Dört Kapı- Marifet

ŞERİAT, TARİKAT DAR MI GELDİ
OLSUN BAK CANINA CAN DEĞDİ
AŞK-I SERHOŞ OLASIN BURADA
GEÇESİN HAKİKATA, OLASIN EBEDİ

Yazının öncesi için (Tarikat) bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=2319

Marifet kapısı, ilahi-aşkın dervişin gönlünde tutuştuğu, ve Kamil İnsan mertebesine kadar kendisine mürşitlik edeceği ruhi ve manevi bir tekamül aşamasıdır. Bu aşamadaki insana derviş denir.

Hacı Bektaşi Veli’nin sözleriyle ifade edersek, “Marifet, Hakkı kendi özünde bulmaktır.” Bu mertebeye gelmiş kişi, neye yönelirse o alanda başarı elde eder. Eğer zahiri ilimlere verirse kendini öğrenme aşkıyla bir alim olabilir, batını ilimlere verir, dervişlik yolunda ilerlerse bir mürşidi kâmil olup insanları irşat edebilir.

İlahi-aşkın türlü tezahürleri ve yansıma biçimleri vardır. Bunlara örnek olması için, bir kaçını sıralayalım:

Mecnun, Leyla’ya delicesine aşık olur, lakin kavuşma imkanı olmaz. Aşk ve özleminin dayanılmaz ızdırabından dolayı kendini dağlara, çöllere vurur. Dağlarda aslanlarla, ceylanlarla yaşar. Bir zaman sonra, talihi açılır ve Leyla ile tekrar karşılaşma imkanı doğar. Mecnun bu karşılaşmada Leyla’yı görünce uzun uzun yüzüne bakar en sonunda, bir hayal kırıklığıyla: “Benim aradığım Leyla bu değil” diyerek yoluna devam eder. Bu menkıbeden şu anlaşılmaktadır: önce bir insana duyulan aşk, daha sonra evrensel bir boyut kazanarak ilahi aşka dönüşmüş. Mecnun’un Leyla’ya duyduğu aşkın yerini, Allah aşkı almıştır. Mecnun köklü bir içsel dönüşüm geçirdiği ölçüde, içindeki aşkın objesi de değişerek sonsuzluğun ummanlarına ulaşıyor.

Yine büyük bir Alevi ozanı olan Karacoğlan, doğa ve insan karşısında duyduğu en derin sevgi ve heyecanı, ustalıkla şiirlere dökerek, insanlara tekrar sunmuştur. Arının her çiçekten bal eylemesi gibi, o da marifetini, o alanda sergilemiştir.

Yakın çağın usta babalarından Meluli, marifet kapısına gelince, yakın arkadaşlarıyla bir dergah kurarak, birlikte yaşar. Tıpkı bir komüne benzeyen bu dergahta özel mülkiyet olmaz, her şeyi beraber üretir ve beraber tüketirler. Büyük bir aile gibidirler. Alevi inanç ve felsefesinin gereklerini yerine getirerek yaşar, modern zamanda bile bunun imkanlı olduğunu yaşayarak gösterir.

Şah İsmail, ocaktan gelen bir insan olduğu için çok erken yaşta tarikata girer, usta mürşitler tarafından eğitilir ve hızlı yol alır. Kısa zamanda tarikatın başına geçer. Şah İsmail’in dervişliği ve sufiliğinin yanı sıra bir hükümdarlığının da olması, tamamen içinde doğduğu sosyal şartlarla, doğrudan alakalıdır. İçinde yaşadığı şartlar marifetini, hükümdarlığa yöneltmesine neden olmuştur. Diğer taraftan bir tarikat şeyhi olması nedeniyle, tarikat kurallarını yeniden koymuş, bulunduğu tarikata bir dizi yenilikler getirmiştir. Nefesleri aynen Yunus Emre gibi, dergah ve tekkelerde talipleri irşat amaçlı okunmaktadır.

Anadolu Alevi geleneğine damgasını basmış büyük üstatlardan biride, Fazlullah’ın öğrencisi Nesimi’dir. Yola olan bağlılığı ve tutkunluğuyla tanınan Nesimi, Bağdat’da şeriat ehli tarafından derisi yüzüldüğünde pek gençti. Söylediği sözler şeriat ehli tarafından anlaşılmadığı için küfür sayılmış, ve hunharca katledilmiştir. Nefesleri, ledün ilmine vakıf, sırrı hakikate erişmiş, büyük bir üstat olduğunun açık delilidir. Nice yol ehli onun nefeslerinden ilham ve feyz almıştır. O, inandığının doğruluğunu ve hakikat olduğunu bildiği için yolundan dönmemiş ve bu uğurda şehit olmayı dahi göze almıştır. Şeriatla, marifet kapısı arasındaki fark, Nesimi’yle onu öldürenlerin arasındaki fark kadar büyüktür.
Yine yakın dönemde yaşamış büyük Alevi ozanı Aşık Mahsuni, bu kapıya uygun düşen bilgileri bir nefesinde şöyle dile getirir:

Ben güler durur idim, çölün mecnunlarına
Dahi çöller mecnun için, tahtı Süleyman imiş
Erem dedim eremedim, Ademin esrarına
Kendini okuyan insan, bir ömür Kuran imiş

Marifet Kapısı bir nevi dünya hayatında ikinci doğum demektir. Birinci doğum olan şeriat, bir kan yoluyla doğumdur. Burada, akrabalık derecelerini, doğacağı atmosfer, gelenek ve görenekleri, hangi ailede dünyaya geleceğini seçme imkanına sahip değildir. Marifet kapısı ise manevi bir doğumu simgeler. Kişi Marifet kapısında kendi kendini arındırarak, kendi özünde yarattığı ben’le yeniden doğar. Bu doğumda, daha önce dergah hayatında yaşayarak elde ettiği, Ledun ilmi yardımcısı ve mürşidi olur. İlahi-aşk onu ne tarafa çekerse o tarafa doğru ilerler, yol alır, manevi, ruhsal-zihinsel tekamülü yol alır.

-devam edecek-

5 Yorumlar

  1. Ismail says:

    Ağzına sağlık ne güzel yazıya dökmüşsün. Çok beğendim çok.

    1. says:

      Bu kadar güzel bir yazıyı hazırlamış olmak isterdim tabi, ama nerde bende o bilgi düzeyi. Yazı alıntı, adresi de vermişim ama çalışmanın sonunda kaldığı için bu bölümde görünmemiş. Yazı dizisinin sonunda görünecektir, yine de adresi burdan vereyim, belki hemen hepsini okumak isteye olabilir :
      http://www.hakmuhammetali.com/dort_4_kapi_kirk_40_makam_seriat_tarikat_marifet_hakikat_kapisi.htm

      Not: Biraz kısaltmalar ve küçük düzenlemeler yaptım.

  2. […] Kişi Marifet kapısında kendi kendini arındırarak, kendi özünde yarattığı ben’le yeniden doğar. (Tıklayınız) […]

  3. Turan says:

    Son gönderdigin link acilmiyor.

  4. says:

    Bende açılıyor

Sibel Atasoy » Anlam ihtiyacı için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir