Categories: BlogYENİ DÜNYA

Exit–>Kadınlar

Az önce BOY A isminde bir film izledim. Öyle büyük bir hüzün dalgası kapladı ki içimi, ağlamakla filan geçmedi. Aslında her yer buna benzer dramlarla dolu, sadece dinlemekle ya da izlemekle yetinebiliyorum, çaresizim.  İnsan olmak ne büyük onur ve aynı zamanda ne dehşet verici bişey.

Haksızlık, duyarsızlık, kıskançlık, peşin hüküm, sürü psikolojisi ve hepsinden de kesif olanı umursamazlık sanırım, üstümüze yığılmış ağır iri siyah bir kütle gibi. Düşünüyorum dinliyorum bu çaresiz durumdan hala tek çıkış görüyorum: Kadınlar; çünkü doğurma kapasitesi onlarda ve nerdeyse tüm insanlığı yetiştiren onlar. Ya kadınlar tedavi edilmeli, ya da erkekler çocuklarına sıfır yaşından en az on iki yaşına kadar bilfiil kendileri bakmalı. Ya da dilerim… Yok yok bunu söylemek istemiyorum. Bunun yerine şöyle düzeltiyorum dileğimi; lütfen sorumluluğunun bilincinde olan kadınlar artsın YENİ Dünya’da.

Bu sorumluluğu neden kadınlara yüklediğimi anlamayanlar olabilir, onların öyle değişik bir biyolojileri var ki, oturdukları yerden çevrelerindeki tüm oluşu idare edebiliyorlar, üstelik kendileri ne yaptıklarını bilinçli olarak bilmiyorlar! Bunu farkedeli on yıl olmuştur sanırım; fakat her gün olayın vehametini daha bariz şekilde görüyorum. Doğrusu onlara neden mazlumu oynadıklarını da soracak durumda değilim; çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hani deyim yerindeyse taş bağlı köpek salınık. (Beş yıl önce Bir Kadını Öldürmek kitabını yazarken anlayabildiklerimi yansıtmaya çalışmıştım, yine de   yetersiz söylediğimi farkediyorum.)

Yakın zamanda öğrendim ki, şamanlar bu durumun farkındaymış ve belki bu sebeple erkeği egemen hale getirmek için bunca çaba harcanmış son bikaç bin yıldır, aslında uygulamaları tamamen yanlış bana göre, kadını elini kolunu bağlayıp eve hapsederek, eğitimden mahrum ederek, görünürdeki yönetim mekanizmalarından uzaklaştırarak, durdurabileceklerini sanmaları ne büyük gaflet!

Dünyanın selameti için yakın vadede düşünebileceğim en iyi çözüm; tüm servetimizi kadınların kendilerini tanımalarını sağlayacak eğitim için seferber etmek diyebilirim. Onlar iyileştiğinde (sağaltıldığında) tüm dünya cennet olacaktır. Benim nacizane görüşüm hala böyle.

Devam yazısı için bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=887

Sibel

View Comments

  • Kadinlar aslinda benimde favorimdir fakat ne zamanki yasamda hakim güc haline gelirler orada biraz düsünmek lazim.
    Kadindaki varolan beceriyi kücümsemeden söyleyecek olursak, kadinlar hakim gücü idare edemezler, bu onlarin yaradilisinda yok.
    Yani kadinlar son derece egitimli olsalar bile, yönetici pozisyonunda zaafa ugrarlar.
    Kadinlardaki kiskanclik ve cekememezlik erkek yaradilisina göre cok daha agirdir.
    Kadinlar cok duygusaldir ve kendi isteklerinin yerine gelmesi icin ani sicramaya gireler.
    Ístekleri yerine gelmediginde hemen kelle almaya kalkisirlar.
    Kincidirler ve kendilerine yapilani unutmaz intikam pesinde kosarlar.
    Ne yapip yapip kendilerine dokunanlarin burunlarini hemen oracikta sürtmek isterler.
    Eger bir toplumda yönetime hakim olurlarsa cabucak dalasir biribirlerini yer bitirirler.
    Hemen guruplasir zayiflari tüketirler.
    En yetkili makama geldiklerinde geldikleri makamin görevlerini unutur cok hissi davranirlar.
    Yani yapacaklari isi kendi kisisel yasamlarina uygun hale getirirler.
    Burada eger kadinlardan verim alinmak isteniyorsa onlari erkeklerle dengelemek gerek.
    Bu saydiklarim erkeklerdede vardir fakat onlada bulunan kadinlardaki kadar degildir.
    Su anda erkeklerin savas cikardiklarindan yakinilir, eger hakimiyet kadinlarda olsaydi saniyorum dünya nufusu bir milyar gibi bir rakamla yerlerde sürünecekti.
    Bunlari yazarken kadini asagiliyor degilim, bu kadindaki yaradilisin gercegi.
    Yani tarihler boyu yasanarak ulusan yapinin gelmis oldugu asama.
    Aslinda tüm cikan savaslari kadinlar belli oranda etkileyebilirlerdi fakat bunu beceremediler.
    Onlarda hakim güclerle isin zevkini tatmaya yöneldiler.
    Eskiden savasan krallar girdikleri ülkeyi talan edip eslerine paha bicilmez hediyelerle dönerlerdi.
    Bu savaslar kadinlar tarafindan hep destek gördü, hicbir zaman savascilari engellemeye yönelmediler.
    Bakin israil disisleri bakani bir kadin.
    Ben bu kadinin resmine bile bakamiyorum.
    Orada birikmis bir kin ve nefret tüm ciplakligiyla görülüyor.
    Eger bu kadin kafasina göre bir ekip kurup hakim güc haline gelmis olsa, herseyi kökünden kaziyacaktir.
    Bizdede bir zamanlar Tansu vardi, herseyi car cur edip geldigi gibi gitti.
    En mükemmeli kadini varoldugu yerde dengine baglayacaksin.
    Yani onlarda varolan enerjiyi had safhaya ulastiracak olan bir sistem.
    Onuda ancak kisisel bazda dengine baglayarak basarmak mümkün.
    Tekli sistemi cabucak cökerten bu yaratik, ciftli siztemi zaman ötesine tasiyabiliyor.

  • Hımmm... Bence demek istediğimi bu kez anlamamışsınız Yusuf Bey ( ya da ben pek üstü kapalı anlatmışım), sizin söylediğiniz herşeyi (savaşlar vs her türlü oyunu) halihazırda yapan kadınlar zaten, onların yönetici kademede olması gerekmiyor, geri plandan herşeyi idare etmekteler. Bu şekliyle durum çok daha vahim. "erkek" kavramı dünyada çok nadir olarak var mı bilmiyorum, fakat büyük büyük çoğunluk bilinçaltından kadınlarca maşa olarak kullanılmakta.

  • Tuhaf bir yorum! Erkekler çocuklara daha mı iyi bakabilecek? Aslında kadın bakmasın da kim bakarsa baksın gibi olmuş :)

  • Selamlar,
    Eğlenceli bir konu :)
    Erkekler Erkek çocuk sahibi olmak ister:ordu yetiştimek için.Fakat erkek çocukları büyüten Kadınlar onları kendi ordusu olarak eğitir :)
    Sonuçta ortalıkta yığınla ordu oluşur.
    Burada soru neye karşı olunduğudur bence.
    Mutsuz insanlar korkar,Korkan insan saldırır.
    Erkek ve Kadın birbirini memnun ettiği sürece özgürlük ve sevgi mutluluk ve barış doğurur.
    Belkide Erkek ve Kadın birbirleri ile o kadar güzel vakit geçirirler ki çocuk doğurmak fikri azalabilir.:)
    sevgiyle , nurten

  • Ordu benzetmeniz çok hoşuma gitti, sonuçta ordunun anlamı bellidir; ister savunma isterse saldırı amaçlı olsun, güvende olmama hissinin gereksindirdiği bir olgu bu. Hınca hınc orduyla dolu bir dünyada yaşıyoruz denebilir :)

  • kesinlikle katılıyorum:) ama ben buna sade cinsiyet olarak değil dişil- eril enerji eğilimi olarak bakabilirim. çünkü çoooook iyi biliyorum ki ne kadınlar var. çünkü çoooooook iyi biliyorum ki ne erkekler var. önemli olan çeyizinde ne taşıdığın...
    bu kıyam dönemini bir geçit; birçok öz bedenlenmesiyle ulaşılmaya çalışılan ve önceden bilinen ve "beklenen" bir başlangıç olarak algılıyorum. ve çeyiz de dünyadayken yaptıkların. bu durum çok sığ anlamda inanış olarak niteleniyor. yani bu yüzden burdaki ana madde erkek-kadın değil ama "kamili insan" durumu. ve evet kadın öyle bir varlık ki elinde binlerce maharetle her nerede durursa o rolünü kendinde olduruyor.
    ama şu an uyanış durumları ve etkileri birçok açıdan kıyam noktasına ulaşmış ya da ulaşma noktalarındayken şu anki yapap iş sistemindeki kadını alıp; kadın başta olursa görün kıskançlığı diyemezsiniz... bu kıskançlık cinsiyet işi değil; enerji işi. kadın da o enerjiye girip; uyumlanıp birimselliğini gösteriyor. ee enerji düşük düzeyde:):) bunun bir diğer bakış açısı ve takdiri de eril enerjinin her türlü duruma olağan uyum sağlayabilmesi... doğal olmayan durumlara bile. ama dişil enerji doğal olmayanlarda kendini bozuk ifade eder; yamulur, mutsuz olur. ama eril enerji ise programlanabilir.(cinsiyet ayrımı yapmıyorum kesinlikle; çok yakın bir arkadaşım; erkek. ama çok net bir olgun dişil çeyizi var )
    eril ve dişil enerjinin kaynağı da önemli tabi...(ne olarak bakıyoruz??? ) bence dişil enerji tamamen üst boyut enerjisi; olgunluk enerjisi... ne kadar çekerseniz çeyizinize:):) eril ise bizim ilerleyen ve doyurulmak; onarılmak bekleyen yanımız... temsili olarak da anne çocuğu besler:) ve eğer çocuk gelişirse kendi kendine bakabilecek duruma gelirse; bu oyun biter:):)
    sevgiler...

Share
Published by
Sibel

Recent Posts

fibromiyalji dünyada ne zaman başladı?

Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…

1 ay ago

Urban Shaman – şehir şamanı ders notları 1

4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman  araştırmacısı, kendisi bir şaman…

2 ay ago

Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…

1 yıl ago

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…

1 yıl ago

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…

1 yıl ago

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…

1 yıl ago