arayip bulacaksin,eger bulabilirsen olusturdugun koloniye milyonlarca yil yetecek ete sahip olmus oluyorsun.
    Ufolar burada gerekli oluyor iste,yani o gezegene bir kesimhane sistemi kurup oradaki etleri ufoyla kendi gezegenine tasiyorsun.
    Bu arastirmalardan en cogunu bulan bir servet üzerine oturmus oluyor.
    Bunlardan bazilari varki bulmasi cok zor,oraya ulasabilmek icin en son teknolojiyi kullanmak gerek,yani bir ufoyla milyonlarca yil yolculuk yapiyorsun.
    Íste bu teknoloji herkeste yok.
    Bundan dolayi evrende altli,üstlü sistemler olusmus vaziyette,yani bir kast sistemi isliyor.
    Burada birinci sinif sistemi olusturanlar varki bunlar tarihe Tanrilar olarak gectiler.
    Yani her bir sistemin kendine ait tanrisi var.
    Bunlarin inanclari su andakilere benzemiyor ve benzemeside sart dagil.
    Örnegin bizim eski inanc türleri olarak algiladiklarimizin her biri bir yerlerde o tanrilarin inanclarini olusturuyor.
    Burada inancin bizim anladigimiz anlamda zerre degeri yok,asil olan insanlarin birseylere inanip mesgul olmalari.
    Yani birseye inanmak her sistemde sart,fakat bu semboliktir.
    Yani insanlarin birseye inanmalari gerektigi icin vardirlar,baska bir amaclari yoktur.
    Asil temeli teskil etmekse maddidir,yani geyik sürüsünün bulunmasi.
    Bu yolculuga cikanlara ise bir inanc gerek yoksa insanlar amacsiz yasamis oluyorlar.
    Su anda burada,yeryüzünde yasayan herkes bu sistemlere dagilmis vaziyette,hem oradayiz,hemde burada.
    Ayni anda iki ve daha cok yerde olmak zor oldugu icin,buradaki bedenler bir anlamda bir aküye baglanmis vaziyette.
    Yani herkesin kendisi aküyü sarz edip gidip isini yapiyor,daha sonra yine gelip tekrar sarz ediyorlar.
    Bir akünün sarz süresini bildikleri icin arada gecen zaman kacirilmiyor.
    Fakat kaciranlarda oluyor,iste o zaman o beden yaniyor,yani yataga düsüp can cekistiriyor.
    Cok önemli bedenler asla unutulmaz fakat bazi salaklar unutup gidebiliyor.
    Böylece bir hayatlari bosa gitmis oluyor.
    Asil erkege dönecek olursak,hersey bu erkekten cikmasina ragmen birde bunun olusturdugu öz sistemi var.
    Yani digerlerine tohumlama yöntemi kullanirken öz sistemine özel ekim yapiyor.
    Íste bu en büyük olan ve herkes buraya ulasmaya calisiyor.
    Yani bunun olusturdugu bir sistem icerisinde koloniler halinde yasanmak isteniyor.
    Buda zor cünkü bunun sistemine ne kimse ulasabiliyor,nede bu kimseye müsade ediyor,sadece kendi halkiyla yasiyor.
    Cünkü bu ayni zamanda korkuyor,yani birgün birileri bir araya gelip isbirligi yaparak cok daha büyük bir sistem cikarabilirler.
    Yani buna evren diyecek olursak,birileri vasitasiyla bir evren daha cikarsa ortaya bunun isi zora giriyor.
    Cünkü catisma gündeme geliyor.
    Bundan dolayi bu babacan birisini oynarken digerlerini parcalar halinde tutuyor.
    Íste ölümsüz olanda bu sistem.
    Yani digerleri trilyonlarca yil karsiligi yasamis olsalar bile birgün geldikleri yere dönüp orada bütün icinde kaynayip gidiyorlar fakat buradakilerin her bir bir birey olarak sonsuza kadar hep varolabiliyor.
    Ben kendi adima birkac milyon yil yasasam bile yeter diyenlerdenim,yani sonsuza gitmem sart degil.
    Bu arastirmalar icinde yer alabilmek icin önce oyun nasil oynanir onu ögreniyorsun.
    Oda su andaki günlük yasamdan geciyor.
    Onun icin burasi ilkokul ayari biryer,burayi zorlukla bitirenler o alt sistemlerde yine bir zaman dönerler.
    Bütün bunlari ergenekon olayina kilitlenmis birilerine anlatmak cok zor onlar en üst düzey bir noktada bulunduklarini sansalarda biryerde degillerdir fakat öyle sanirlar.
    Dünya yasaminda insanlarin viagraya düsmelerinde bu erkegin payi vardir.
    O artik sperma üretimini kistigi icin dünyadakilerde calismaz hale geldi.
    Dogum oraninin düsmeside bununla ilgilidir,artik cocuk üretecek spermadada kisitlama baslamistir.
    Kisacasi hersey bir hali deseni gibi biribirine baglanmis ve herseyin biribiriyle ilgisi var.
    Bundan dolayidirki Türkiyede baslayan bir iz takip edildiginde Hindistana bile cikabiliyor.
    Ve görülüyorki dagdaki cobanin bile olayla ilgisi var.

yusuf eryigit için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir