Anu Anlatıyor

GirişDünyanın sevgili insanları; size selamlar. Ben sizin ebeveyn ırkınız “Pleaidian”ların bir üyesi olan Anu’yum; daha belirgin ifade etmek gerekirse, Pleaidian savaş yıldızı Nibiru’dan olduğumusöyleyebilirim. Bu evrende yalnız olmadığınızı ve gerçekten de sizi seven ve koruyan bir ırk olduğunuanlamanız için size evreninizin ve gezegeninizin tarihini anlatacağım.Size bu tarihi genel hatlarıyla, fazla detaya girmeden aktaracağım. Bunları, Jelaila Starr’ın rehberlikettiğim araştırması (“12. Gezegenin Dönüşü” kitabı) sonucunda elde ettiğimiz bilgileri toplayarak oluşturdum. Ebeveyn ırkınız olan bizlerin size bıraktığımız İncil adlı kutsal kitabınızda, bütün söyleyeceklerimi kanıtlayan ve sizlere aktaracağım tarihi onaylayan bilgiler bulunmaktadır.Anlatacaklarımın bir noktasında, Jelaila’nın size bazı kitap ve yazar isimleri vermesini sağlayacağım;ama her şeyi başka kaynaklardan kendinizin de araştırmanızı öneririm. Bu ancak kendi kendinize kanıtlayabileceğiniz bir konudur. Öncelikle biraz kendimden ve insanlarımdan, yani atalarınızdan söz ederek başlamak istiyorum. Sümer, Mısır ve Babil kültürlerinize ait tarih metinlerinizde benden sıkça söz edilmektedir. Lyransoyundan gelen safkan bir Pleaidian’ım; diğer bir deyişle, Avyon Kraliyet Soyu’ndan geliyorum. Kraliyet kelimesiyle, İnsan prototipinin DNA sarmalına örnek oluşturması için yaratılmış olanSananda’nın bir görünümü olan atamız Amelius’tan söz ediyoruz. Irk olarak, sizlere göre çok uzun boyluyuz; boylarımız sizin ölçülerinizle ortalama 3 metre civarındadır. Altın ya da platin sarısısaçlarımız, mavi gözlerimiz, beyaz tenlerimiz vardır. Ben 2.97 metre boyunda, platin sarısı saçlı ve mavi gözlüyüm. Lyra insanları orijinlerinde platin sarısı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenlidir. Bedenlerimizin ve saçlarımızın etrafındaki altın renkli ışık huzmesi, aslan insanlarla ya da bazılarının onlara verdiği isimle, Feline’ ler ile birleşmemiz sırasında ortaya çıkmıştır. Atalarım, Lyran takım yıldızında bulunan Vega yıldız sistemindeki Avyon adlı gezegenden gelmişti. Kurucuların ve Evrensel Ruhsal Hiyerarşi tarafından öngörüldüğü üzere Felineler tarafından tohumlanan ve geliştirilen insanırkının kökeni Avyon’a dayanır. Aynı zamanda evrenimizin dokuz kurucusundan biri olan Sananda’nın da kendisini Amelius olarak gösterdiği yerdir. Amelius, Avyon gezegenindeki ilk insan bedenindekiilk ruhtu. Onun soyu, Amelius soyu olarak bilinir; yani Avyon Kraliyet Soyu. Sizin zamanınıza göre milyonlarca yıl önce, Avyon Kraliyet Soyu, Pleaides’e göç etti ve oraya yerleşti.Samanyolu Galaksisi’ndeki diğer yıldız sistemleriyle kıyaslandığında, gezegenler ve yıldızlar arasında, Pleaides en yenilerdendir. Ailenin babası Devin tarafından yönetilen atalarımız, Pleaides’i dokuz Kurucu’nun yeni evi olarak teslim almışlardı; çünkü orijinal gezegenleri Lyran Avyon yaşanmaz halegelmişti. Bizler bağımsız insanlarız. Ama her zaman öyle değildi. Nibiru’nun yaratılmasından önce, kendilerini sadece dişil özelliklerle ifade eden bir ırktık. Nibiru’da yaşamaya başladığımızdan beri, bize bağımsızlık eğilimini getiren eril özelliği deneyimliyoruz. Irk olarak, ikisinin arasında bir denge kurmak için çalışıyoruz; buna entegrasyon aşaması diyebilirsiniz. Şimdi biraz da Nibiru’nun kendisinden söz etmek istiyorum. Nibiru kızıl renkli, yüzeysel açıdanzengin, güzel bir gezegendir; yeni bir güneş olarak gelişimini başlatan ama uzun, çok uzun zamanönce yaşanan küresel bir felaket yüzünden bu gelişimi duran Jüpiter’e çok benzer. Güç alanımızdakialtın rengi, ona morumsu bir hale kazandırır. Bizler sizin gibi gezegenin yüzeyinde değil, içinde yaşıyoruz. Gezegenimizin dış yüzeyi, sizinkinde bulunmayan bir tür metalden oluşmuş bir tabakayla kaplı. Gezegen/gemimizin etrafını saran koruyu güç alanları, gezegeninizde yaşamış eski kültürlerin – bunlardan biri de Mısır idi – insanlarının sözünü ettiği parlaklığı yaratır. Gezegenimizin etrafındaki halkalar, uzayda yolculuk yapmamızı sağlayan itici gücü oluşturur ve Nibiru’nun etrafındaki parlaklığıgüçlendiren de budur. Nibiru, Galaktik Federasyon tarafından barışı korumakla görevli bir savaşyıldızı/gezegen olarak tasarlanmıştı. Amacı, galaksimizdeki farklı ırklar arasındaki uyumusağlamaktır. Pleaides, galaksimizdeki tüm insan ırkının asıl vatanıdır ve uzun bir süre önce Vegasistemiyle yer değiştirmiştir.
——————————————————————————–
Page 2
2Nibiru, Dünya’dan dört kat daha büyüktür. Kuşaklar boyunca uyum içinde yaşayabilecek birçok ırk vetürü alacak kadar yere sahiptir. Güzel gölleri, denizleri, okyanusları, dağlan ve vadileri vardır; tıpkıDünya gibi. Aklmıza gelebilecek her tür ağaç ve bitki yetişir. Nibiru, asıl vatanımız olan Avyon’un bir kopyası olarak tasarlanmıştı. Avyon’un iki güneşi vardı ve bu da gezegeni tropik bir cennete çeviriyordu. Gezegen/gemimiziniçindeki ışık yapay olmasına karşın, Nibiru hâlâ yeşil bir cennettir. Gezegenin bizim yaşadığımız iç tarafında yapay gündüz ve gece oluşturulmuştur. Dünya’da gördüğünüz bitkilerin çoğunun tohumları, Nibiru’daki zengin laboratuarlarımızda geliştirilmiştir. Tıpkı sizin gezegeninizde olduğumuz gibi, bizim de şehirlerimiz ve kasabalarımız vardır. Barışı koruyan bir savaş yıldızı olduğumuzdan, savunma ve keşif gemileri için devasa boyutlarda bakım ve depo birimlerimiz vardır. Uzay Yolu adlı dizinizdeki Enterprise adlı gemi, amacı göz önünealındığında Nibiru’ya çok benzer. Ruhsal açıdan yaklaşırsak, Nibiru’nun dişil eğilimli Pleaidianlar’ın negatifliği deneyimlemesi içinbüyük bir fırsat sunduğunu söyleyebiliriz. Kolonileri korumak zorunda olmak, bizi negatiflikle karşıkarşıya getirdi ve dolayısıyla da korkuyu deneyimleyerek kökenlerini anlamamızı sağladı. Irk olarak, fazla negatiflikle karşılaşmadığımız için durgun bir hale gelmiştik. Negatiftik, ruhsal büyüme açısından büyük önem taşır. Gezegenimizde hiç negatiftik olmadığı için, gelişme de olmuyordu. Bu sorunun çözümü, Nibiru’nun yaratılmasıydı. Nibiru, evrendeki en üstün teknolojiyle donatılmıştır. Ben henüz çocukken, gezegenin operasyonabaşlatıldığı o büyük günü anlatmışlardı. Fazlasıyla eğlence, ziyafet ve kutlama vardı. Nibiru, bir savaşyıldızı olmaktan öte önem taşır. Bizim için, ruhsal gelişimimiz için kendimizi fiziksel ortamda ifadeedebilmek için bir araçtı. Aynı zamanda yeni evimizdi. Nibiru’nun açılışı, görülmesi gereken bir zamandı. Atam Niestda, Nibiru’nun ilk hakimi ve kumandanıydı. On yedi kuşak sonra, Galaktik Federasyonüvey ağabeyim Alalu’nun görevini bırakmasını isteyince, Nibiru’nun yönetimi bana verildi. Babamın ölümünden sonra yönetimi devralmış ve soylu bir şekilde görevini sürdürmüştü. İyi bir kumandandıama o zamanlar artık insanların ve pozisyonunun ihtiyaçlarını karşılayamıyordu.Alalu, Sürüngenlere karşı verilen bir savaşta karısını ve kızını kaybetmişti. Uzaklaşması gerektiğini hissediyordu. Altın araması için Dünya’ya gönderildi. Bu tür yolculuklardan hoşlanırdı ve karısıylakızının acısını hafifletmesi açısından yardımcı oldu. Büyük bir savaşta onunla aramda iktidar mücadelesi olduğu konusunda yazılar olduğunu biliyorum ama bu doğru değil. Bunu yapan kişi, torunum Marduk idi. Marduk hakim/kumandan olduktan sonra, tüm yazılı belgeleri değiştirdi. Sizin zamanınızla M.Ö.2200 yılında Marduk güç kullanarak elimden alana kadar, Nibiru’nun hakimiydim. 480,000 yıl önce gezegeninize ilk kez gelmemden uzun zaman önce yönetmeye başlamıştım. Şimdi kardeşim ve eşim Antu, kızım Ninhursag, oğullarım Enlil ve Enki, ayrıca bir grupaile üyesiyle birlikte Pleaidian ana gemisinde yaşıyorum. Şu anda, zengin laboratuarlarımızın bulunduğu Satürn gezegeninin yörüngesinde 5. boyuttayız. Bu Pleaidian ana gemisinde Nibiru’dan, diğer gezegenlerden ve galaksilerden gelen ırklar, Dünya ile ilgili İlahi Plan’ın yerine getirilmesi için ortak görevlerini sürdürüyorlar. Bunların birçoğu, siz Dünyainsanlarının yıldız tohumlarını veren diğer ırklardır. Ayrıca, yıldız tohumlarının ebeveyn ırklarının bazı temsilcileri de bizimle birliktedir; Dünya’da enkarne olmuş çocuklarına rehberlik vermekamacıyla transfer ruhlar da bu gemidedir. Dünya üzerindeki insanlarımız aracılığıyla sizinle çalışmak çok heyecanlı bir iş. Onlar Galaktik Federasyon’un Nibiruan Konseyi’nin elçileri ve aynı zamanda da “Avyonian”lar olarak bilinmektedir. Aranızda enkarne olmuş bu çok sayıdaki elçiler, gerçek atalarınızla ilgili bilgileri yaymakta, sizler 3. Boyut gerçekliğindeki son sahneyi oynamaya hazırlanırken, bizim getirdiğimizi yardımla ilgili güzel
——————————————————————————–
Page 3
3haberi vermektedirler. Yalanda bu büyük oyunu bitirecek ve 5. Boyut gerçekliğine geçerek yeniden bizlere katılacaksınız. Çoğumuz 5. ve daha yüksek boyutlarda yaşamamıza karşın, şimdi Nibiru 4. Boyut’tadır. Pleaidian ana gemisindeki bizler ise 9. Boyut kanalıyla 6. Boyut’tayız ve bu zamanda enkarne olduk. Ben, Galaktik Federasyon’un Nibiruan Konseyi’nin 6. Boyut Bölümü’nün başıyım. Şu anda en önemli görevimiz, adına “DNA Kodlaması ve Yeniden Bağlantı” süreçte insanlığa yardımcı olmaktır ama aynı zamanda evreninizin ve gezegeninizin tarihini öğrenmeniz için de çalışıyoruz. Bu süreçte, DünyaRuhsal Hiyerarşisi’nin Christos Ofisi ile de çalışıyoruz. Biraz sonra bu konuda biraz daha bilgivereceğim. Nibiruan Konseyi, oldukça büyük, çok katmanlıdır ve Dünya’nın yanı sıra gezegeninizdekidiğer gezegenlere de yardım sağlar. Birçok galaksiden ve yıldız sistemlerinden gelen varlıklarla birlikte çalışıyoruz. Şu anda rehber ırkımız olan ve Sirius A’da yaşayan Felineler ile yakın bağlantıdayız. BunaSirian/Pleaidian İttifakı deniyor. Sözünü ettiğim bu DNA Kodlaması üzerinde birlikte çalışıyoruz. Size ebeveynlik etmemizin dışında, aynı zamanda tarihinizle ilgili yeterince bilgi almanızı da sağlıyoruz. Felineler, astral bedenlerinizdeki DNA implantasyonunu ayarlıyor ve eterik bedenlerinizdeki on iki sarmallı DNA liflerini endokrin sisteminize yerleştiriyorlar. Christos Sirianları Dünya üzerindeYeniden Kodlama sürecine girmeye hazır olanlara ulaşabilmemiz için bize yardım ediyorlar. Bukişilerin rehberleriyle birlikte çalışıyor, süreç için temizliğin ve arınmanın sağlanmasına uğraşıyorlar.Şimdi, evreninizin tarihini sizlerle paylaşmak için birlikte bir zaman yolculuğuna çıkmamızıöneriyorum.
——————————————————————————–
Page 4
4Başlangıç Evrenimizdeki her şey, Mutlak Yaratıcı’nın bir parçasıdır. Basitleştirmek için “O” şeklinde söz edeceğim Mutlak Yaratıcı, mutlak bir üstünlük ve mutlak bir mükemmellik durumundaydı. Bir süre sonra bu durum O’nun için bir hayli sıkıcı bir hal aldı ve Kendisi’ni daha fazla deneyimlemekistediğine karar verdi. Bunu yapmak için, Kendisi’ni parçalara ayırması gerekiyordu ve bunu yaptı. Kendisini binlerce küçük parçaya ayırdı. Her birisi birer İlahi Yaratıcı oldu. Her biri O’nun bir kopyasıydı ve onlara “İlk Kaynak Ruhları” adını verdi. Her biri yaratma, kendini ifade etme, mantık yürütme ve her türlü duyguyu hissetme yeteneklerine sahipti. Temel olarak, hepsi tıpkı O’nun gibi Tanrılar idi. İşte size bu yüzden “enkarne olmuş” Tanrılar diyoruz ve biz de öyleyiz. Her biriniz İlahi Yaratıcı’nın bir parçasıyız; tıpkı ben ve diğer herkes gibi. Her birimiz eşitiz, çünkü aynı mantık yürütme, yaratma vs. yeteneklere sahibiz. Kendi gücümüzle yaptığımız şey bu ve bu konuda hissettiklerimiz de eşitsizlikduygusuna neden oluyor. Bu yeni İlk Kaynak Ruhları, melekler ve enkarne ruhlar olmak üzere iki gelişim grubuna bölündüler. Enkarne ruhların gelişim sürecinde on iki boyutu ve meleklerin de kendi gelişimleri için yedi boyutu tamamlamaları gerekiyor. Melekler ve enkarne ruhlar birbirleriyle ayrı ayrı gelişemezler, dolayısıyla gelişmelerini tamamlayabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Gelişebilmek için, ruhlar gelişimyaratacak bir şeyleri deneyimlemeye ihtiyaç duyarlar; bu yüzden, Mutlak Yaratıcı, adına KutupEntegrasyonu denen ana Oyun ile birlikte alt oyunlar yaratmıştır. Oyun, Işık ve Karanlık rollerini gerektirir. Amaç, ikisinin de tüm yönlerini öğrenmek ve entegre etmektir; yani Kutup Entegrasyonu. Ruh buna ulaştığında, Mutlak Yaratıcı’ya geri dönmesi gerekir. Mutlak Yaratıcı, kutup entegrasyonunu kolaylaştıracak araçlar da yaratmıştır. Buna, 13. Boyut ŞefkatFormülü denir. Mutlak Yaratıcı sevginin özü olduğundan, amaç oynanan rollere bağlı olmaksızın tüm yaratıklara karşı koşulsuz sevgiyi ve şefkati öğrenmektir. Bu formül, gezegensel Oyun sona ermedenönce bütün ruhlara verilir. Formül, gezegendeki ruhların tamamına herhangi bir ayırım yapılmadan sunulur. Bu formülü kullanarak bedenlerindeki negatif duyguları tamamen salıverir ve böylece aydınlanırlar. Bu işi yeterli sayıda ruh tamamladığında, gezegen bir sonraki boyuta geçer ve böyleceonlardan yukarıda bulunan diğer gezegenleri bir adım daha iterek Mutlak Yaratıcı’ya yaklaştırırlar. Bu oyunun yaratılmasından sonra, İlahi Planlar gelmiştir. Her evren, galaksi, yıldız, gezegen ve ruh, bir İlahi Plan’a sahiptir. Hiyerarşilerdeki melekler, bu planları yönetir ve rehberlik eder. Meleklere ait İlahi Planlar da vardır. Bireysel olarak sizler de birer İlahi Plan’a sahipsiniz. Aynı zamanda ruh grubunuzun, gezegeninizin, galaksinizin ve evreninizin İlahi Planları’nda da çalışıyorsunuz. Bu kadar yoğun olmanıza şaşmamak gerek! Evrensel İlahi Planımız Evrensel İlahi Planımız, yeni organize olmuş Evrensel Ruhsal Hiyerarşi ve Oyun Mühendisleri’ndenoluşan Kurucular (90 Feline ve Carian’dan oluşur) tarafından yaratıldı. Kurucular, İlk Kaynak Ruhları’nın bir araya gelmiş küçük bir grubuydu. Gezegeninizdeki birçokları bu Kurucuları “Dokuzlar Konseyi” olarak bilir. Kurucular, Mutlak Yaratıcı’nın Kutup Entegrasyonu Oyunu’nu kurulacak olan evrenlerinin oyunu olarak seçtiler. Aynı oyunu tamamlamış olan başka bir evrenin varlıklarından yardım istediler. Bunlar,Felineler ve Carianlar idi. Kendi evrenlerinde, Felineler Işık Güçleri’ni ve Carianlar ise Karanlık Güçleri’ni temsil ediyorlardı. Evreni oluşturmaları, yaşam formlarını ve ruhları taşıyacak bedenleri, gezegenleri ve yıldızları yaratmaları istendi. Yıldız kapılarının, boyutların, portalların ve ızgaraların da yaratılması gerekiyordu. Feline Evrensel Yapı Mühendisleri gezegenleri yarattılar ve Feline GenetikMühendisleri de yaşam formlarını oluşturdular; bu arada Carian Manyetik Mühendisleri de yıldız kapılarını, boyutları, portalları (çıkış giriş yerleri) ve ızgaraları yaratma işini üstlendi. Oyun için yaratılan iki temel ırk, İnsanlar ve Sürüngenler idi. İnsanlar, Felineler’in görünümünde ve
——————————————————————————–
Page 5
5Sürüngenler de Carianlar’in görünümünde yaratıldı. İş tamamlandıktan sonra, Kurucular başka bir Feline ve Carian grubunun yardımcı olmasını istedi. Bu kez Oyun’un kendisi yaratılacaktı. Bunlar Oyun Mühendisleri idi ve ricaya cevap veren 90 varlık çıktı. Her biri Kutup Entegrasyonu Oyunu’nda deneyimliydi ve birçok evrende, galakside ve gezegende, sayısız ruha bu oyunu oynatmışlardı. Hepsi İlk Kaynak Ruhları’ndandı. Kurucular, 90 Oyun Mühendisi ile toplandı ve Oyun’un planı hazırlandı. Oyun’un başlaması için 9. Boyut’ta 90 varlık ikiye ayrılacak, 45’i Sürüngenlerin Lucifer Soyu’na ve 45’i de İnsanların Amelius Soyu’na doğacaklardı. Bu, iki ırka Kurul Entegrasyonu Oyunu’ nun tamamlanmış haliyle ilgilibilinçaltı anılarını yerleştirecekti. Oyun Gözlemcileri, On İkiler Konseyi ve Yirmi Dörtler Konseyiolarak 11. ve 10. Boyutlarda görev yapacaktı. Oyun Yöneticileri, Dokuzlar Konseyi olarak 12.Boyut’ta kalacaktı. Herkes rolleriyle ilgili bilgiyi aldıktan sonra, 90 Oyun Mühendisi aralarından birini Dokuzlar Konseyi’nde kendilerini temsil etmesi için seçti. Bu varlık Devin idi. Devin, Dokuzlar Konseyi’nin dokuzuncu üyesidir. Devin’in rolü, Amelius Soyu’nda doğarak ve aile reisi olarak Oyun’u başlatmaktı. Ondan sonraki görevi Dokuzlar Konseyi’nde kalarak, gezegensel ve galaktik oyunların belliaşamalarında diğer 89 varlığı uyandırmaktı. Evrendeki ruhların hepsi Kutup Entegrasyonu’nu tamamladığında, oyun bitecek ve evrenimiz yeniden Mutlak Yaratıcı ile birleşecekti. Şimdi sizinle birlikte üzerinde çalıştığımız şey bu. Dünya’daki KutupEntegrasyonu Oyunu’nun tamamlanması, evrenimizi Mutlak Yaratıcı ile yeniden birleşmeye bir adım daha yaklaştıracak. Şimdi, galaksimizin sizi ve beni ilgilendiren İlahi Planı’nı açıklayacağım.Galaktik ilahi Planımız Galaksimizin planı dahilinde, Kutup Entegrasyon Oyunumuz’da gelişmekte olan dört temel ırk vardır. Şimdi bu hikayede önemli roller oynayanlardan söz edeceğim. Bunlar İnsanlar ve Sürüngenler ile Felineler ve Carianlardır. Evrenimizde başka enkarne varlıklar da olmasına karşın, onlar da İnsanlarve Sürüngenler gibidir ve dolayısıyla onlar da Felineler’in ve Carianların çocuklarıdır. İlahi Plan’da Sürüngenler Karanlık Güçleri’ni ve İnsanlar da Işık Güçleri’ni temsil etmek üzerehazırlanmıştır. Ama gelişimimiz ve yaşamlarımız boyunca her birimiz bu ikisini de deneyimleriz. İnsanların ve Sürüngenlerin orijinal DNA planlarını Felineler hazırladı. Carianlar ise, her iki ırk da kendini savunacak hale gelene kadar onları koruma görevini üstlendi. Her ruh grubu, planda oynadıkları rollerden dersler alacaklardı. Durum aslında bundan çok daha karmaşık ama anlaşılmasıiçin basitleştirmek zorundayım.Sürüngenler ve İnsanlar, 13. Boyut Şefkat Formülü’nü kendi kodlarında aktif hale getirmek içinkorkudan, nefretten ve önyargıdan özgürleşmek zorundadır. Böylece sevgiye değer verebilir ve birbirlerinin farklılıklarını takdir edebilirler. Bu hâlâ gelişim amacımızdır ve galaksimiz bu tiyatronunsergilenmesi için sahneyi sağlamaktadır.Dünya’nın ilahi PlanıBir kez daha son derece karmaşık bir planla karşı karşıyayız. Bu plan, Avyonian İlahi Planı’nın veEterik Sirianların İlahi Planı’nın tamamlanmasını da içermektedir. Eterik Sirianlar, Kurucular tarafından Sirius B’te getirilmiş ve daha sonra da ev olarak kendilerine Dünya gezegeni verilmiş Lyran İnsanları’dır. Avyonian İlahi Planı’nın tamamlanması, Eterik Sirianlar’ın kendi planlarınıtamamlamalarını sağlayacaktır. Devam etmeden önce, her ırkın geçmişiyle ilgili biraz bilgi vermeningerekli olduğunu düşünüyorum. Felineler Felineler, birçoğunuzun Aslan İnsanlar dediği ırktır. Kendini çoktan tamamlamış bir evrendendirler ve galaksimiz oluşum aşamasındayken gelmişlerdir. Kurucular ve Evrensel Ruhsal Hiyerarşi tarafından, evrenimizin baş genetik uzmanları olarak davet edilmişlerdir. Sirius Takım Yıldızı’nda Sirius A olarak
——————————————————————————–
devamı için: http://www.gnoxis.com/forum/anu-anlatiyor-34975.html

ve  http://www.supermeydan.net/forum/forum441/thread42305.html

 

Bu bilgilerin Sümer Tabletlerinden alındığına dair bir site var, tabi ki kontrol imkanım yok, tıklayınız

9 Yorumlar

  1. […] bu isim bende Anu’dan hatıra kalmış, bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=585 Tags: kükreme, Pleaidianlar, volkan | Posted in […]

  2. […] hayvan ırkını döllemesi ile oluşmuş olabileceği mitleri ile ne kadar uyuşuyor. Bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=585 , https://sibelatasoy.com/?p=171 , aslında Sümer katagorisindeki başlıkların hepsinde bu […]

  3. […] hayvan ırkını döllemesi ile oluşmuş olabileceği mitleri ile ne kadar uyuşuyor. Bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=585 , https://sibelatasoy.com/?p=171 , aslında Sümer katagorisindeki başlıkların hepsinde bu […]

  4. mmmm says:

    siz gidin çocukları kandırın şerefsizler…

  5. […] insan kızlarıyla birleşiyor ve bir sürü yarı-tanrı(!) oluşmasına sebep oluyorlardı-bakınız… Aslında Sümer tabletleri daha tutarlı kanıtlar sunuyor ve zekeriya Sithcin yorumları!) […]

  6. says:

    canım devamını da getirseydiniz. bloğum face imde yayınlıyorum çok beğendim. bu linklkerden bulmak öyle kolay olmuyor. bana [email protected] a lütfen devamoının li,nkini bulup gönderin. Çok büyük iş başardınız tebrikler!

    Sevgiler

    1. says:

      Bi şey başarmadım ben burada, kurguyu kim yaptıysa ben de paylaşmışım yıllar önce. Olgun, tutarlı bir kurgu, devamını da yayınlıyorum yavaş yavaş, zaten altlarında alıntı adresleri var, oralara gidip tamamını okuyabilirsiniz.

Sibel Atasoy » Esrarengiz Ses için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir