Annem ve ben

Sanırım bütün hayatım boyunca onu en çok sevdiğim an dün geceydi. Ve şu an, şu an da aynı dozajda seviyorum. Ne oldu birdenbire böyle bilemiyorum.

Dün gece, herkes gittikten sonra, annemi erken yatması için teşvik ettim. Günlerdir hazırlık yaptığını bildiğimden, çok yorulmuş olabileceğini sanıyordum. O da peki deyip yattı. Bir süre Cnbce dizilerini izledim. Saat biri geçe ben de yatmaya karar verdim. Salondaki kanepeyi hazırladım kendime.

Yatmadan boş evde dolaştım biraz, genelde beyazın hakim olduğu bütün eşyalar pırıl pırıldı. Duvarlar parlıyordu. Evdeki en küçük detayı bile öylesine ince düşünmüş ve yerleştirmişti ki, bu temizlik ve zerafet karşısında bi tuhaf oldum.

Dolapların, vitrinlerin içinde dahi bir nebze toz ya da intizamsızlık bulmak mümkün değildi. Bu nasıl olabilirdi diye odanın ortasında şaşkınlıkla kalakalmışım. Sonra aniden bunun sevgi olduğunu anlayıverdim. Eski eşyalar bile bir süre annemin elinde kaldığında yenileşiyor, parlamaya başlıyor. Bunu epey zamandır farkediyorum. İnsanın ismi, “Saflık, temizlik, arılık.” olunca böyle oluyor demek ki dedim içimden.

Onun yanında kendimi ölesiye başarısız buldum. Yenilmiştim. Hayatım boşuna geçti demek istemiyorum, en azından ilk defa pes ettim. Göz alıcı çalışkanlığı, saflığı, temizliği, fedakarlığı, olağan üstü muhakeme kabiliyeti ve hilesiz hurdasız bakan pırıl pırıl mavi gözleri ile Sivas gülü annem, babamı olduğu gibi beni de yenmişti. Ve ilginç olan; bu beni mutlu ediyordu.

 Neden yenildiğimi merak edenler olabilir, bunu tarihe not düşmeliyim. Bir kere düzene inanmazdım. Kesin fikirlerim hiç olamadı. Aile yakınlığına inanmadım. Bencildim, insani denilen tepkiler vermezdim. Nadiren maddi düzeyde bir şeylere emek vermişsem bile  bu mutlaka görünmeyene faydası olduğunu hissetiğim içindir. Tüm hayatım boyunca “bilinmeyene” çalıştım ben. Belki bu açıdan birazcık benzeriz. İkimiz de çalışkanız! :)))

Bilinmeyene çalışmanın ne anlamı varsa!? Düşününce küçük faydaları bulunabilir, en azından “gerçek” dünyada yaşayanların hayatlarına bir fantazi getiriyoruz, eğlencelik oluyoruz. Onlara doğru yolda olduklarına dair kanıt oluyoruz 🙂

Hayır hayır… Bilinmeyene hizmet etmek bundan biraz daha faydalı olabilir. Işık dalgasının yol alabilmesi için bir alan olması gerekirmiş, eğer “bilemediklerimize”  emek vermesek, olan nereye inşa edilirdi!

Annem küçük yaşımdan beri tuhaflığımın farkındaydı ancak kendisi gibi, dünyanın baskın doğruları yönünde olmam için beni ezmedi! “Ayakların yere basmıyor” , “Uzaydan mı geldin?”, “Duygusuz”, “ayrıksı”, “Amaaaan Sibel” türü hitapları en aklımda kalanları 🙂

İnsan düşününce ne çok ayrıntı yakalıyor. Örneğin hayatım ve bugüne kadar getirebildiğim ben’e dair izlenimler için biçok şeye borçlu olduğum anlaşılıyor. Annem kendi annesini daha on yaşındayken kaybetmiş ve hem okuyup hem kardeşlerine ve babasına annelik yapmış. Daha onsekizinde anadolunun küçük yerleşkelerinde öğretmenlik yapmaya başlamış. Yani çevresinde ona dünyayı belleten yaşlı kadınlar, akrabalar ve komşular olmamış. Beni doğurduğunda yine yalnızmış, çocuk büyütmeyi bir profesörün kitabından öğrenerek bana satır satır uygulamış. Böylece benim çok önem verdiğim 0-4 yaş arası periyodumda sadece bilim konuşmuş annemin ağzından! Bu çok önemli bir durum. Annem okuldayken ise daha o sıralar 17 yaşında olan teyzem bakıyormuş bana, yani o da henüz çocuk sayılacak yaşta biri olduğundan henüz sevincini kaybetmemiş ve “dünyanın olmasına” oturmamış varlığı ile beni BÜKEMEmiş. Muhtemelen hiç korkutulmadım o dönemde, günah, sevap, perili hortlaklı hikayeler, hurafeler hiç duymadım.

Yani annem için üzücü ve çok zorlu çocukluk gençlik yılları benim böyle (her nasılsa artık) olmamı sağladı. Dünyanın OLMA’sı bana damgasını vuramadan aradan sıyrılmışım. Bi nevi kaçak mahkum gibiyim 🙂

Belki bu sebepledir ki, YENİ DÜNYA’nın argümanlarını oluştururken birçok arkadaşımın yaptığı gibi önermeleri dini felsefelerle bağlama/sağlama ihtiyacı duymadım fakat kuantum fiziği ile bağlamaya ihtiyacım oldu!!! Her zaman dediğim gibi altı yaşına kadar olan dönemimiz, hayatımıza kalıcı damga vuruyor, kendimize dair hemen herşeyi orada arayıp bulmak mümkün.

Her zaman annemi takdir ettim, yolundan gidemesem de.

Neyse işte kanapeye yattım. Herşey gözümün önünden geçti yine. Onu ne kadar sevdiğimi hissederek uzun uzun hareketsiz yattım. Gözlerimden yaşlar boşandı. Ocak.2007

1 Yorum

  1. says:

    Anneciğine sevgilerimle, öptüm..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir