Eski ve Yeni Dünya-1

Eski ve yeni Dünya enerjisinden, insanlardan, çalışan sistemlerden bahsedeceğim gerçi bu zor bir iş; çünkü Dualitik ve üçlü (geçmiş-gelecek-şimdi) zaman olgusuna sahip bir lisan kullanacağım. Bu durum yazılı ifadeyi nerdeyse imkânsız kılıyor. Konuşurken de aynı lisana mahkûmuz ancak bazı avantajlarımız var; kelimeyi sarf ederken içine üflediğimiz parıltı -bunu duyabilenler için- söz konusu engeli aşmamızı sağlıyor. Yine de deneyeceğim.

Eski Dünya’da(ED) çalışan kanunlar, kabuller ve gerçekleri yadsımak adına bir çabam yok, nasıl ki Kuantum Kuramı Newton kanunlarının yanlış olduğunu göstermiyorsa, Yeni Dünya (YD) için söyleyeceklerimiz de eskisini dışlamıyor, onları içeriyor. Şimdi moda haline gelen “kapsama alanı” sözcüklerini beş yıl önce “Oyun Kuramını” yazarken sık sık kullanmıştım. İçerme/kapsama kelimelerine çok iş düşüyor, bu kelimeleri özümsemeden YD hakkında değil konuşabilmek, düşünebilmek bile mümkün değil.

Özellikle yazının icadından bu yana insan üzerinde fevkalade büyük öneme sahip olan “zihin” olgusu YD’da önemini yitiriyor; çünkü hazırlıklar tamamlandı, şimdi uygulama zamanındayız. Bu aynen sınava hazırlanmak gibiydi, yeterli süremiz vardı, gece gündüz çalıştık, öğrendik. Bazılarımız ezber yaptı, diğerleri anlamaya çalıştı. Netice itibariyle öğrencilere tavsiye edilen, sınavdan önceki gece ve sabahında artık çalışmayı bırakmak, sakinleşmek ve kendine güvenmektir. Bu sebepledir ki, dünyanın her yanında, her çeşit isim altında; ibadet, meditasyon, gevşeme, yoga, nefes gibi zihni (iç konuşmayı) devre dışı bırakacak uygulamalar hızla günlük hayatımıza girdiler.

Aslında Dünya son bikaç bin yıldır “odaklanma” diyebileceğimiz bir kavram üzerine çalışıyor ki bu işlemi eril bir aktivite olarak niteleyebiliriz. Odaklanma, bireyleşme sürecinin gerçekleştirilmesi için elzemdi.  Odaklanmanın tersi nedir diye sordum şimdi? Daha iyi bir karşılık alana kadar şimdilik buna “salıverme” diyeceğim. Odaklanılan objenin hiç önemi yoktu aslında, sanki varmış gibi kavgalar, savaşlar, zulümler yapıldı fakat aslında bu nesnelerin önemi sadece odaklanma işlevini öğrenmek için araç görevini üstlenmeleriydi bana göre. Sadece bir insanın hayatını bile ele alsak onun evrelerini incelesek, odaklanma ve salıverme işlevlerini bariz biçimde görebiliriz. Bu işlevler ne kadar da nefes alma ve vermeye benziyorlar! Bir şey dikkatimizi çektiğinde farkında olmadan nefesimizi tutarız, adeta bilinmeyen bir yerden komut gelmişçesine yaparız bunu. Kişi ister dışına, ister içine odaklansın fark etmez. Bizi odaklanmaya teşvik eden en büyük iki güç; aşk ve korkudur doğal olarak. İşte YD’ya geçerken becerilerimizi rahatça başkaları ve yeryüzü ile birleştirebilmek için “salıverme” durumunda konumlanmak işlemleri kolaylaştıracaktır. Hani iğne yapılırken ne denli salınıksanız o denli ağrısız atlatırsınız ya, aynen buna benzetiyorum.

Bir başka anlamlı ve sık kullanacağız kelime ise “evre” dir. Evreler iyi anlaşıldığında gerçekliğe, doğru ve yanlışa, iyilik ve kötülüğe takılmaz olursunuz. Bireysel, toplumsal, gezegensel ve yıldızsal olarak birbirimizden farkımız yok, her şey evrelere tabidir. “Ne oldum deme, ne olacağım de!” atasözü aslında evrelerin hayatımızdaki işlevini gayet güzel ortaya koyar fakat biz bu sözü daha çok (başkalarını da yaptığımız gibi) evreler açısından değil, ceza ve ödül açısından anlamaya yönlendirildik. Evre, bir ceza ya da ödül olarak değil fiziksel bir gereklilik, yaratımın spiral doğası gereği mevcuttur. Evreleri notalarla eşleştiren bir çok öğreti var, fakat şimdi buna girmeyeceğiz çünkü ne öğrendiysek öğrendik artık onları fazlaca didiklemek bize yarar sağlamaz.

YD ve  ED arasında en fazla karışıklığı akıl&zihin ve duygu&sezgi kelimeleri arasında yaşıyoruz. Öğretmenlerimiz tavsiyelerde bulunuyorlar ve biz onları uygulamaya çalıştığımızda hangisinin hangisi olduğunu belirlemekte yetersiz kalıyoruz.

Belki bu akşam onları biraz açabilmeye çalışabilirim. J

7 Yorumlar

  1. Turan says:

    Sibel,

    gercekten de güzel bir konu. Merakla bekliyorum.

    1. says:

      Ben de merak ediyorum Turan 🙂

  2. ismail says:

    Bende sizlerin neyi merak ettiginizi merak ediyorum?

  3. […] Evreler iyi anlaşıldığında gerçekliğe, doğru ve yanlışa, iyilik ve kötülüğe takılmaz olursunuz. Bireysel, toplumsal, gezegensel ve yıldızsal olarak birbirimizden farkımız yok, her şey evrelere tabidir. “Ne oldum deme, ne olacağım de!” atasözü aslında evrelerin hayatımızdaki işlevini gayet güzel ortaya koyar fakat biz bu sözü daha çok (başkalarını da yaptığımız gibi) evreler açısından değil, ceza ve ödül açısından anlamaya yönlendirildik. Evre, bir ceza ya da ödül olarak değil fiziksel bir gereklilik, yaratımın spiral doğası gereği mevcuttur. (tıklayınız) […]

  4. berrin pirgon says:

    duygu ve sezgiyi kullanmayı önemsiyor ve yaşıyorum.bunların da geçmiş akıl ve zihnimle sentezlendiğinin farkındayım.çok güzel ifadelendirmişsiniz mevcut durumu .teşekkürler.
    berrin

    1. says:

      Teşekkür ile onurlandırdığınız için teşekkürler 🙂 Farklı fikir ve evrelerden insanlarla çevrili olmak güzel olduğu gibi yakın yerlerden olanlarla karşılaşmak da güzel, insana huzur veriyor.

Sibel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir