Ataların Hikayesi

Prof. Dr. Richard Dawkins’in, Ülkemizde 2. Baskısı Eylül 2008’de yapılan  650 sayfalık “ATALARIN HİKAYESİ- Ancestor’s Tale” adlı bilimsel içerikli kitabını derlerken, çok kısa birkaç alıntıyı da sizlerle paylaşmak istedim:
*Havva ile Adem bir çift değildi. Buna bağlı bir konu olarak, Havva’nın Adem’den önce geldiğine inanmak için bağımsız nedenler de var. Soyadı gibi, Y-kromozomu her zaman yalnızca erkekten geçer. Diğer yanda mitokondriyal DNA yalnızca dişiden geçer. Tüm insanlığın, tümü-kadın soydan “insan” ortak atanın yerini belirleyen mitokondriyal EYOA’sına, bazen Mitokondriyal Havva denilir – zaten bu da onun hikâyesidir. Elbette bunun tümü-erkek soydaki eşdeğerine de, Y-Kromozom Ademi denilebilir.
*Kutsal Kitaplarda ve değişik mitolojik yakıştırmalarda belirtildiği şekilde, “Adem”in kaburga kemiğinden “Havva”nın yaratılması öyküsünün aksine bilimsel veriler farklı bir görünüm göstermektedir. Gerçekten de, bugünün en iyi “moleküler saat” hesaplarıyla Havva için saptanan tarih günümüzün yaklaşık 140.000 yıl öncesiyken, Adem için günümüzün yaklaşık 60.000 yıl öncesidir.
*İki insangil geçiş, dört ayaktan iki ayağa geçişimiz ile daha sonra beynimizin büyümesiydi. Belki daha az önemli, ama çok karakteristik bir insan özelliği olan üçüncüsünü ekleyelim: Vücut kıllarımızı kaybetmemiz. Neden “çıplak insaymun” olduk?
Evrimin tuhaf yönlerde hızlı, görünüşe göre keyfi atakları bana tek bir şey söylüyor: Cinsel seçilim. Darwin’in “İnsanın Türeyişi” adlı yapıtı, büyük ölçüde cinsel seçilime ayrılmıştır.
*Darwin, ata erkeklerin kıllı kadınları çekici bulmadıklarına inanıyordu. Kuşaklar boyunca erkekler eş olarak en çıplak kadınları seçtiler. Erkeklerde çıplaklık, kadınlardaki çıplaklığın peşinden  sürüklendi, ama hiçbir zaman yetişip onu yakalayamadı; erkeklerin kadınlardan daha kıllı kalmalarının nedeni budur. Darwin’e göre, cinsel seçilimi harekete geçiren tercihler veriliydi. Erkekler pürüzsüz kadınları tercih ederler, açık ve net.
*Kıllarımızı neden kaybettik? Mark Pagel ile Walter Bodmer karmaşık bir öneri geliştirdi: Kılsızlık, bit gibi dış parazitleri azaltmak ve bu hikâyenin temasıyla uyum içinde, parazitsizliğin cinsel seçimli bir reklâmı olarak evrildi.
İnsanların, maymunlar gibi, kıçlarında kılsız deri yoktur. Kafanın üstü, koltuk altı ve kasık bölgesi hariç, tamamen çıplak derileri vardır. İki soru akla gelir. Kılları yitirmek böylesine iyi bir fikirse, dış parazitlere maruz kalan diğer memeliler neden kıllarını alıkoydular?
Kafamız, koltuk altımız ve kasık bölgemizdeki kılları neden alıkoyduk? Ağır basan bazı avantajları olmuş olmalı. Kafamızdaki kılların, evrildiğimiz Afrika’da çok tehlikeli olabilen güneş çarpmasından koruduğu akla uygundur. Koltuk altı ve kasık tüylerine gelince, atalarımızın cinsel yaşamlarında kesinlikle kullandıkları ve birçoğumuzun sandığından daha fazla kullanmaya devam ettiğimiz güçlü feromonlar yaymaya yardım ediyor olabilirler.
*İnsan iki ayaklılığının kökenine ilişkin fikrim şöyledir: Atalarımız, diğer insaymunlar gibi, ağaçların üzerinde olmadıklarında dört ayak üzerinde yürüyorlardı; ama bazen, tıpkı modern insaymunların ve maymunların yaptığı gibi, yağmur dansı gibi bir şey yaparken, alçak dallarda meyve toplamak için, bir çömelerek beslenme duruşundan bir diğerine geçmek için, ırmakları geçmek için, penislerini göstermek için ya da bu işlerden birkaçını bir arada yapmak için arka ayaklarının üzerine kalktılar.
*Evrimde ilerleme yukarıya tek bir tırmanış değildir; daha çok bir testerenin dişleri gibi uyaklı bir güzergâhı vardır.

ATALARIN HİKÂYESİ – Richard DAWKINS’den özetleyen Halit Yıldırım

8 Yorumlar

  1. tamer kardeş says:

    sevgili sibel…
    bu yazıyı neder buray koydun anlamadım..bu bilgiler tamamen yanlış…ilk insancıl geçiş iki ayak üzerinde durmakla ilgili değil diye başlayıp uzatabiliriim…uzatırken kilik kavram üreyimdir derim ve ordan devam ederdim ama bunu şimdi yapamam…çok uzun bir çalışma bu yapıldı şükür..bakalım ne olur…büyük ustalar üretimi keşfetti ve mecburen bununla izah ettiler …izah ettikleri tarih sınıflı toplumdu sadece yani yedibinyıl o kadar..son zamnlarda engels biraz morganın keşiflerini kazandırdı..ama yetersizdi haliyle ..elinde belge bilgi vs çok azdı…neyse..bugün bilgi belge vs birikmiş durumda..yorum gerek…son yorum ..şu..hayvandan insana geçişin kilidi üreyimin çevrim atlaması …üyeriyim sisteminin insanileşmesi ..başlangıç bu…biz de başlangıç noktasına hassat bir şekilde bağlıyız…selam…sevgi…ve iletişim…

    1. says:

      Yazıyı yorumsuz koydum, aslında okurlardan gelecek yorumları merak ettim 🙂
      Yani sanıyorum öyle; çünkü üzerinden epey vakit geçti.

  2. Sevgili sibel,tamer kardeş ile huanmatus aynı kişi…
    yukarıya yazdığım yorumun altına huanmatus imzasını atmadığımı farkettim,bu ikinci notu bu yüzden yazıyorum….belki huanmatus’ u benim gibi daha bir dikkate almak gerekir diye…ben öyle yapıyorum zira…hakediyor da…neden mi…doğanın ve toplumun gidişat kanunlarına ulaşmaya çalışıyor.şöyle keşifleri tabi hepsi kendine ait olmamak üzere 1-cansız dünyadan,canlı dünyaya,canlı dünyadan topluma. yani atom,hücre ve kişi birbirine paralel yapılar..önce atomlar sonra planktonlar ve hücreler yani canlı hayat yani kısaca hücre,daha sonra ise bu hücre kendi çevrimlerini evrimlerini yani gidişatlarını tamamlayarak ta ki tüm canlı hayattan farklı bir toplum yaratıyor ve toplum da kişi yi doğuruyor…kısaca atom,hücre ve kişi birbirinden çıkmış birbirinin devamı yapılar…her üçünde de ikili bir yapı var,tüm karşıtlıklar gibi,kuarklar ve leptunlar,rnalar ve dnaler,sosyal ve cinsel yasaklar ile yücelim açlığı(süblimasyon diyor batı)..neyse sonuç: atom,hücre ve kişi birbirne paraler yapılardır…yabancı yok yani….:))
    2-parçalanarak ilerleyen çevrim…anatomik evrimde sapiens abideyiz ve hala ordayız öteye gitmedik. gidemezdik. anatomik evrim kendisini toplumsal evrime devretti ve artık bu da kişi ile devam ediyor..yani aynı tür gibi görünsekde artık beynimideki gidişat yasaları öyle bir işliyor ki pek de aynı tür gibi değiliz tür farklılaşması beyinde devam ediyor..bu kadar yabancılaşmayı varın izah edin derim..neyse bunu da geçiyorum ( bu lafı huanmatus yazmadı,tamamen insani yani tamer kardeşin zavallılığı :))) neyse okurken topsulsal evrim bakış açısı diyip geçmemeni tavsiye ederim o kadar batıcıl değil tüm keşifleri birlikte gör..görmek…:) bu don huanın dı vallahi….
    3-bir tek kişide tüm doğanı ve toplumun tarhini gözleyebilirsin…ta ki ilk ana karnına düştüğü andan ölümüne kadar….solungaçlarımız var,kuyruğumuz var..başparmağımız sonradan geliyşir vs…yani kısa söz şu:tüm gidişat yasları kendisini bir tek kişide hızlı bir şekilde tekrar edip kalitesini arttırıyor…ve bunlara bağlı bir ton keşif…yapmak isteyene de çokça var…tamer kardeş şu ara salak dünya işleriyle uğraştığı için huanmatus a yardımcı olamıyor…ama demek ki saati henüz gelmemiş..gün ışığı denen bişey var tabi…bakacağız..şu burnumun kırığı bi iyileşsin…sonuçta bir dili bile yok tüm bunların…ama olacak..huanmatus bunu biraz fantastik biraz castanedavari yapmaya çalıştı bi ara..senle de o ara tanıştık zaten….ama artık bir üst çevrimdeyiz..yeniden merhaba yani….
    bu yazı da buna vesile olsun..biraz daha olmuşuz galiba…sevgi..saygı ve iletişim….

    1. says:

      Merhaba, evet şimdi hatırladım seni, blogcudan yana sanki yüzyıllar geçmiş gibi geliyor, ama belkii de sadece bir an! Zaman konusunda tahmin yapmak iyice zorlaştı. Hoşgeldin diyorum yeniden.
      “bir tek kişide tüm doğanı ve toplumun tarhini gözleyebilirsin…ta ki ilk ana karnına düştüğü andan ölümüne kadar”
      demişsin, diğer cümlelerine olduğu kadar buna da katıldığımı belirtmek istiyorum, tekrarlayan kalıpları görmeden bir zırnık kıpırdanmak mümkün olamıyor.
      Dünya işleri, yani Don Juanın terimleryle TONAL adası iyice bir temizlenip, düzenlenip sadeleştirmeden daha farklı fazlara geçiş ancak “dönüşü mümkün olmayan” şekilde olabiliyor. Bu sebeple Tonal’i mühimsiyoruz 🙂

  3. tonal in son durumu.... says:

    dünya işleri ne ala ki bitmiş durumda….film yapıyoruz,iletişim için….yakında başka türlü merhaba olur umudundayım….selamlar…

    1. says:

      Merhaba, ne güzel bir haber, tafsilatlı haberleri bekleriz o halde. 🙂

  4. Yuradaki vıdı vıdıların üzerinden üç yıl geçmiş kaptan…:) seyir raporu veriyorum. Yaklaşık on yıllık doğum sancıları nihayet teorik ve pratik bir doğumla artık bambaşka bir yola girmiş durumda. Son sentezleri derlediğim çalışmanın bulunduğu linki veriyorum, sevgi,saygı..
    http://cevrimbilimi.blogspot.com/2012/11/cevrim-bilimi.html

    1. says:

      Bu güzel dönüşün beni çok sevindirdi, umarım yakında bir buluşup değişimlerin hikayelerine bakalım 🙂

Sibel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir